Devlet, katil olduğunu reddetmedi

  • Akademisyen Yektan Türkyılmaz, Deniz Poyraz’ın katledilmesinin ardından ne devlet kurumunun ne de ana akım siyasetteki herhangi bir kişinin şu ana kadar “Bu cinayeti devlet yapmamıştır” demediğine dikkat çekerek, ”İlk kez cinayeti reddetmedi” dedi.

 

Akademisyen Yektan Türkyılmaz, Deniz Poyraz cinayetinin devlet içinde “kime yıkacaklar” tedirginliği yarattığını söyledi. Türkyılmaz, Poyraz cinayeti ile muhaliflerin sindirilmek istendiğini belirterek, faşizme karşı “En yaygın dayanışma ağını kurmalıyız” dedi.    

Akademisyen Yektan Türkyılmaz ile Deniz Poyraz cinayetini ve iktidarın hedef gösterici nefret dilini konuştuk. Türkiye’de “terör”, “terörist” gibi kavramların çok ucuz kullanılan kavramlar olduğunu söyleyen Türkyılmaz, bu sıfatları yakıştıranların ödüllendirildiğini söyledi. Türkyılmaz, “Maalesef kimi sola yakın, kimi liberal kesimler buna prim veriyor, çok kullanıyor. Bakın Türkiye’de terör, terörizm konuşulacaksa Deniz Poyraz olayından başlanmalı. Bu saldırı, nereden başlamamız gerektiği hatırlatmasını yaptı” diyerek medya ve iktidarın HDP’yi, muhalefeti, sokağı hedef gösteren söylemlerini eleştirdi. 

Katliam göz göre göre geldi

Deniz Poyraz cinayetinin bir yönüyle bilinen tarzda işlendiğini, bu tarz cinayetlerin Türkiye’de ilk kez yaşanmadığını hatırlatan Türkyılmaz, bu cinayet özelinde ilk kez karşılaşılan noktaların da olduğunu söyledi. Bir katliamın ilk kez bu kadar göstere göstere geldiğini vurgulayan Türkyılmaz, “Türkiye’de siyasetle ilgilenen en asgari insan bile HDP’ye ya da devletin ‘düşman’ olarak gördüğü kesimlere yönelik bu tür bir saldırının olacağını tahmin ediyordu, söylüyordu. Sedat Peker de kamuoyundaki değişik yorumcular da bu yönde açıklamalarda bulundular. Katliam göz göre göre geldi. Kör gözün parmağında bir cinayet işlendi” dedi.

Devlet ilk kez cinayeti yalanlamadı

Saldırının ikinci özgünlüğünün ise ne devlet kurumunun ne de ana akım siyasetteki herhangi bir kişinin şu ana kadar “Bu cinayeti devlet yapmamıştır” açıklamasında bulunmadığı olduğuna dikkat çeken Türkyılmaz, şöyle devam etti: “Elbette kimse devletten olayın araştırılmasını vs. beklemiyor ama ilk kez hiç kimse buna tenezzül edip cinayeti reddetmedi. Hatta öyle bir yere vardı ki, CHP’nin ABB Başkanı Mansur Yavaş, Poyraz’ın ölümünün ardından ‘Hukuk devletine ve devlet geleneğimize aykırı’ şeklinde bir paylaşım yaptı. Bir cinayet sonrasında ‘Bunun şununla-bununla alakası yoktur’ deniliyorsa bilin ki o yapmıştır. ‘Bunun Türklükle alakası yoktur’ deniliyorsa bilin ki Türk yapmıştır. ‘Bunun Müslümanlıkla alakası yoktur’ deniliyorsa bilin ki Müslüman yapmıştır. ABB Başkanı açık açık bu işi devlet yaptı dedi.”

Bahçeli kendini sağlama aldı

Türkyılmaz, Poyraz cinayetinin üçüncü özgün yanını ise şu şekilde anlattı: “Daha önce Türkiye’de bu tür cinayetler devletin içinden yapıldıysa bunun yapıldığı yer aşağı yukarı belliydi. Özel Harp Dairesi, Kürdistan’daki savaşın kaptan köşkünde kim oturuyorsa onlar ve politik uzantıları. Şu anda öyle bir hale gelmiş ki, Devlet Bahçeli ilk açıklamasında, ‘Olay araştırılsın’ dedi. Bunun altını şöyle çizmek gerekiyor: Devlet içerisindeki kapışma ve rekabet o noktaya gelmiş ki bu cinayet sonrasında hedef alınanların ne diyeceklerinden öte, devlet içerisinde ‘bu cinayet acaba başkalarına karşı kullanılacak mı’ korkusu oldu. Bahçeli ‘Bu cinayeti bana karşı kullanamazsınız’ dedi. Rejim içerisinde, ‘Bu cinayeti kim kime karşı kullanacak’ meselesi oldu. Bahçeli bir hafta sonra yani kendisini sağlama aldıktan sonra açıklamasını bu cinayetin iyi ki yapıldığına getirdi.”   

Dipnot olmamamız gerekir

Bu tür saldırı planlarının devam edeceğinin altını çizen Türkyılmaz, 19. yüzyıl ortalarından bu yana Türkiye’de hak, eşit statü isteyen kesimlere yönelik bu tip saldırıların her zaman var ola geldiğini vurguladı. Türkyılmaz, “Maalesef hem tarihten bildiğimiz hem de tecrübe ettiğimiz şudur; Türkiye’de belli kesimler hedef alınıyor ve ‘Bunların katli vaciptir’ deniliyor. Bu cinayetlerin, siyasetin önünü açmak için yapılmasında devlet aklı, kadroları açısından çok temelde sorun görülmüyor” dedi.

Bu saldırının zamanlaması, hedefi ve yapılış biçimine bakıldığı zaman ”esas itibariyle korku salmaya, sindirmeye yönelik bir saldırı” olduğunu kaydeden Türkyılmaz, şunları belirtti: ”Bizler, ‘Evet Türkiye’de bu gibi saldırılar olacak, iç savaş, kaos planı’ dediğimiz zaman Devlet Bahçeli’nin söylediklerine dipnot olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış oluyoruz. O, korkutmaya çalışıyor biz de dipnot olarak korkutmaya çalışıyoruz. Bu saldırıyı yapanlara dipnot olma tehlikesi taşımış oluruz.”

En yaygın dayanışma ağı kurulmalı

Korku dili yerine dayanışmayı örmenin önemine vurgu yapan Türkyılmaz, şöyle devam etti: ”Sokağa çıkmak isteyen muhalefeti ürkütmeye, sindirmeye, korkutmaya dönük bir dil kullanmamalıyız. Biz ‘Yeni saldırılar olacak’ diyorsak beraberinde bir şey daha eklemek zorundayız. O da ‘En yaygın dayanışma ağını kurmalıyız’. Bunun uzatılacak, çok düşünülecek, ince ince hesaplar yapılacak bir tarafı yok. Türkiye’de, mevcut faşist iktidara karşı en yaygın, en geniş cepheyi kurup toplumsal muhalif dayanışmayı örgütlemek gerekir. Şunu unutmamak lazım; mevcut muhalefet potansiyeli, bu gibi saldırıları organize eden kliklerin gücünden çok daha güçlü ve büyüktür. Bugün devletin valisini, bakanını, kurumların imkanlarını kendisine siper edip bir parti bürosunda bir insanı öldürmek marifet değil. Ve şu da var ki, buna ‘dur’ diyecek güçlü bir irade var ve bu potansiyel büyüyor. Dolayısıyla muhalefet partilerinin, en başta da HDP’nin bu potansiyeli harekete geçirmesi ve dayanışmayı örgütlemesi gerekir. Ki HDP de zaten böyle bir çağrı yaptı, bu yönde çabası var. Kulak verilmesi gerekir.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.