‘İyi şeyler’ ‘Kötü şeyler’ ve acı...

Kimi zaman „Acı“ sözcüğü de acıyor. Ve aslında olup bitenleri anlatmak için, acı ve gözyaşı sözcükleri de yetersiz kalıyor.
Neredeyse duygularımız çürümeye, katılaşmaya, umarsız ve duyarsızlaşmaya… Yok olmaya yüz tuttu. Yaşananları tarif edecek sözcük kalmadı. Bu tabloyu anlatmaya „Ölüm, kan, gözyaşı, acı“ gibi sözcükler yetmiyor.
Bir yanda ne kadar „Doğal bir afet“ olduğu ciddi anlamda tartışmalı olan depremin yarattığı hazin ve yıkıcı tablo… Diğer yanda „Ha babam askeri ve siyasi operasyon“ anlayışının dilimize vurduğu kilit… İşte tam burada acı sözcüğü bile acımıştır artık. Acı sözcüğü çaresizlik içindedir. Bir çırpıda anlatılmak istenen birçok şeyi kapsayan „Acı“ sözcüğü artık basit kalıyor. Oysa „Acı“ kavramı insanlığın ortak değeridir. Ve insanlar birbirlerinin acılarını paylaştıkları oranda yakınlaşırlar. Psikolojik, sosyal, kültürel ve inançsal açıdan sağlıklı bir toplum olabilmenin en önemli koşulu bu toplumdaki bireylerin ve bir bütün olarak toplumun kendisinin „Acılarda“ ortaklaşması ve „Acılar“ üzerine ayrışmayı değil, birliği, buluşmayı yaşamasıdır…
Dedik ya ne Kürt sorunu otuz yıllık, ne de yaşanan acılar otuz yıllık. Kürt sorunu siyasal, kültürel ve ekonomik bir sorundur. Ama artık bu mecradan çıkmış ve insanlığın kendi kendini test etmesi gereken bir soruna dönüşmüştür. Kim bu konuda söz söylüyorsa ölçüp biçerek, başını sonunu hesap ederek söylemelidir. Hele de devlet ve hükümet yetkilileri buna iki kat fazla özen göstermelidir. Zira devlet yönetmenin sorumluluğu öyle „Ben dedim oldu! Ben yaptım oldu!“ gibi basit yaklaşımları aşan çok ciddi bir durumdur. Çünkü sorunun çözümünden birinci derecede sorumlu olan devlet ve hükümettir.
30 yıl önce bir Cumhurbaşkanı „Kürt diye bir topluluk yok! Kürtçe diye bir dil yok. Karda yürürken kart kurt diye sesler çıkarmış! Sonra Kürt demişler.“ Diyecek kadar akıl ve duygu ile izahı mümkün olmayan bir söz sarfetti. Bu da yetmedi askeri darbede yapılan tutuklamalar, hakaretler, işkenceler hala üstü kapalı duruyor. O yıllarda Kürt sorunun tarifi bu kepaze söz üzerine kuruluydu!!! Sonra ortaya varlığını koyan destansı değerler çıkınca birileri yeni bir formül geliştirdi. „Cumhur başkanı, başbakan, milletvekili, devlet memuru oluyorsunuz. Daha ne istiyorsunuz???“ Bu zihniyet „Aslında siz kölesiniz. Bakın sizlere neler bahşettik!“ demenin bir başka versiyonuydu. Evet Kürtler „Her şey oluyordu ama Kürt olamıyordu!“
Tarih boyunca her türlü toplumsal, inançsal ve kültürel sorunu bastırarak ortadan kaldırmaya alışmış Osmanlı geleneğine bir de „Tekçi ulus“ geleneği eklenince işler „Ötekileştirilmiş„ etnik ve inançsal kimlikler için „Efendi, köle“ ilişkisine dönmüştü zaten. Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Romanlar… Hasılı kim varsa farklı olan „Ne verilirse onunla yetinmeliydi!“ İstemek, isteğidiği için demokratik mücadele etmek „İsyandı!“
Cumhurbaşkanları Kürt sorunu konusunda her zaman „Derin ve manalı sözler“ söylemişlerdir!!! Birisi başbakan olduğu dönemde „Bir avuç şaki, başıbozuk, çulsuz“ dedi, Cumhurbaşkanı olduğu dönemde „Arabulucular“ gönderip görüşmeyi, „Çözümü“ istedi ama „Ömrü vefa etmedi!!!“ Vefayı çok görenler „Vefatı“ devreye koydular. Bir başka Cumhurbaşkanı „Kürt realitesini tanıyoruz! Fırat’ın kenarında bir kuzu kaybolsa sorumlusu benim!“ dedi. Çok sonra anladık ki buradaki „Kuzu“ örneği insan için söylenmemiş. Bırakın kuzuyu „Fırat’ın kenarında“ insanlık onuru kayboldu ve Fırat kirli savaşla kirlendi!
Son Cumhurbaşkanımız „İyi şeyler olacak!“ dediğinde „İyi çocuklar“ iyiden iyiye teşhir olmuşlardı. Biz de „Oh be işte bu! Tam da iyi şeylerin zamanı…!“ diye düşünerek „İyi şeyler“ umut ettik. Cumhurbaşkanı Sayın Gül, „İyi şeyler olacak!“ dediğinden bu yana „İyi“ zaman geçti. Ama o da ne??? Bırakın „İyi şeyleri“ artık „Acı“ sözcüğü bile acıyor… Ve Cumhurbaşkanı „İyi şeyler olacaktı ama birileri bırakmadı!!!“ diyor. Sayın Cumhurbaşkanı biz „İyi şeyler“ sözünün kavramsal içeriğini biliyoruz. Siz devleti yöneten en yetkili makamdasınız. Ne oldu bu „İyi şeylere?“ Niye bu kadar zaman, can, maddi ve manevi değer yok oldu? Artık yaşadıklarımızı anlatmaya „Acı“ sözcüğü yetmiyor. Kürt etnik kimliği ve Alevi inançsal kimliği inkar edilen bir yurttaş olarak insani duygularla „İyi şeyler olacak“ sözünün gereğini bekliyorum… Ama „Mecazi ve ironik“ anlamını değil, sahiden İYİ ŞEYLER…
