10 Kasım’da dirilen Türkçüler ya da Erdoğan ne işe yarar?

Egemen siyasette rezalet başgösterdi!
Siyasiler katilleri kurtaramayınca, “estetik dünyanın kovboyları” söz aldı.
Müzisyen Zülfü Livaneli, Kemalist devleti kurtarmak için terledi: “Atatürk sevgisi gittikçe büyüyor, halka, gençliğe daha çok yayılıyor”.
Mustafa Kemal’in “postmodern kolonyal komutanı” Erdoğan’a karşı “Türkler’in Ata’sını savunmak gibi, “düşük seviyede siyaset yapma”nın Livaneli’ne ters düşmediğini biliyordum.
Ancak, “Diktatör değildir!” derken neyi kastediyor Livaneli?
Ölü Mustafa Kemal’e “hakaret etmek” suçundan yüzbinlerce insanın cezalandırıldığı bir ülkede, bunları söyleyen bir “sanatçı”nın toplumsal ve tarihi hafızasını aramaktan vazgeçiyorum
“Mistefa Kemal miriye, bi sed hezeran xelk giriye” yani, “Mustafa Kemal öldü / Yüz binlerce insan ağladı” alıntısına, Siirt’de Erdoğan’dan kömür ve buzdolabı alan bir Kürt köylüsünün “Erdoğan Xwede ye!” (Erdoğan Allah’dır) “teşekkürü”ne benzettim.
Ve sonra Yılmaz Özdil, Zülfü Livaneli’den daha da “kaliteli” bir yazı yazdı:
Gabon, Benin, Ekvator, Kolombiya, Arnavutluk, Brezilya, Zenzibar, Malezya, Nijerya, Azerbeycan vs. son olarak da İsrail Başbakanları ve Devlet Başkanları’nın Mustafa Kemal ile ilgili övücü sözlerini aktarmış…
Egemen adamlar.
Siyasal katl’in uzmanları. Hiç şaşırmadım.
Ancak Özdil Hitler’i unutmuş. Hitler 42. Doğum gününde: “Mustafa Kemal benim ilk ve Musollini benim ikinci öğretmenimdir”e yakın bir ifade kullanmıştı. Sadece bir hatırlatma.
Ve Erdoğan’a gelince.
AKP’nin gölgesine sığınan Zaman Gazetesi’nden Mümtaz‘er Türköne haklı olarak soruyor:
“Kemalizm ne işe yarar?”
Gerçekten, son on yılda giderek bir sisteme dönüştürülen “kolonyal faşizmin” olduğu yerde “Kemalizm ne işe yarar?”
Bunun bir cevabı var:
Her Diktatör, bir başka diktatörün gölgesinde yaşayamaz.
Erdoğan gibi dikine çıkış yapan bir “postmodern diktatör”, “Atatürk”ün gölgesinde diktatör olamazdı.
Birinci adam olmak önemli.
“Tek Adam” (Süreyya Ayemir) tekdir.
Ve böylece Erdoğan’ın ne işe yaradığı giderek ortaya çıkıyor.
Erdoğan “Atatürk”ü devirecek.
Bir diktatör, bir öncekini alaşağı edecek.
Bu yeni nesiller açısından şöyle okunmalı:
“Atatürk’ün ismini duyan çocuklar “putvari” saygı duruşunda bulunmayacaklar. Olumlu bir gelişme.
Ancak bunun yerine hızlı bir şekile, betondan olmazsa bile, resimlerdeki “postmodern tarikat babası” Erdoğan’ın resimleri yerleştirilecek.
Böylece Erdoğan bir işe yarıyacak: “Atatürk”ü “resmi hafıza”dan bir dönem için silecek.
Yerine Erdoğan geçecek.
Bu da bir işe yaramak değil mi?
Ancak Kürdistan’da hükmetmesi mümkün olmayan “sömürgeci devlet diktası” “Atatürk” son otuz yıllık mücadelede “bitti”.
Mustafa Kemal’e noktayı koyan Kürdistan’daki hareket.
Erdoğan Türk devleti adına tarihi bir “tedbir” alıyor.
Ancak kendisinin akibetinin Kürdistan’da “Atatürk” ile aynı olacağının farkında olmadan.
Bundan dolayı da son olarak histerik bir çıkış yaptı ve 10.000 Kürdistanlı tutuklunun katıldığı açlık grevini/ölüm orucunu “şov” olarak tanımladı.
Bunun can çekişen bir organın, çıkmazdaki ruh halinin tercümesi olduğunu bilmeden.
Acıklı bir sahne…
İşte Erdoğan birde böylesi trajik bir sahneye kurban edilmeye yarıyor.
Başka bir deyimle, “Bu adamdan ne köy ne de kasaba olacak”.
