‘Gözlüye gizli olmaz!’

Alevi kurumları 7 Ekim 2012 Pazar günü Ankara’da “Laik, Demokratik Türkiye İçin Eşit Yurttaşlık Mitingi” yaptı. İktidarlara ve devlete çanak tutmayı marifet bilen Holding Medyası mitingi görmezden geldi. Türkiye demokratik kamuoyu mitingi dikkatle izledi. Bu arada eşit yurttaşlık ve demokrasi mücadelesini dert edinen kimi dostlar çok doğal ve gerekli olan tartışma, yorum ve eleştiriler yaptı. Bu tartışma, yorum ve eleştirileri üç başlıkta gruplamak mümkün. Birincisi; salt politik kaygı ile yazan ve konuşanlar. İkincisi; salt inançsal kaygı ile yazan ve konuşanlar.
Kimilerine göre “Laik” kavramını kullanmak “Devletin geleneksel politikasını savunmaktır.” Eğer Aleviler “Türkiye laiktir laik kalacak!” deseydi bu saptama doğru olurdu. Ama Aleviler “Türkiye laik değildir laik olacak!” dedi. Laiklikten murat edilen ilkokul kitaplarında yazan “Din ve devlet işlerinin ayrılması” gibi ezberlenmiş bir tanım değildi. Devlet dinleri ve inançları tanımlamaktan vazgeçecek, hepsine aynı mesafede duracak ve inançsal, sosyal, siyasal yaşamın üzerinde bir vesayet kurumu olan Türk/İslamcılığın ideolojik kurumu olmaktan başka bir işlevi olmayan Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılacak.
Kimi dostlar “Eşit yurttaşlık” talebini “Sıradan bir talep” olarak değerlendirdi! Oysa “Yeni anayasa” tartışmalarının yapıldığı ve AKP Hükümetinin Türk/İslamcılığı revize etmeye çalıştığı dönemde “Eşit yurttaşlık” tam da demokratik yaşam için gerekli bir ihtiyaçtır.
Mitingde dile getirilen diğer talepler için olumsuz bir bakış yok. Ancak bazı dostlar, “Neden bu kadar talebi bir arada sıralıyorsunuz? Sadece cemevleri yasal güvenceye kavuşturulsun! Talebi ile meydana çıksaydınız ya!” demezler mi?... Bu eleştiriyi yapanlar ya çok iyi niyetliler ya da bu devleti tanımıyorlar. Alevilerin “Cemevleri yasal güvenceye kavuşturulsun” talebi diğer talepleri ile bağıntılı ve iç içedir. Devlet veya hükümetler “Ey Aleviler Cemevlerinizi yasal güvenceye kavuşturacağız. Başka talebiniz var mı?” diye sordu da bunu Aleviler kabul etmedi mi? Kaldı ki Türk/İslamcı devlet için asıl sorun “Alevilerin demokratik istemleri” değil. Sorun Aleviliğin kendisi. Devlet “Alevilik diye bir inanç yoktur. Hepimiz Türk/İslam’ız!” diyor. Devlet yetkilileri, AKP yetkilileri ve diyanet İşleri Başkanlığı “Alevi” sözcüğünü bile Alevileri asimilasyona uğratmak amacıyla telaffuz ediyor.
Kimilerine göre “Mitinge katılım az oldu. Neden beş yüz bin kişi yoktu?” Hünkar Hacıbektaş Veli “Gözlüye gizli olmaz!” demiş. Zahir olanı görmeyene Batın olanı anlatsan ne fayda! Alevi demokratik kurumları bin bir güçlükle Sıhhiye Meydanını doldurdular. Sorun kitlenin azlığı çokluğu değil. Sorun demokrasi ve eşit yurttaşlık mücadelesini yükseltmektir. Kaldı ki meydan hınca hınç doluydu mitinge katılan kitle hiç de az değildi.
Vay efendim “Miting bir partinin güdümüne girmiş!” Ya da “Miting platformuna bayrak ve Atatürk posteri neden asılmamış?” Bir başka eleştiri, “Talepler çok siyasiymiş!” Daha vahimi “Siyasi gruplar ve partiler neden mitinge katılmış?”… vb. vb. vb…
Bütün bu yorum ve eleştirileri yapanlar bir gerçeği görmek ve bilmek zorundadır. Bırakın Alevilerin taleplerini ifade etmeyi “Alevi” sözcüğünün kendisi bile devlet nezdinde siyasidir. Varını yoğunu “Alevi inancını yok etmek” üzerine kuran devlet “Alevi açılımı” derken bile nihai asimilasyon projesi peşindedir. Alevilerin demokratik taleplerini ifade etmek birinci derecede Alevi kurumlarının görevi olsa da sorunu çözmek siyaset kurumunun görevidir.
Mitingle ilgili iki bakış açısını kabaca ifade etmeye çalıştık. Üçüncüsü de Alevi toplumunun sosyal, siyasal, kültürel, inançsal gereksinimlerini dikkate alarak bu gereksinim çerçevesinde yazan ve konuşanlardır. Ki gerekli olan da budur. Yunus Emre “Toprağını doyuramayan su akamaz!” der. Su aktığına göre “Toprak doymuş” hatta “Gök ekin” boy veriyor. Yunus Emre “Gök ekini biçenlere” boş yere “Yanar içim göynür özüm!” dememiş. “Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmazmış.” Henüz harman vakti değil “Gök ekin” vaktidir. “Harmanda yüzü olsun” isteyenler Alevi toplumunun bu günkü gerçek yapısını görmek zorundadır. Bilinmelidir ki, ne bugünkü Alevi kurum yöneticileri ne de Alevilerin kendisi dergahta, cemde Alevi Yol ve erkanının gereklerince yetişmedi. Ancak meydan boş değil. Yürütülen çaba “Arınıp meydana gelmektir!” Meydana gelen canlara aşk olsun! Gözlüye gizli olmaz! Göz odur ki zahiri görsün, batını yorsun! Zahiri görmeden batını yorumlama çabası yüzme bilmeden dalgıç olmak gibidir!...
