Kültür sömürücülüğü
H. Yekta EREN yazdı —
- ‘Çatılardan çığlıklar atıyorum. Elitler, şiiist komşuları uyandıracaksın, diyor ama zaten benim istediğim de bu. Onları uyandırmak.” Arundhati Roy
‘Çatılardan çığlıklar atıyorum. Elitler, şiiist komşuları uyandıracaksın, diyor ama zaten benim istediğim de bu. Onları uyandırmak.” Arundhati Roy
Sömürücülüğün karşısındaki en büyük güç kültürlerdir. Sömürgeciler bir halkı tutsak kılmak, sömürmek için ilk önce o halkın kültürünü yozlaştırmaya başlamışlardır. Bunu da nasıl etmişler, o halkın kültürünün yerine kendi kültürlerini yerleştirmek istemişlerdir. Bugün Hindistan’da, Pakistan’da birçok gazete İngilizce çıkar. Büyük şairleri bile şiirlerini İngilizce yazmışlardır. Sömürgeciler, o halkın kültürünü yenmeden, uzun bir süre için o halkı yenemez, tutsaklık altında tutamazlar. Sömürücülükte yenilecek ilk amaç o halkın kültürünü yenmektir.
Kültürleri yozlaştırmakla Batılılar insan tarihinin en büyük cinayetlerini işlemişlerdir. Batı uygarlığının, yani sömürücü uygarlığın çağımızda büyük, akıl almaz cinayetleri olmuştur. Almanyada Yahudi katliamı, Hindistan’da İngilizlerin öldürdükleri Hintliler, Çin’de Afyon Harbi… vs. Sömürücülüğün dosyasını açmayalım. Onun dosyası bir cinayetler kumkumasıdır. Tarihin hiçbir çağında sömürücülerin bu devirde yaptıkları çapta toplu cinayetler işlenmemiştir. Bir gün çağımız dışına çıkıldığında, şöyle bize uzaktan bakıldığında insanlar bizden iğreneceklerdir. Bu kadarı da olmaz diyecekler. İnsanlar bu kadar deliremezler, bu kadar hastalanamazlar, toptan böylesine manyaklaşamazlar, diyecekler.
Dünyada yalnız sosyalistlerdir ki, halkların kültürlerine saygı duyarlar. Sosyalistler nasıl hiçbir insanın öteki insanı sömürmesini istemezlerse, nasıl hiçbir sistemin başka bir halkı sömürmesini istemezlerse, hiçbir kültürün de öteki kültürü yok etmesini istemezler. Sosyalizm, toptan sömürücülüğe karşıdır.
Çok yalınca söyleyeyim büyük üstat Yaşar Kemal’in her fırsatta vurguladığı gibi: Diyelim ki, dünya binbir çiçekli bir kültür bahçesidir. Her çiçeğin kendine özgü bir rengi, bir kokusu vardır. Dünyamız, bu binbir çiçeğinden dolayı güzel, zengin, çeşitlidir. Bu binbir çiçeği bir tek çiçeğe ya da birkaç çiçeğe indir, tek yönlü, tek kokulu, tek renkli bir dünya. Allah böyle bir dünyanın binbir belasını versin. Kapitalizm daha uzunca sürüp gitseydi, sömürgecilik elli yıl önceleri gibi dilediğince at oynatabilseydi dünya üstünde, dünya birkaç çiçeğe inebilirdi. İşte o zaman büyük felaket olurdu dünyamız için. Atom düşmesinden de büyük felaket. Yaşanılmaz bir dünya olurdu dünyamız. Düşünün ki, bütün insanlar İngiliz gibi düşünüyor, onlar gibi sanat yapıyor. Çekilmez bir dünya. Bunun içindir ki, sosyalistler, kültürleri ezmezler, kültürleri yüceltirler.
Kültürlerin birbirini ezmesi değil, kültürlerin alışverişi, kültürlerin kültürleri beslemesidir amaç. Sömürgecilerce tam tersi yapılmış. Kültürler kültürleri ezmiş.
Bugünde topraklarımızda öykünülen, yozlaşan, yozlaştıran Türk burjuvalarıdır, Türk ulus-devlet sistemidir. Kültürümüzü türlü yollardan kemiriyor ve yok ediyorlar. Onların düzeni budur. Kültürünü, toprağını, emeğini koruyamadıktan sonra, ellerinden bunları kurtaramadıktan sonra hiçbir şeyini kurtaramazsın. Seni tutsak ettiği gibi dört yönüyle bütün varlığını da yok edecektir. Biricik amacı budur. Çünkü kültürce yozlaşmamış, öykünücülükten kurtulup kendi olmuş bir halkın sömürmek, yıllar yılı onları tutsak kılmak, esaret altında tutmak mümkün değildir. Onun için sömürgeciler ilk önce kültürü yozlaştırmaya bakmışlardır, dedim. Yozlaşmış bir halkın kişileri sömürgeciliğe başkaldıramazlar. Kültürleri sağlam, kültürleri kendi olan halklar uzun bir süre kötülüklere, sömürgecilere “Evet Efendim” demezler. Başkaldırırlar..!
Kültürü yozlaşmış bir halk, dumura uğramış bir halktır. Hiçbir yaratıcı gücü kalmamış bir halktır. Ölüme mahkum bir halktır.
Bugünlerde, her şeyimizle birlikte, kültürümüzde de bir yılgınlık var. Halkta, kendinden uzaklaşma var. Bunun nedeni sömürgecilik düzenidir.
Sonuç: Ben diyorum ki, biz böyle bağımlıyken, sömürülürken, kültürümüzü de yıkımdan kurtaramayız. Kendimize varamayız. Yaratıcı olamayız. Çok söyledim, gene de söyleyeceğim, o binbir çiçekli bahçede bir çiçek olamıyoruz. O bin çiçekli bahçeden, biz böyle gidersek bir çiçek eksik olacak. Elimizi çabuk tutmalıyız. Tek neden, sömürgecilik düzenidir. Bu düzenden topraklarımızı kurtarmalıyız. Bu düzen yaşadıkça bizim birlik olmamızın, tarihsel kökleri üzerinden yeşermiş bir halk olmamızın mümkünü çaresi yok. Öyleyse tek hedef, SÖMÜRGECİLİK DÜZENİ. Bize bütün kötülükleri yapanın sömürgecilik düzeni olduğu bilincine vardığımız gün, iş yarı yarıya, belki de tümüyle halledilmiş demektir. Yeter ki, bu ışık altında sömürgecilik düzeni üstüne düşünelim.
Nitekim unutmamalıyız ki doğru kılavuz, doğru adrese götürür. Bundan dolayı sosyalizmde ısrar, kendi olmakta, insan olmakta ısrardır..!