"Kürtler Türkler Kardeş Değildir!"

Haberleri —

"Kardeşlik" sözcüğünün politik yapılanmanın tanımları arasında öne çıkarılması toplumsal ilişkiyi kan bağı esası üzerinden tanımlayan geleneksel feodal toplumların ortak karakteridir. Toplumsal aidiyetin "yurttaşlık" kavramıyla tanımlandığı burjuva demokratik devrimlerinde ve Fransız devriminde bile bu anlayış yıkılamamış ve "kardeşlik" sözcüğü bir toplumsal aidiyet kavramı olarak "özgürlük ve eşitlik" ilkelerinin yanında sırıtık bir biçimde de olsa yer almış, yurttaşlık bilincinde temel zihniyetin paradigmalarından birini oluşturmuştur.
Modern (kapitalist) toplumsal yapılarda da politik arenada sıkça kullanılan "kardeşlik" tanımları, erkek egemen toplumların feodal "kan bağı" vurgusunu görünür olmaktan uzak tutmaya çalışsa da, bu feodal ilişkinin tarihsel mirası üzerine oturduğu ve bu anlamı kullandığı açıktır. Böylece sözcük, bir yandan modern toplumlara özgü "özgür ve bağımsız" yurttaşlık bilincinin gelişimi engellenirken, öte yandan toplumsal farklılıkların asimilasyonunun bir tarzı ve aracı olarak  kullanılabilmektedir.
***
"Kürt-Türk kardeştir" sözcüğü, sömürgeci yalanı sürdürme çabasının ince tarzlarından biridir. Bu, öncelikle sahteciliktir. Kürt ve Türk kardeş falan değil, iki ayrı ulusa ait aidiyet ya da iki farklı kimliğin mensubunun adıdır. Üstelik Türklerde ve özellikle Türk resmi ideolojisinde "kardeş" sözü kan bağıyla tanımlanır. Bu nedenle toplumsal ilişkilerimizde kan bağı ya da "soydaşlık" gibi kavramlarla oluşturulmuş bir aidiyet kavramı olan ‘kardeşlik’ten farklı olarak, yaşamın pratiği içinde gerçek ve somut ilişkilere dayalı olarak tanımlanan ve oluşturulan "arkadaşlık" ya da ortak idealler uğruna mücadelenin içinde güvene, sorumluluk ve paylaşıma dayalı ilişkilerin tanımı olan "yoldaş" sözü daha dar alanda kullanılır. Yaşamın somut gerçeğinin ürettiği bu kimlik kavramları ya arkadaş sözcüğündeki gibi basitleştirilerek ya da yoldaş sözcüğünde olduğu gibi kutsallaştırılıp gerçek ‘insan’ anlamından uzaklaştırılarak ama her iki halde de somut gerçekten koparılarak önemsizleştirilirler.
"Kardeşime Dokunma" kampanyalarında koruma altına aldıklarımız yine de "benzerlerimiz" idi. "Ötekine dokunma" sözcüğüne yine de haylice uzaktık.
"Kardeşim Hrant" da içinde yaşadığımız toplumsal geriliğin dayatmasını ciddiye alıp "hesaba katan" bir slogandı. Çoğumuz kendimizle benzerlikler kurarak, kendimize benzeterek daha kolayca sahip çıkabildik Ermeni Hrant’a. Oysa işin doğrusu ötekini benzerliklerimizi vurgulayarak değil, farklılıklarımızın altını çizerek ve  koruyarak kabullenmektir. Ama ayrımcılıkla malul zihniyetler için bu elbette zordu. Bu nedenle Hepimiz Hrant’ız sloganı, "hepimiz Ermeni’yiz" sloganından daha geniş bir kullanım alanına sahipti.
***
"Bin yıllardır birlikte dostluk içinde yaşayan Kürtler ve Türkler" sözü de, asimilasyonu öngören ve daha da ötesi, destekleyen böylesi bir ince tuzak değil midir? Kürtler ve Türklerin biraradalığı, halkların özgür iradeleriyle seçilmiş bir "birlikte yaşam" iradesi ve "birlikte yaşam" biçimi değil,  sömürgeci Osmanlı’nın kılıç zoruyla dayattığı bir egemenlik-bağımlılık ilişkisinin adıdır. Tersine yorum zorlamaları, sadece tarihe ve gerçeğe değil, mantığa da aykırı bir tuzaktır. Ötekinin özgür ve bağımsız kimliğini inkar edebilmek için zorlanan dil, giderek "hiç etle tırnak birbirinden ayrı olur mu?" ya da "Kürtler ve Türkler etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz" sözcüğüne kazandırdığımız saçmalık düzeyine ulaşır. Oysa etle tırnak aynı maddi ortam içerisinde bir arada bulunan, ama birbirinden bağımsız olarak varlığını ve gelişimini sürdüren, yapısal özellikleri de yaşamsal biçimleri de birbirinden tamamen farklı olan iki yapıdır. Birbirine yapıştıkları zaman birbirinin gelişimlerini engelledikleri gibi, acı veren bedensel anomalilere de neden olurlar.
***
İki halkın mensuplarını böylesine büyük bir istekle "kardeşleştirme" isteği ya da inadı, sadece asimilasyonun sinsi hilelerinden biridir. Benim Kürt kardeşim yok ama Kürt halkının özgürlük mücadelesinde birlikte yürüdüğüm on binlerce yoldaşım var; günlük yaşamımda güvenebildiğim binlerce Kürt arkadaşım, duygusal sorunlarımı ya da sırlarımı paylaşabildiğim yüzlerce Kürt dostum var.
Kürt’ün benim kardeşim (ve kardeşimin hakları) olup olmaması değil, insan olarak, halk olarak benim sahip olduğum hak ve özgürlüklere onun da sahip olup olmaması benim hareket noktamdır.
***
 Aslında "Ermeni ile, Rum ile, Asuri ile, Kürt ile Yahudi ile… öteki ile barış!" diyemeyen, bir zihniyetin ürünüdür bu kavram kargaşası. Oysa BARIŞ diyebilmek için "kardeş" olmaya gerek yoktur. Barış sadece kardeş için değil, belki de daha çok "kardeş olmayan öteki" ile çatışmada gerekir. "Barış", çatışma halindeki insan ilişkilerinin rahatsızlığının bir sonucu olarak ortaya çıkan çözümü dayatma eyleminin adıdır.
Bambaşka bir konu olan "Halkların Kardeşliği" idealini ise başka bir yazıda tartışacağım.
Not: Bundan önceki yazılarımda "kardeşlik" vurgusu yanlışı bende de vardır. Bu yazı benim bir özeleştirim olarak da değerlendirilebilir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.