Açlık ve grev - Hasan SAĞLAM

“alınmasın buğday taneleri
ekmeğe değil inadımız,
biz açlığı içimizde öldürdük,
gayrı hasretimiz özgürlüğedir”*
Şahsım olarak açlık grevi eylemlerine karşıyım, ancak devrimci mücadeleyi her alanda saygı ile destekledim. Devletin zulmüne karşı eylemlerde hayatı sona erdirmek yerine yaşatmak daha değerlidir. Ancak açlık grevi eylemleri, dayatılan bütün insanlık dışı uygulamaları reddetmenin en üst perdesidir. Elbette iradenin bu denli keskinleşmesini besleyen büyük şeyler var. En önemlisi bunu doğru anlamaktır. Bu kıyıcı eylem, Leyla Güven ile başlayarak şimdi, içeride-dışarıda ve dünyada binlere ulaştı. Eylemin gerekliliğini kavramak ve onun kıyıcılığını durdurmak yerine bunu küçümseyen, basit gören bir kesim de var.
Bunlar ısrarla bu eylemin yalnızca “Öcalan” için yapıldığını her yerde dillendirip bu dev eylemi kişiselleştirerek iktidarın ve sistemin jargonu ile tellak tutuyorlar.
Bunu en çok dillendirenler ise bir türlü Öcalan’ın Kürt Halk Önderi olduğunu görmemeleridir. Bunlar önder deyince sadece Avrupalı veya beyaz olacağı kanısı üzerinden yürüyenlerdir. Urfa’dan çıkmış Türkçesi bozuk esmer bir adam nasıl önder olur değil mi? Bahsettiğim bu çevreler dünya halkları, hakları üzerine tavır belirleyen, ahkam kesen, bilgelikten dem vuran her şeyi anladığını sanan, “ben olsam böyle yaparım” dediğinde “empati” yaptığını zannedenlerdir. Saymakla bitmeyecek kadar gerekçe var ancak, kendimce birkaç başlıkla açmak istiyorum açlık grevlerini.
‘Öcalan’ın üzerindeki tecrit’
Leyla Güven’in tutuklu olarak başladığı ve tutuksuz sürdürdüğü büyük eylem beş ayı geride bıraktı. Maalesef bunu anlamak cüretinden uzak ciddi bir polemikçi tayfa var. “Sadece Öcalan için açlık grevi mi olur?” noktasından bakarak eylemin muhtevasını düşürmeye çalışıyorlar. Statükocu sistem terminolojisi üzerinden Öcalan’ı “bebek katili, egoist, bencil” gibi rasyonel olmayan argümanlarla tanıma gafletine de düşüyor bunlar. Türk devleti tarafından kişiliği kimliği yok etmeye dönük bu sistematik tanımlama bazı çevrelerce başvuru noktası oluyor. Açlık grevlerinin amacı yıllarca tecritte kalmış bir insan olarak bile olsa, Öcalan’ı sahiplenmesi önemlidir. Ama konu bu değil, daha büyük kapsayıcı ve derin.
Konu; Kürt halkının Öcalan’ı kendine “Rahber” görmesi ve iradesi haline dönüşmüş bir ikon olmasıdır. Buna Kürtlerin Marx’ı desem ona da kızacaksın ya, hatırlayalım. Öcalan; “ben Marx’ı aştım” demişti bir ara, kıyamet kopmuştu. Oysa diyalektik materyalizm de hiçbir şey kutsal ve nihai değildir. Öcalan da değildir. Ancak bugün Öcalan üzerinde ki tecrit, Kürdün diline, Alevinin inancına, kadının cinsiyetine, emekçinin emeğine, Êzîdî’nin, Süryani’nin yani özelde Kürdistan’da genelde direnen bütün halklar için bir zulümdür. Bundan dolayı tecridin kaldırılması önemlidir.
“Dilin, inancın, cinsiyetin yok. Verdiğimiz ekmek ile yaşa.”
“Dil, cinsiyet, isim yok, ancak verilen kömür makarna ile minimal etten kemikten bir hayat sürdür” diyor muktedir. İraden bizde, biz istersek sen Kürt’sün, istersek Alevi’sin, istersek Ermeni’sin, istersek sen kadınsın. İşte bu her şeyi biz belirleriz faşizmine karşı, yaşamanın anlamlı olmasının yalnızca ekmek ve sudan ibaret olmadığının eylemidir. Hatta ekmeksiz aşsız yaşarız ama kimliksiz iradesiz ‘yaşayamayız’ın eylemidir.
“Kendi yasaları çerçevesinde bile Kürtlerin seçilmişlerin derdest etti.”
Devletin asgari demokratik tavrına karşı üst düzeyde duyarlılık gösteren Kürtlerin seçilmiş milletvekillerine, belediye başkanlarına yapılan kayyım ile cezaevlerine tıkılması, Kürt halkının her tür hakkının gaspına karşı eylemdir. Yasal olarak faaliyet yürüten yasal bir seçime girme engeli olmayan şahıslar ve partinin yasal olmayan bir derebeylikle hapsedilmesine karşıdır.
Ve elbette en önemli kısmı bu insanların kendi iradesidir. Yakılmak veya diğer türlü fedai eylemleri de üst düzeye vurmuş kişinin yoğun duygusal derinliği ve çözüm yollarının tükenmiş olmasıdır. Bütün bu ölümlerin durması durdurulması hepimiz için önemlidir. Çözüm var elbette. Tecridi kaldırın.
* H. Sağlam’ın “Dersim Seni Neremde Saklayayım”
adlı kitabından.
