1915 – YÜZLEŞME

Haberleri —



100 yıl önce katledilen Ermeni, Rum ve Süryanilerin anısına... 


Anlatılan bir anekdot var: 60’lı yıllar. Kürt aydınları TİP’li Behice Boran’a Mezopotamya’nın gerçeklerinden anlattıklarında, Behice Boran şaşırarak cevap vermiş: “Ya gençler biz bunları bilmiyoruz, bunları anlatın bize.”

Bunu bütün tarihe uyarlarsak şöyle sorabiliriz: Türkiye tarihi hakkında ne biliyoruz? Mesela 100 yıl oldu ama Ermeni, Rum ve Süryani Soykırımı hakkında ne biliyoruz?

Daha konuşmaya başlarken başlıyor bu eksiklik. 

Çoğu yerlerde sadece Ermeni katliamı olarak bilinen tarihin bu utanç sayfalarında Rumlar ve Süryaniler de soykırıma uğradı. 

Başka bir sorun da isimden kaynaklanıyor: Ne olarak nitelendireceğiz? Faşist devletin resmi tezleri ve onun fikirleriyle uyutulmuş insanlar şunu savunuyor: Soykırım yok, en fazla katliam var, o da belki, ayrıca Müslümanlar da katledildi!

Acıları yarıştırmak gibi ahlakdışı bir tutumu bir kenara bırakırsak, tecavüz edenle tecavüze uğrayanı aynı kefeye koyan çarpık bir anlayışın dışavurumu bu. Soykırım mı, değil mi, sonra cevaplayacağız.

“Ecdadımızı sorgulatmayız”, “Tarihimizde soykırım lekesi yoktur” diyen faşist bir anlayışa karşı insanları ikna eden bir retorikle çıkmak gerekiyor. Biz HDP’liler, duyarlı insanlar, sosyalistler olarak buna olan duyarlılığı kitleselleştirmeye çalışıyoruz. 

Ama gerçekten neler oldu, neler yaşandı? Hepsini burda tartışamayız ama en azından kısa bir giriş yapmış olalım. 1915’e gidelim…

İlkbahar gelmişdi. Bahar renkli sevgisiyle Anadolu’nun, Mezopotamya’nın üstüne doğdu ve kış uykusundan uyandırdı. Uzak dağlarda büyüyen çiçekler gelen mevsimi, gelecek güzel günleri haber veriyordu sanki. Ama gelen yaşam değil, ölüm oldu. 

9 yaşındaki Heranuş her sabah olduğu gibi o sabah da ilkbahar sevinciyle uyanmıştı. Bugün arkadaşlarıyla köyün sokaklarında koşturup güneşin tadını çıkaracaklardı. 

Fakat birden Heranuş’un yaşadığı Ermeni köyüne jandarmalar girdi. Önce erkekler, sonra kadınlar meydana sürüklendiler. Heranuş evin içine hapsedilmiş, dışardan gelen çığlıkları duyuyordu. Teker teker erkeklerin boğazları kesildi, köyün yakınındaki göle atıldılar.

Heranuş kendine geldiğinde annesi ve kızkardeşleriyle kendini uzun yürüyüşte buldu. Nereye gittiklerini bilmiyorlardı. 

Bunun gibi milyonlarca örnek var. 9 yaşındaki Heranuş 75 yaşına geldiğinde bunu torununa anlattı. Torunu Fethiye Çetin bunu kitaplaştırdı. O zamana kadar Fethiye Çetin ninesini Seher nine olarak biliyordu. 

1915’lerde bütün köylerde yaşananlar benzer trajedilerdi: Önce jandarma herkesi köyün meydanında topladı, sonra onları kadın-erkek diye ayırdı, eşlerinin-çocuklarının önünde babaları, erkek çocuklarını hemen öldürdüler. Kadınları, çocukları ve yaşlıları ölüm yürüyüşüne gönderdiler. Gönderilenlerin yanında sadece birkaç jandarma vardı. Zor bölgelerden, terkedilmiş, ıssız yerlerden gönderildiler, yiyecek-içecek vermediler, ayrıca ölüm yürüyüşündekilere saldıranlara karşı da korumadılar. Yüzbinlercesi İstanbul’dan başlayıp Suriye’nin çölüne kadar süren bu yürüyüşte açlıktan, hastalıktan öldü. Ya da geçtikleri köylerden onlara saldıranlar tarafından katledildiler. 

Kimi kız çocukları da zorla alınıp Türkleştirildiler. Bugün Türkleştirilmiş Ermeni kızlarının sayısının yüzbinler olduğu tahmin ediliyor!

Bütün bunları İstanbul’da bulunan Osmanlı’nın İçişleri Bakanı (Talat Paşa), İttihat ve Terakki ve Teşkilat-ı Mahsusa örgütlüyordu.  

Mart ve Nisan 1915’de Maraş’ın etrafında başlayan bu sürgün ve katliamlar sonbahara doğru Anadolu’nun batısında da uygulanmaya başlandı. Yürüyüş Suriye-Mesopotamya çölünde olan Deyra Zor’da bir ölüm kampında bitiyordu. Ordan dönen olmadı!

Peki neden 24 Nisan 1915 milat sayılıyor, önceden başlamasına rağmen?

Çünkü 24 Nisan 1915’de İstanbul’da Ermenilerin, Rumların ve Süryanilerin en önde gelenleri, doktor, avukat, sanatçılar, aydınlar alınıp ölüm yürüyüşüne yollandı. 

Şubat 1915’de Osmanlı ordusunda Ermeni askerleri kalmamıştı. Hepsi atılmıştı ordudan. 

31 Ağustos 1916’da Talat Paşa’nın bir açıklaması var: “Ermeni sorunu diye bir sorun kalmamıştır.”

3000 yıldır Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan Ermeni, Rum ve Süryaniler katledilmişlerdi!


Buraya nasıl gelinmişti?

1914 yılında Jön Türkler/Osmanlı Rus gemilerini bombardımana tutarak Rusya’nın Osmanlı’ya savaş açmasını bilerek provoke etmişlerdi Almanya’nın isteği üzerine. Fakat Osmanlı’nın Turan hayalleri çabuk suya düştü. Enver Paşa’nın Sarıkamış macerası 80.000 askerin soğuklarda donmasıyla sona ermişti. 1915 yılının ilk aylarında Çar ordusu Doğu’dan, İngiliz-Fransız güçleri de Batı’dan Anadolu’ya yürüyordu. 

Burda bir parantez açmak gerek: Osmanlı’nın savunma savaşı olan Çanakkale’nin bugünün Türkiye’sinde bir anma, bir kutlama şeklinde ortaya konulması tarihi çarpıtmaktan başka birşey değil! Fetihçi Osmanlı’nın Çanakkale’de ortaya koyduğu yayılmacı politikaların bir sonucuydu. Halkların acılarına kulaklarını tıkayanların, kardeşliğine önem vermeyenlerin fetihçi bir imparatorluğun savunmasını bayram olarak kutlaması da doğal galiba!

Bununla birlikte 20 Nisan 1915’de Van’da Ermeniler Osmanlı’ya karşı ulusal mücadele vererek Osmanlı ordularına karşı başkaldırdılar. Taner Akçam’ın deyimiyle bu, “Osmanlı’ya bekledikleri bahaneyi verdi”.

Tarihe dikkat: Katliam Anadolu’da 20 Nisan’dan önce, Mart ve Nisan’da başlamıştı! Bu sadece bahane oldu. 

Avrupa soykırımdan haberdardı. 24 Mayıs 1915’de Fransa, Rusya ve ingiltere’nin bir açıklaması var:

“Osmanlı hükümeti Türk ve Kürtlerin yardımıyla 1 aydır Ermenileri katlediyor.”

Almanya Osmanlı’nın partneri olarak bu soykırımı bilmesine rağmen önemsemiyordu olanları. 17 Aralık 1915’de Almanya hükümeti Başkanı Theobald von Bethmann Hollweg şöyle konuşuyordu:”Tek hedefimiz, Osmanlı’yı savaşın sonuna kadar yanımızda tutmak, Ermenilere ne oluyorsa olsun.”


1915’den önce başlıyordu herşey…

Ta 1880’lerden Kürt şeyhleri, gerici aşiretler de bunun bir parçası olarak Osmanlı politikalarını savunuyorlardı.

1880’li yıllarda Şeyh Ubeydullah’ın söylediğini okuyalım:

“Buralar eğer Ermeni egemenliğine geçerse ben kadınları bile ayaklandırıp yine buna izin vermem.”

Sadece Türkler değil, Kürtler de katletti demek için değil, Osmanlı’nın yanında kimlerin yer aldığını gösterme açısından yazıyorum.

Meselâ Kürt milliyetçisi olarak bilinen Hacı Qadire Koyi bir şiir yazıyor:

“Cizir ve Botan yurdunu

Yüzlerce kez yazık ki, Ermenistan haline getiriyorlar

Hiç onur kalmamış

Yüz kere Kuran’a and olsun ki

Ermenistan kurulursa tek bir kişi kalmaz Kürtlerden.”

(Kaynak: Tiroj Dergisi, Mart-Nisan 2015, s.27-45)


Abdülhamid Kürtlerden oluşan Hamidiye Alayları’nı kurdu ve bunlar Ermeni, Süryani köylerine baskınlar düzenliyorlardı. 1893 yılında Ermeni çiftçileri “Hem yerel feodal beylere, hem de Osmanlı’ya çift vergi vermek istemiyoruz” diye ayaklandılar. Bu ayaklanma kanla bastırıldı. 1895 yılında Adana/Mersin civarında yüzbin Ermeni katledildi. 1900 yılında gelindiğinde 200.000 Ermeni katledilmişti!


Neden katliam değil de soykırım diyoruz? 

9 Aralık 1948’de BM’in soykırım sözleşmesinde soykırım tanımlaması yapılıyor. Hangi maddesine bakarsanız bakın, hepsi 1915 olaylarını bir soykırım olarak tanımlıyor. Soykırımın çoğu belgeleri kayıp, fakat bir kısmını Almanlar ülke dışına çıkarıp Berlin’de bir arşivde saklıyorlar. Bugüne kadar açıklanmadı bu belgeler!

Herşey bir kenara, 100 yıl önce Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan 1000 insandan 200’ü Ermeni, Süryani, Rum idi. 

Bugün ise 1000 insandan 1’i. 

Nereye gitti bu insanlar?

HDP’nin seçim beyannamesinde de yazdığı gibi, acı yaşamış bütün halklardan özür dileyerek, yeni bir yaşamı yeni, eşit, özgür, kardeşçe bir ülkede birlikte kurabilmek için geçmişteki acıları unutmamak, onlarla yüzleşmek, korkmadan, sansürlemeden yüzleşmek, yarının özgür ülkesini birlikte kurmak için şarttır. 

Halklar birbirlerinin acılarını hissederler… yeter ki devletler provoke etmesin…


Kaynak:

* Tiroj Dergisi, Mart-Nisan 2015

* Die Armenierfrage in der Türkei, Sibylle Thelen

* Geride Kalanlar, Binnaz Öner

* Geride Kalanlar 2: Esme, Binnaz Öner

* Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.