'Sakine Cansız'a çok şey borçluyum'


Hamburg'da yapılan Adalet Nöbet Eylemleri'nin yanı sıra Kürdistan'da yürütülen kirli savaşa karşı yapılan eylemselliklerden tanıyoruz tiyatro oyuncusu Bedia Demir'i...
Yaptığı protest tiyatro tarzıyla insanların yüreğine seslenen Demir, kendisini tiyatroya teşvik edenin 9 Ocak 2013'te Paris'te iki kadın yoldaşıyla katledilen PKK'nin kurucularından Sakine Cansız olduğunu ve ona çok şey borçlu olduğunu ifade ediyor.
Türk Alevisi bir baba ve dede tarafı Kürt olan bir annenin çocuğu olarak Yozgat'ın Gümüşhane Köyü'nde dünyaya gelen Bedia Demir, "Üç yaşındayken Almanya'ya geldim. Bir süre kaldıktan sonra beni tekrar Türkiye'ye götürdüler. 9 yaşından sonra Almanya'ya geldim tekrar. İlk ve orta öğreniminden sonra sosyal pedagoji okudum. Bu okulu bitirmeden sanat okuluna yatay geçiş yapıp tiyatro eğitimi aldım" diyerek, yaşam öyküsünü kısaca anlattı.
'Topluma mesaj veren tarzın peşindeydim'
Küçük yaştan beri tiyatronun kendisi için bir tutku olduğunu belirten Demir, bu mesleği bilinçli seçtiğini şu cümlelerle ifade etti: "Okulu bitirdikten sonra Hamburg, Lübeck ve Berlin'de sahneye çıktım. Bunun yanı sıra irili ufaklı birçok tiyatroda oynama imkanım oldu. Berlin şehir tiyatrosunda oynarken Truva'da sahne aldım. Ama zamanla bu tarz tiyatronun bana hitap etmediğini anladım. Ben daha çok topluma mesaj verecek bir tarzın peşindeydim."
'CHP'li olmak yetmiyordu'
Anne tarafının Kürt olduğunu söyleyen Demir, "Çok uzun zaman önce annemin dedeleri, Dersim tarafından göç ederek Sivas'ın Yıldızeli ilçesine yerleşmiş. Onları buraya getiren nedenleri anneme sorduğumda savaş ve açlığın sebep olduğunu söyledi. Daha sonra buradan da Yozgat tarafına gelip yerleşmişler" şeklinde konuştu.
İlerici bir aile ortamında büyüdüğünü ifade eden Demir, zamanla Kürt sorununa ilgi duyduğunu belirtti. Demir'in ifadeleri devamla şöyle: "Aile olarak daha çok CHP politikasını benimsiyorduk. Anne ve babam halen CHP sempatizanı. Ancak CHP'li olmak bana yetmiyordu. Zamanla Kürt sorununa ilgi duymaya başladım. Herhalde bir yanımın Kürt olmasında da bunun etkisi vardı. Uzun bir dönem Kürtlerle ilişkim yok denecek kadar azdı. Alman gazeteci Rolf Möller ile beraber Kürt sorunu üzerine bir senaryo çalışmamız oldu. 'Kimlerden yardım isteyebiliriz' derken, Hamburg'daki Kürt Derneği'ni bize referans gösterdiler."
'Öcalan beni bana anlatıyordu'
Derneğe adımını atar atmaz çok farklı bir yere geldiklerini hissettiğini söyleyen Bedia Demir, "Derneğe bir kere geldim, bir daha çıkamadım. Herkes güler yüzle ve büyük bir saygıyla bizi karşıladı. Zaten Kürt Özgürlük Mücadelesi'ne karşı herhangi bir önyargım yoktu. Saygılı ve mütevazi yaklaşımları beni oldukça etkilemişti. Gerekli olan tüm materyalleri bize sunmuşlardı. Ondan sonra buraya sık sık uğrar oldum. Her gelişimde bana Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın kitaplarını verdiler. Bunları okudukça Öcalan'ın beni bana anlattığına ikna oldum. Kafamdaki tüm çelişkilerin cevabı bu kitaplardaydı. Önderliğin yaşam felsefesi benim yaşam felsefemle birebir örtüşüyordu. Ben kendim de kapitalist sistemden rahatsızdım" diye konuştu.
'Sanatın ertelenmezliğini Sakine'den öğrendim'
Bedia Demir, tüm bunları gördükten sonra özgürlük mücadelesine karşı sempatisinin geliştiğini sözlerine ekledi. Gelip gitmenin kendisine yetmediğini aktaran Demir, artık bundan sonra çalışmalara aktif katılma talebini dernek yetkililerine aktarmış.
Hem çalışmalara katılma sürecini hem de Sakine Cansız ile tanışmasını ise Demir'in ağzından dinleyelim: "Beraber çalışma istemimi dile getirince büyük bir memnuniyetle kabul ettiler. Almanca bilmem benim için de, kendileri için de büyük bir avantajdı. Derneğin dış ilişkilerinde görev almaya başladım. Bunun yanı sıra dernek yönetimi, Kadın Meclisi derken en son kültür ve sanat komisyonunda görev aldım. Derneğe geldikten sonra sanatsal çalışmalarımı biraz erteledim. Tiyatrocu bir gelenekten geldiğimi duyan Sakine Cansız arkadaş, bir grup kurmamı istedi. Sanatın hiçbir zaman ertelenmeyecek kadar önemli olduğunu ondan öğrendim.
'Ona layık olmak istiyorum'
Kadınlardan oluşan bir tiyatro hayalim vardı hep. Kürt Özgürlük Mücadelesi içindeki çalışmalar benim için büyük bir deneyimdi. Ben de sanatsal yeteneklerimi bu insanlarla paylaşmayı görev bildim. Sakine Cansız'ın şehadeti benim üzerimde çok büyük etki yarattı. Şehadetinden sonra istesem de artık bu işi bırakamayacağımı anladım. Sanatçı kimliğimi korumak, yeteneklerimi insanlarla paylaşmak ve Sakine Cansız'a layık olmak istiyorum. Daha çok insanların ilgisini çektiği için protest tiyatro diye adlandırılan sokak gösterileri ile topluma mesajlar vermek istiyoruz. Kısmen de olsa başarılı olduğumuzu görüyorum. Projeleri ben üretiyorum. İçinde Alman arkadaşların da bulunduğu 6 kişilik bir grupla Adalet Nöbet Eylemleri başta olmak üzere, Kürdistan'da yürütülen savaş, barış ve kadın etkinliklerinde bu performansımızı sergiliyoruz. Sabit bir grup olmadığımız için sürekli yeni elemanlarla çalışıyoruz. Sokaktaki hareketlilik insanların ilgisini çektiği için gelip soruyorlar. Bizler de dilimiz döndüğünce Kürt sorununu anlatmaya çalışıyoruz. Kimileri bizi anlıyor, kimisi rahatsızlığını dile getiriyor. Türk milliyetçilerinin tepkisi ile karşılaştığımız oluyor bazen. Ama bizler ne yaptığımızın farkındayız. Toplumsal adalet ve hakikat için şehit olan Sakine Cansız'lara Ronahîlere ve Fidanlara karşı ben de borcumu böyle ödemek istiyorum..."
