143 Numaralı Kürt Kızı

‘‘Bana bu olağan dışı şeyi neden yapmak istediğimi soruyorsunuz. Ben daha 14 yaşındayım ve ölmek istemiyorum, ama yakında öleceğimi de biliyorum. Cryo‐preserved (bedenin dondurulması) bana yüzlerce yıl sonra olsa bile tekrardan iyileştirilip uyanma şansı veriyor. Toprağın altına gömülmek istemiyorum. Daha daha uzun yaşamak istiyorum, ve gelecekte bu hastalığıma çare bulunacağını ve beni uyandıracaklarını düşünüyorum. Ben bu şansı kullanmak istiyorum. Benim tek dileğim budur.’’
Bu sözler, Amerika'nın Michigan eyaletindeki, Clinton township kasabasındaki Cryonics Institute’deki, nitrojen ile dolu eksi 196 derece soğuk olan bir tankta, diğer 145 ‘ölü’ beden ile yüzlerce yıl sonra hastalıklarına çare bulununca tekrardan hayata dönmeyi umut eden 14 yaşındaki bir Kürt kızının mahkemeye yazdığı kısa not.
Britanya yargısı tarihi boyunca görülmedik, alışılmadık, örneği olmayan olağan dışı bir davaya tanıklık etti.
Mahkemenin ‘JS’ olarak adlandırdığı,
Cryonics Enstitüsünün sadece ‘143 Numara’ diye adlandırdığı,
Yasal engellerden kaynaklı gerçek ismini söyleyemeyeceğimiz, hakimin deyimiyle akıllı, umutlu, sevgi dolu bir Kürt kızının hikayesini bu hafta sizlerle de paylaşmak istedim. Ben de yazımda bu umut yolcusu kıza Hêvî (Umut) diye hitap edeceğim.
Hêvî, geçtiğimiz yıl daha 13 yaşına yeni girmişken kanser hastası olduğunu öğrendi. Geçtiğimiz Ağustos ayında da doktorlar umudu kesip tedaviye son verdiler. Doktorlar umudu kesse de Hêvî umudunu kesmedi. Yeni arayışlara girdi.
Hastanedeki küçük odasında umut arayışı yolculuğunda internette ‘Cryonics’ kelimesi ile karşılaştı. Araştırmasını derinleştiren Hêvî, ikisi Amerika’da, bir tanesi Rusya’da olan üç tane Cryonics merkezi buldu. Bu, Hêvî için yeni bir umut ışığı olmuştu. Bu merkezlerden birisinde Hêvî’nin genç bedeni dondurulacak ve yüzlerce yıl sonra, belki bu lanet hastalığına çare bulunacak ve tekrardan uyandırılacaktı.
Hêvî kararını vermişti; Ancak önünde engeller vardı. Yaşı daha 14’tü, ve yasalar ona bu kararı tek başına alma izni vermiyordu. Ölümden sonra Hêvî ile ilgili bir tek Anne-Baba karar verebilirdi. Burada da daha büyük bir sorun vardı. Mülteci hayatı yaşayan birçok aile gibi, Hêvî’nin ailesi de parçalanmıştı. Annesi ile birlikte Londra’da yaşayan Hêvî, beş yaşından bu yana babası ile görüşmüyordu. Aldığı karara annesini ikna etmiş ama babasının da rızasını alması gerekiyordu. Bunu başaramayınca Hêvî, çareyi Yüksek Mahkemeye gitmekte bulmuştu.
Her ülkede olduğu gibi bürokratik işlemler genelde uzadıkça uzar, hele böylesi durumlarda yıllar alabilirdi. Ancak Hêvî’nin hiç zamanı yoktu, tedavi durdurulmuş ve her an ölüm kapısını çalacaktı. Ölüm gerçekleştiğinden 2 ile 15 dakika arasında dondurulma işlemlerinin başlaması gerekiyordu. Ölümünden sonra iki dakika içerisinde gerekli işlemler başlatılmazsa, Hêvî’nin ‘yüzlerce yıl sonra olsa bile yeniden uyanma’ şansını ortadan kaldıracaktı.
Hakim, Hêvî’nin istemini çok önemsemiş, hızlı bir şekilde süreci başlatmıştı, hatta ölümünden 10 gün önce bizzat hastaneye gidip kendisini ziyaret etmişti. Kendisi de kanser hastası olan baba, öncesinde mahkemede Hêvî’nin kararına itiraz etmiş, ancak halen doğru bulmasa da, sonradan bir şartla kızının verdiği kararı onaylamış. Babanın tek dileği 5 yaşından bu yana görmediği kızına ‘elveda’ diyebilmekti. Babasız geçen yıllar Hêvî’de tamiri mümkün olmayan yaralar bırakmış olacak ki, ne son günlerinde, ne de ölümünden sonra babasının kendisini görmek istemesini kabul etmemiş, mahkemede kızın bu istemini karar altına almıştı.
Mahkeme Hêvî’nin son dileğini kabul etmişti. Geriye kalan maddi boyutunu da anne tarafı 37 bin Sterlin (150 bin TL) temin ederek son engel de aşılmıştı. Hêvî dileğinin yerine geleceği rahatlığıyla 17 Ekim’de Londra’daki hastane odasında gözlerini yummadan saatler önce bir akrabasına; ‘Ölüyorum şimdi, ama 200 sene sonra geri geleceğim’ diyerek aramızdan ayrıldı.
Dileği yerine getirilen Hêvî, ölümünden sonra 24 saat hastanede bekleyen özel ekip tarafından hemen gerekli işlemler başlatılmış, ve daha sonra cansız bedeni ‘gelecekte uyandırılmak üzere’ Amerika’daki Cryonics Institute’ye nakil edildi.
Öyle ağır bir süreçten geçiyoruz ki, insanın keşke ‘dondurulup 200 yıl sonra geri geleyim’ diyesi gelse de, benim çözüm önerim; ağır bir virüs hastalığına yakalanan Erdoğan gibi kişilikleri, gelecekte bu virüse çare bulununcaya kadar bu merkezlerin birisinde dondurulmasıdır…
