1977 1 Mayıs ruhu 2012 yılında yeniden ayağa kalkmıştır

Haberleri —

2012 1 Mayısı alanlarının milyonlarla doldurulduğu günün akşamı, şimdilerde AKP’nin neo-faşist iktidarının destekleyicisi olan Halil Berktay 1 Mayıs katliamını da devrimcilerin üzerine yükleyerek kontrgerillayı da temize çıkarma gayretkeşliğini gösterdi. Sözde 12 Eylül’ün yargılandığı dönemde 12 Eylül’e gidişin en önemli dönüm noktalarından biri olan 1 Mayıs katliamının faillerini aklayan bir tartışma başlattı. Onun başlattığı tartışmaya içlerinde devrim ve sosyalizm düşmanı olanlar da balıklama atladı.
1977 1 Mayısı içinde yer alan heykelin yakınında bulunduğumdan, ölümlere şahit olan biri olarak ben de bazı şeyler söylemek istiyorum. 1977 1 Mayısında Uşak’ta bir bankada memur olan bir tanıdığımla birlikte Uşak Dev-Yol grubuyla yıldız yokuşundaki yürüyüş koluyla Teşvikiye üzerinden taksim Meydanına ulaştık. Yıldız yokuşunda güneş altında saatlerce bekleye bekleye yorulmuştuk. Yıldız yokuşundan geç hareket edilmişti. Biz ulaştığımızda miting sonlanmak üzereydi. Alana ulaştıktan kısa bir süre sonra silahlar patlamaya başladı. Patlayanlar küçük silahlar değildi; otomatik silahlar ateşlenmiş ve sesleri yakından geliyordu. Sular İdaresi tarafından sesler daha fazla geldi. Ama tek bir yerden ses gelmiyordu. Topluluk büyük bir panik yaşadı. Kısa bir süre içinde panzerler alana girdi. Bu da paniği arttırdı. Panzerler doğrudan topluluğun üzerine sürülüyordu. Tam o sırada panzer bir kadını ezip geçmişti. Ben tam göremedim, ama ezdikten sonra bir taksiye bindirip gönderdiğimizi hatırlıyorum. Sarışın, kilolu, 35 yaşlarında bir kadındı. Panzerlerin erken ve hızlı alana girişi bile bir provokasyon ve komplonun hazırlandığını gösteriyordu.
Bugün haklı olarak birçok siyasi olayın ve katliamın arkasında kontrgerilla parmağı arayanların 1 Mayıs 1977 için kontrgerillayı temize çıkarmak istemeleri ibret vericidir. Eğer 1 Mayıs kontrgerillanın bir provokasyonu ve komplosu değilse başka hiçbir olayda kontrgerilla izi aramaya gerek yoktur.
1977 yılında sol gruplar arasında gerilim ve kavga olduğu doğrudur. Özellikle Çin-Sovyet kamplaşması birbirine düşmüş iki taraf çıkarmıştı. Arnavutluk yanlıları da Çin yanlısı saflaşma tarafındaydı. Bu iki taraf arasında düşmanlık vardı. 1 Mayıs öncesi iki taraf arasındaki gerilim çok fazla artmıştı. Gerilim ortamı bir provokasyona zemin sunuyordu. Ancak tüm bu gerçekler 1 Mayıs katliamının bir kontrgerilla provokasyonu ve komplosu olduğu gerçeğini değiştirmez. 1977 yılı kontrgerillanın doğrudan devreye girdiği yıldı. Solu ezmek için her türlü yol ve yöntem denenmekteydi. Sola karşı kirli bir savaşın yürütüldüğü yıllardı. MHP de açık bir biçimde bu savaşın içinde yer almıştı. Devlet korumasında ve kontrgerilla yönlendirmesiyle devrimcileri katlediyorlardı.
1977 yılı; derin devletin, kontrgerillanın devrimci mücadeleyi geriletmek ve devrimcileri halkın gözünden düşürmek için her şeyi yaptığı bir yıldır. Dolayısıyla sol içinde gerilimin olduğu bir zamanda 1 Mayıs’ta provokasyon yapmayı hiç kaçırır mı? Önüne gelen bu fırsatı tabii ki kullanır. Nitekim 1 Mayıs’ta da bunu yapmıştır.
1 Mayıs öncesi derin devletin etkisinde olan tüm gazeteler 1 Mayıs’ta kavga olacağını yazmışlardı. Bu konuda manşet atan gazeteler bile olmuştur. Bu gazeteler incelenirse 1 Mayıs katliamının psikolojik savaş ortamının nasıl hazırlandığı görülür. Kuşkusuz bu provokasyon ortamının hazırlanmasında sol grupların yarattığı gerilimin payı vardır. DİSK (TKP etkisindeydi) Arnavutluk ve Çin yanlısı olarak tanımlanan grupları Taksim’e sokmama kararı almıştı. Diğer gruplar da gireceğiz diyordu. İşte kontrgerilla bu ortamı provokasyon için uygun bir zemin olarak gördü. Kalabalığın toplandığı anda panik yaratacak düzeyde kitlenin üzerine ateş açmıştı. Çoğu panikten ezilen onlarca insan ölmüştür. Bunların 5-6 tanesinin de silahlı olduğu tespit edilmiştir. Bu insanların öldüğü yerle Tarlabaşı tarafından gelen gruplarla gerilimin olduğu söylenen yer arasında çok uzak bir mesafe vardır. Herhalde hiç kimse Taksim meydanındaki insanların birbirini öldürdüğünü söyleyemez. Çünkü Taksim meydanında en ufak bir gerilim olmamıştır. Hiç kimse meydanda bu tür bir gerilimin olduğunu iddia edemez.
1 Mayıs öncesi sol içindeki gerilimin ayrı değerlendirilmesi gerekir. O yıllar ciddi özeleştiriler gerektirmektedir. Zaten Sovyetlerin ve Çin’in geldiği durum, Arnavutluk’un yıkılışı yanlışlıkları ortaya koymaktadır. Sol, 1970’li yıllarda o düzeyde parçalanmış olmasaydı Türkiye’nin siyasi tarihi değişirdi. Dolayısıyla 1970’li yıllardaki tüm grupların özeleştirisinin verilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Özeleştiri verenler olmuştur, ama yetersizdir. Doğru özeleştiriler verilmeden zaten başarılı olunamaz. Bugün PKK başarılı bir mücadele yürütmüşse, en zor dönemleri başarıyla atlatıyorsa bunun sırrı, sürekli özeleştiri vermesindedir. Özeleştiri PKK’de sürekli bir tarz haline gelmiştir. Zaten PKK önderliğinin tüm savunmaları bir yönüyle de felsefi, ideolojik, teorik, örgütsel ve eylemsel özeleştiri raporlarıdır.
Kuşkusuz soldan eksikliklerinden dolayı özeleştiri istemesi doğaldır. En başta da halk soldan özeleştiri istemelidir. Bu ayrı bir konudur. Ama devrimci ve sol düşmanlığı yapmak solun itibarını tümden ortadan kaldırmaya çalışmak; devletin, kontrgerillanın yaptığı eylemleri devrimcilere yüklemek ayrı bir konudur. Bu ikisi birbiriyle karıştırılamaz. Devrimcilerin eksiklikleri ve yanlışlıkları üzerine basılarak saldırı kampanyası yürütülüp devlet temize çıkarılamaz.
İster zemin olsun ister olmasın devlet provokasyon yapar. Bazı uygun zeminleri kullanır. Örneğin 1970’li yıllarda Alevilerle Sünnilerin iç içe yaşadığı yerlerde tarihsel olarak var olan önyargı ve gerilimleri provokasyon için kullanmıştır. Kuşkusuz her şeyi devlete yüklemek de bazen gerçekleri tam ifade etmeyebilir; ancak bazı olaylar vardır ki açık olarak devlet parmağını işaret eder. 1977 1 Mayısı bunlardan en çarpıcı olanıdır. Kontrgerilla çok önceleri bunu planlamış, 1 Mayıs’ta provokasyonu pratiğe koymuştur. 1 Mayıs alanında olan bir birey olarak alanda hiçbir gerilime şahit olmadım. Tarlabaşı’ndaki gerilim de alana yansımadı. Ancak silahların patlamasından, panzerlerin kalabalığın içine dalmasına kadar her şeyin devlet tarafından yapılmış bir provokasyon olduğunu o an bile hissettim. Bunun dışında farklı hiçbir şey hissetmedim. O dönemdeki siyasi ortamı iyi bilen ve yakından yaşayan biri olarak provokasyonun olduğu an, bunu bir devlet müdahalesi olarak gördüm. Özcesi her gün devrimcilere saldırının olduğu bir ortamda devrimcilerin, emekçilerin büyük bir gövde gösterisi olan 1 Mayıs’a da saldırılmıştır.
1 Mayıs katliamının ertesindeki gün devrimcilere düşmanlık yapan gazete ve çevreler bu olanlardan devrimcileri sorumlu tuttu. Kontrgerilla bu basın üzerinden kendi yaptığı katliamı sol grupların birbiriyle kavgası gibi gösterdi. 35 yıl sonra aynı iddiaları Halil Berktay ortaya atıyor. Halil Berktay geçmişin özeleştirisini verme yerine, geçmişinden nefret ediyor. Halil Berktay’ın içinde yer aldığı grup 1977 1 Mayısı’na katılmasa da sol içindeki gerilimi yaratmadan birinci dereceden sorumluydu.  Bu tabii ki iyi bir geçmiş değildir. Ama bunun hıncını, öfkesini tüm devrimcilerden çıkarmak istemesi hastalıklı bir ruh halini ifade ediyor. Anlaşılıyor ki geçmişte içinde yer aldığı gruptan dolayı ruh hali bozulmuş. Zaten içinde yer aldığı grup her zaman devrimcilere zarar vermiştir. Devrimcilere zarar verme duygusu o kadar içine işlemiş ki, şu anda böyle bir grup içinde yer almasa da, hatta geçmişinden nefret de etse o zamanki aldığı kültürü bugün de sürdürüyor. Bu düşmanlığı başka türlü izah etmek mümkün değildir. Ya da doğrudan devletin ajanıdır. Bu değilse birincisi olduğu kesindir.
Halil Berktay’ın içinde yer aldığı grup en fazla da PKK’ye düşmandı. Halil Berktay 1970’li yıllarda PKK’ye yaptığı bu düşmanlığı şimdi de sürdürüyor. Zaten bu düşmanlığından dolayı şu anda AKP ve fetullahçıların değer verdiği bir zattır. 1990’lı yıllarda kim PKK ve Apo düşmanı olursa o Apo ve PKK rantı elde ediyordu. Bu durum değişmiş değildir; sadece rant elde edenlerin rengi değişmiştir.
Halil Berktay ve AKP yandaşları her taşın altında derin devleti ararken her nedense bu defa adresi şaşırdılar. Kendilerine tek rakip ve alternatif olarak devrimcileri ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni gördükleri için işleri güçleri bu güçlere karşı kara propaganda yapmaktır. 1 Mayıs 1977 için de aynı yöntemi devreye koymuşlardır. Ancak 1 Mayıs 1977’deki kontrgerilla provokasyonu ve katliamını örtbas ederek saptıramazlar. Çünkü hala canlı tanıkları vardır.
Böyle bir tartışmayla 2012 1 Mayısı’nın Türkiye siyasi tarihi açısından dönüm noktası olma karakterini gündemden düşürmek istemişlerdir. Ancak 2012 1 Mayısı’nın devrimci ve demokratik karakteri ve 1977 Mayıs’ının anısını ve devrimci ruhunu canlandırması Türkiye halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yeni bir mücadele dönemi başlatacaktır.  2012 1 Mayısı devrimciler, demokratlar ve tüm özgürlük yanlılarına umut, cesaret ve mücadele azmi vermiştir. Bu cesaret ve mücadele azmi mutlaka örgütsel ve siyasi sonuçlarını verecektir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.