600 bin iş yeriyle sıfır ekonomik güç

Haberleri —

Boykot ettiğimiz Türkiye’nin yurtdışı piyasasının boyutu hakkıda bir fikre sahip miyiz? Rojava işgali ardından herhangi bir Fransız ya da Avrupalı firma ürün alımını durdurdu mu? Boykota çağrılan temel kitle Kürdistanlılar bu sürecin neresinde duruyor?

 Boykot çağrısı yapan kurumların verdikleri listelerde genelde Avrupa’da ”Türk bakkalı ya da marketi” olarak tanımlanan küçük marketlerde satışa sunulan ürünlere yer veriliyor. Söz konusu ürünlerin yüzde 50’sinin Avrupa’da üretildiğini ve sadece adlarının Türkçe olduğunu biliyor muydunuz?

SELMA AKKAYA / PARİS

Son yıllarda bir sivil itaatsizlik eylem biçimi olarak ”boykot” sıkça karşımıza çıkıyor. Bugüne kadar Kürtlerde bu anlamda çeşitli kampanyalar yürüttü. Kürdistan’da süren savaş nedeniyle çeşitli yıllarda ”Turizm boykotu”, ”Türk ürünleri boykotu” vb. kampanyalar yürütüldü ancak kamuoyunu etkileyecek ve boykot edilen Türkiye’yi sarsacak derin sonuçlar elde edilip edilmediğine dair görünür sonuçlar çıkmadı. 9 Ekim günü Türk işgal güçlerinin Rojava’ya saldırısının ardından yeniden ”boykot” konusunda çeşitli çağrılar gündeme geldi. Çağrı yapan kurum ve oluşumların adresleri farklı olsada hedef Türkiye’ye karşı özellikle Avrupa’dan doğru ekonomik bir ambargo oluşturmak! Peki boykot ettiğimiz Türkiye’nin yurtdışı piyasasının boyutu konusunda bir fikre sahip miyiz? Mevcut saldırı karşısında herhangi bir Fransız ya da Avrupalı firma ürün alınımını durdurdu mu? Boykota çağrılan temel kitle Kürdistanlılar bu sürecin neresinde duruyor, tüm bu konuları irdelemek gerekiyor.

Hangi ürünler Türk markası

Boykot çağrısı yapan kurumların verdikleri listelerde genelde Avrupa’da ”Türk bakkalı ya da marketi” olarak tanımlanan küçük marketlerde satışa sunulan ürünlere yer veriliyor. Söz konusu ürünlerin yüzde 50’sinin Avrupa’da üretildiğini ve sadece adlarının Türkçe olduğunu biliyor muydunuz? Örneğin boykot edilmek istenen Türk peyniri olarak bilinen Gazi’nin üretici firmasının Yahudilere ait olduğunu biliniyor mu! Bu nedenle söz konusu kampanyaları hazırlayan kurum ve oluşumların ”hangi ürünlerin Türk firmalarına ait olduğu” konusunda net bir fikre sahip olması gerekiyor.

   

Hangi dallarda Türkiye markaları ve firmalarının faaliyet yürüttüğünü bilmek gerekiyor. Sadece bakkallarda karşılaştığımız ürünlerin çok ötesinde milyar dolarlık bir piyasa değeri içeriyor. Örneğin 2018’de 100 Türk markası 108 ülkede faaliyet gösterirken, 2019 yılının ortalarına kadar mağaza sayısını 4 bine ulaştırdığından haberdar değiliz. İlk sırayı ise 550’yi aşkın mağazayla Rusya çekiyor.

Cironun büyük bölümü yurtdışı piyasasından

Sadece hazır giyimden, ayakkabıya önemli Türk markaları -ki bunların çoğu mevcut AKP hükümetinin bizzat yandaşları konumunda- özellikle 2005 yılından sonra yurtdışında mağazalaşma atağına geçti. Aralarında Mavi, İnci, Damat, Tween, Desa, Elle, Koton, LC Waikiki, Kiğılı, Penti ve Avva’nın da bulunduğu 100 marka 108 ülkede Türk Ekonomi Bakanlığı tarafından Türk bayrağının temsili olarak tanımlanıyor. Aynı markalar sadece kendi ürünlerine dair mağaza açmakla kalmayıp, hazır giyim zincirlerine ürün de ihraç ediyor.

80’li yıllardan bu yana global pazarda önemli rol oynayan Desa’nın 2017’de 207,4 milyon TL’lik cirosunun büyük bir kısmını yurtdışı piyasasından geldiğini bilmekte fayda var. Yine Damat ve Tween’in sahibi Orka Holding, dünyada yeni akım markalar arasında ilk üç-dört marka arasına girdiği, Avrupa piyasasında önemli bir pazar payına sahip olduğu biliniyor.

Yurtiçinde 96 mağaza ve 80 Corner’la hizmet veren AKP’nin hizmetinde olan İnci Deri de yurtdışında 4 ülkede 7 mağazasıyla faaliyet gösteriyor. Türkmenistan, Kıbrıs ve Romanya’dan sonra geçtiğimiz Temmuz ayında Mısır’da iki mağaza açan firma, Mısır’da 13 iş ortağıyla Ortadoğu’da yeni bir pazar alanı üzerinde çalıştığı basına yansıyanlar arasında!

Türkiye’ye para akışı sağlıyorlar

Giyimden gıdaya birçok sektörde AKP yandaşı firmalar hızla dünyaya yayılırken listenin başına yazılması gereken ise Türk Hava Yolları. Uluslararası marka derecelendirme kuruluşu Branda Finance’ın araştırmasında Türk Hava Yolları 1’inci sırada yer alırken, Türk Telekom 2’nci, Turkcell’de 3’üncü oldu. Çeşitli Avrupa, Azerbeycan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Ortadoğu’da yükselen Akbank, Ziraat Bankası binaları, Arçelik, BİM, Vestel, Ülker, Şişecam, Migros, Pegasus, Ülker, Hürriyet Gazetecilik vb. devam eden liste başı bayiler Türkiye’ye Avrupa ve dünyanın birçok noktasından para akışını sağlayan firmalar olarak öne çıkıyor.

Yurtdışına açılana maddi destek

Hazır giyimden mobilyaya, mücevherden yeme-içmeye kadar birçok sektördeki Türk markaları yurtdışına açılım hareketlerini başlatırken mevcut AKP hükümeti tarafından yakından destekleniyor. 2000’li yılların ortalarında başlayan bu girişimleri Ekonomi Bakanlığı da teşvikleriyle destekliyor. Bu desteklerden en bilineni ilk olarak 2004 yılında devreye konulan Turquality. Yurtdışında mağaza açan Türk markalarının mağaza kiralarının, pazarlama ve tanıtım harcamalarının yüzde 50’sini karşılayan Turquality desteklerinden 63 firmanın 64 markasının Marka Destek Programı kapsamında yararlandığı biliniyor.

Bu fonların kullanımıyla birlikte AKP yandaşı firmalar ön hazırlık aşamasından sonra hızlı bir şekilde Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Azerbeycan, BAE, Bahreyn, Belarus, Cezayir, Çin, Endonezya, Fas, Irak, İran, Katar, Kazakistan, Kenya, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kosova, Libya, Lübnan, Makedonya, Mısır, Moldova, Polonya, Romanya, Suudi Arabistan, Sırbistan, Tacikistan, Tunus, Ukrayna, Umman, Ürdün, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, İsviçre vb. bir yelpazede yayılmaya başladı.

BİM en bariz örnek

AKP hükümetinin destek fonuyla AKP yandaşı BİM’in sadece Fas’ta 2016 yılında 50 yeni mağaza açarak 329 mağazaya ulaştığı biliniyor. 2016 yılında ikinci yurt dışı operasyonu olan Mısır’da 75 yeni mağaza açan BİM, kısa süre içinde bu ülkede 215 mağazaya ulaşmıştı. Penti, yine bir AKP yandaşı firması olarak yurtdışında 35 ülkede 130 mağazalarının olduğunu, 2018 sonunda toplamda 185 mağazaya ulaşacaklarını 2018 yılının başında basına duyurmuştu. Şirket yetkililerinin açıklamalarına yansıyan verilere göre şirketin hedefi 2020 yılında Doğu Avrupa ve Körfez Bölgesi’nde yeni pazarlara girmek ve bulunduğu mevcut pazarlarda derinleşmek.

Flormar 742 noktada

Bugün itibari ile 104 ülkede, 250’yi aşkın şehirde ve 742 noktada Flormar mağazası bulunan Flormar Pazarlama en yaygın Türk makyaj perakendecisi. Yurt dışında ise, 80 mağaza ile Avrupa’da en yaygın olduğu ülke İspanya’dır. Endonezya, Tanzanya, Amerika, Almanya, Avusturya, Bangladeş, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Panama gibi birçok farklı coğrafyada çeşitli kozmetik mağazalarına ürün satıyor.

AKP patentli firma Colin’s

Colin’s giderek yayılan bir diğer önemli AKP patentli firma. Cirosunun yüzde 58’i şirketin global operasyonlarından geliyor. Dünyanın 38 ülkesindeki 600’ü aşkın mağazasında jeans odaklı global bir moda markası. Rusya, Ukrayna, Belarus, Romanya, Gürcistan başta olmak üzere yurtdışında toplam 323 mağazası bulunuyor.

Yine Migros, yurtdışında 39 mağaza ile hizmet veriyor. Migros Ticaret A.Ş. 29.08.2018 itibariyle; yurtdışında ise 39 sanal market ile hizmet veriyor.

Ülker, Sütaş, Eti ve diğerleri…

Türk şirketlerinin en büyük rekabet alanlarından bugün Afrika kıtası olsada ikinci sırada Avrupa yer alıyor. Ülker, Toksöz ve Sütaş’ın ardından Eti de Avrupa’ya yöneldi. Eti, 75 milyon liralık yatırımla Romanya’da çikolata ve bisküvi fabrikası kurmak için harekete geçti. Türk gıda devlerinin Avrupa piyasasında da büyüdüğünü bilmekte fayda var.

Örneğin Ülker, Toksöz ve Sütaş gibi firmaların fabrikaları dahi bulunuyor. Romanya’da 30 milyon euro yani yaklaşık 75 milyon liralık bisküvi ve çikolata tesisi kuran Eti’nin piyasa alanı sadece Türk marketler değil aynı zamanda Romanya’dan dünyaya ihracat yapıyor. Ülker’in de bir fabrikası Romanya’da bulunuyor. Ülker daha önce de ABD merkezli Belçikalı çikolata devi Godiva’yı satın almıştı. Bu kervana son yıllarda katılan firma Tadelle ve Sarelle markalarının üreticisi Toksöz Grubu oldu. İtalya’nın en eski ve prestijli çikolata, şekerleme ve dondurma devi Perginotti’nin tüm hisseleri Toksöz Grubu’na geçti. Aynı şekilde Avrupa’da büyük piyasası bulunan Sütaş ise Makedonya’da fabrika açmış bulunuyor.

Turquality’de desteğin sınırı yok

Ulusal Franchising Derneği verilerine göre Türk Ekonomi Bakanlığı’nın yaratmış olduğu teşvik fonlarıyla giyimden, kozmetiğe çok sayıda firma yurtdışı piyasasına açılıyor. AKP iktidarından sonra Türk ürünlerinin yurtdışında markalaşması için 2003 yılından beri Turquality Programı uygulanıyor. Ekonomi Bakanlığı’na bağlı Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın yürüttüğü programın yıllar içinde kapsamı genişletildi ve hazır giyimden gastronomiye, otomotivden inşaata birçok sektör bu desteklerden yararlanabilir hale geldi. Yararlanan firmaların başını yine AKP’nin yandaş firmaları çekiyor. Yurtdışında mağazalar açarak markalaşmak isteyen Türk şirketleri de Turquality desteklerinden faydalandığı gibi, bunun için ise şirketinizin Türkiye’de kurulu olmasına bile gerek yok. Çin’de üretim yapan bir Türk şirketi Avrupa’da mağazalaşma atağı içindeyse de bu programdan rahatlıkla yararlanabiliyor. Turquality’de desteğin sınırı yok. Ofis, depo, showroom, satış sonrası servis vb. yurtdışı birimlerine ilişkin kira, dekorasyon, demirbaş, komisyon giderleri, farklı markaların satıldığı showroom/büyük mağaza (department store), hipermarketlerde kiraladıkları reyon/showroom/gondol/satış alanlarına (floor display) ilişkin kira, dekorasyon, hizmet ve/veya komisyon harcamaları destekleniyor. Söz konusu sistem ile aynı zamanda AKP’nin para aklama sistemi biçiminde işliyor.

Kürtler bunun neresinde?

Peki bütün bu Türk ürünleri ve markaları yayılırken Kürdistanlılar bunun neresinde duruyor? Kürdistanlılar, bütün bu markaların çoğunun dışında ticari ilişkilere sahip. Özellikle hizmet sektöründe bulunan Avrupa’da yaşayan Kürdistanlıların Türk firmalarıyla ilişkili olduğu alan ise özellikle gastronomi ve marketlere dağıtım yapan firmalar aracılığıyla ürünlerin satış ağını oluşturmak. Bunun devamında Kürdistanlılar sahip olduğu marketlerde ve işyerlerinde bu ürünleri satarken aynı şekilde Türk ürünlerinin tüketicisi konumunda bulunuyor. Türk firmalar ve Türkler işadamları birlikleri; ülkeler bazında örgütlenme ağları, Türk Ekonomi Bakanlığı ve gümrük hizmetlerini sunan Ulaştırma Bakanlığı vb tarafından organize edilirken, Kürdistanlılar özellikle Avrupa çapına yayılan 600 binin üzerinde işyerine sahip olmasına karşın kendi aralarında bir örgütlenmeye sahip değiller. Kendi markalarını yaratmak yerine Türk ürünlerinin dağıtımcısı, satıcısı ve tüketicisi olan Kürdistanlıların kendi ekonomik örgütlenme modellerini yaratma konusundaki çabasızlığı bugün daha yakıcı bir biçimde bir sorun olarak duruyor. Bir Kürt yemeği olan lahmacunu, dünyaya Türk pizzası olarak satan, binlerce restoranın üzerine Türk restorantı, işyerinin tabelasına Türk adı takan Kürdün Avrupa’da ticaret gerçeği; örgütsüz ve ekonomik modellerini oluşturmamasından kaynaklı kendi celladı olan devlete hizmet niteliği taşıyor. Bütün bu nedenlerle İsrail, Çin, İtalya, Alman ABD vb. mal boykotlarına Kürtler özellikle son 30 yıl içerisinde çeşitli vesilelerle dahil olsalar da istedikleri etkiyi bütünüyle sağlayamadılar.

Bir asırlık geçmişi var

Boykot aslında terimsel olarak yaklaşık 100 yıldır kullanılagelen bir terim olarak biliniyor. İlk ortaya çıkışı kuzey batı İrlanda’da oldu ve buradan itibaren dünyanın birçok yerine; İran’dan Mısır’a, Çin’den dünyaya yayılan bir karşı duruş şekli olmuş. Boykot hareketlerinin yaşandığı bölgeleri ve amaçlanılanları dikkate aldığımızda aslında bu oluşumu Scott’un tanımlamış olduğu gibi ”zayıfın silahı- weapon of the weak” diye nitelendirmek mümkün.

Bu konuda özellikle İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar nedeniyle İsrail mallarına karşı uygulanan boykotlar dünya çapında etkili sonuçlar yaratmış. Bugüne kadar çeşitli vesilelerle boykot çağrısı yapan hareketler belli bir hedefe ulaşabilmek için tüketicilerin bireysel bazda belli şeyleri tüketmelerini frenlemeye çalışmak ve satın alma esnasında bilinçli ve seçici olmalarını sağlamayı hedeflemiştir. Daha geniş anlamda, karşı tarafa ekonomik olarak zarar vermenin ötesinde aynı zamanda böylesi bir sivil itaatsizlik biçimiyle geniş kitleler arasında politik bir tutum oluşturmak hedeflenmiştir. Bu boykotlar aslında genel olarak bakıldıklarında protesto edilen, gücü sembolize eden ürünlerin/servislerin satın alımlarının önüne engeller koymak, tüketiciye bunları almaması gerektiğini aşılamak yoluyla işler.

Boykot politik bir duruştur

Tarihteki örneklerinde de ortaya çıktığı gibi tüketici boykotları ulus bazında organize olan hareketlerdir ve toplumun bütün kesimlerini belli bir ortak amaç için bilinçlendirmiş ve bir dayanışma geliştirerek hedefe ulaşmayı sağlamıştır. Ürünleri doğrudan hedef seçerek boykot edilen ülkenin politik veya sosyal kararlarının protesto edildiğini görüyoruz. Bütün bunları dikkate aldığımızda aslında boykotların genelde devletler arası ilişkilerde kullanılan bir karşı duruş yöntemi olduğunu söyleyebiliriz. Burada altı çizilmesi gereken nokta tüketici boykotu ekonominin içinden bir baskı kurma yöntemi olsa da aslında hedeflenen şey politik veya ideolojiktir.

Nitekim dünya çapında bugüne kadar etkili olan boykotlara baktığımızda ulusları aşan dünya çapında kitlesel desteklerin oluşması için yapılan kampanyaların boyutu ve ideolojik etkisi önemli yer tutuyor. Bu anlamda Kürdistanlıların kendi başına Türk ürünlerine karşı ”tüketici boykotu” uygulaması sonuçları itibariyle büyük sonuçlar yaratmanın ötesinde politik tavır anlamıyla büyük bir önem arzediyor. Bunun Avrupalı toplumlara taşınması ise bu politik etkiyi daha da genişletebilir. Bu boykotun diğer bir önemli parçasıda bu süreçte Kürtlerin kendi ekonomik örgütlenme ağlarını oluşturması olacaktır.

Kaynaklar: 

Tüketici boykotları: http://www.bianet.org Türk markaları: http://wowturkey.com Türk firmalarının rotası: http://www.retailturkiye.com

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.