AKP ve Erdoğan kazandı mı?

Forum Haberleri —

.

.

  • Bu örgütlenmiş kötülük sisteminin içerde ve dışarda bu kadar meşruiyet krizi yaşamasının yegane sebebi ne içerdeki muhalefettir ne de dış politikada yaşadığı çıkmazdır; sadece ve sadece Kürt halkının yürüttüğü varlık ve özgürlük savaşıdır. 

MAHİR DOĞAN

AKP ve faşist şef Erdoğan gerçekliğinin yeterince anlaşıldığını düşünmüyorum. AKP sanki 2001’de kurulmuş ve 2002’de iktidara gelmiş bir partidir gibi değerlendiriliyor. Bu tarzda görülüp değerlendirilmesi AKP’nin ve faşist şef Erdoğan’ın gerçekliğinin anlaşılmamasını, doğru değerlendirilmemesini beraberinde getiriyor. Önder Apo’nun tanımıyla “AKP, 12 Eylül faşist rejiminin ortaya çıkardığı kurumsal bir parti ve hükümettir.” Dolayısıyla AKP, 12 Eylül faşist rejimini sözde başkanlık sistemi biçiminde restore ederek kurumsallaştırmak, bu biçimiyle süreklileştirmek ve tabii ki kendisi de bu faşist diktatörlüğün hegemonik partisi olmak istiyor. Bu kirli amaçlarını gerçekleştirmek için her türlü pervasızlığı yapmaktan da geri durmuyor.

Faşist şef Erdoğan ve partisi AKP, 12 Eylül faşist askeri darbe rejiminin partisi ve sürdürücüsü olduğunu gizlemek, anlaşılmasının önüne geçmek için sözde Kenan Evren’i yargılamıştı. Ama o zaman bile Evren’in cevabı onların gerçekliğini ortaya koymuştu; “siz beni yargılayamazsınız, çünkü sizi ben yarattım” mealinde bir cevap vermişti. AKP ve faşist şef Erdoğan bu yargılamayla hem 12 Eylül faşist askeri darbesine ve rejimine karşıymış, onu red ediyormuş, onunla mücadele ederek aşmak, Türkiye ve Kurdistan’da özgürlük ve demokrasiyi geliştirmek istiyormuş gibi oldukça yetkin bir biçimde özel psikolojik savaş taktiklerini, yöntemlerini geliştirerek yürütmüş hem de herkesi bu yaptıklarına inandırmak istemiştir. Bu nedenle faşist şef Erdoğan’a Türkiye’nin en büyük demagogu demek abartı olmaz.

Bunu nasıl başarılı bir şekilde yaptıklarını son seçimlerde de gördük. Faşizmi kurumsallaştırarak artık açıktan faşist bir diktatörlük istemektedir. Bunu geliştirmek istiyor, bu amaçla, hedefle hareket ediyor. Yani AKP’nin, gerçek anlamda 12 Eylül faşizmine karşı olması mümkün değildir. Bu imkansız bir şeydir. Bunu yapması, AKP’nin kendisini inkar etmesi olacaktır. Çünkü AKP’nin kendisi 12 Eylül faşizminin yarattığı, ortaya çıkarttığı bir yapılanma, bir partidir. Eğer AKP ve faşist şef Erdoğan’ın bu gerçek yüzü görülmez ise, sadece bir partidir ve uzun süre iktidardadır, dolayısıyla olağan bir seçim mücadelesi ile yenilebilir demek en açık deyimiyle AKP ve onun şefinin değirmenine su taşımaktır. Çünkü zaten Erdoğan seçimle iktidara geldiğini ve iktidarda da öyle kalıp devam ettiğini iddia ediyor ki bunun böyle olmadığını son seçim pratiğinde yaşananlardan hepimiz gördük. Dolayısıyla faşist şef Erdoğan ve AKP’sinin olgusal durumunu doğru analiz etmek, amacını doğru anlamak gerekiyor. Önder Apo’nun deyimiyle “AKP; özel savaş rejiminin en iyi hazırlanmış, en yetkin partisi ve iktidarıdır.” Gizlediği gerçek yüzü bu olan bir şeften ve partisinden olağan bir parti ve başkanı olmasını beklemek, demokrasiye ve halkın taleplerine karşı saygılı davranmasını beklemek saflıktan öte bir anlam ifade etmez. Faşist şef Erdoğan ve partisinin inşa ettiği devlet ve iktidar tek kelimeyle diktatörlüktür. 

Örgütlenmiş kötülük kazandı mı?
Bir örgütlenmiş kötülük teşkilatı olarak AKP’nin ve onun faşist şefi Erdoğan’ın 14 Mayıs seçimlerini kazandığı iddia edildi. Yeşil Sol Parti’nin oylarının özellikle Kurdistan illerinde büyük oranda çalındığı, çalınamayanların iptal ettirildiği, iptal edilemeyenlerin de birçok şehirde milletvekilliklerinin açık seçik gasp edildiğini hepimiz gördük, yaşadık. Yine muhalefet partilerinin önde olduğu sandıkların YSK sistemine girişlerinin engellendiği, bir çok muhalif parti müşahidinin ve sandık görevlisinin sandıkları korumasının engellendiği, hakeza AKP’nin güçlü olduğu illerde de oyların çift kullanılmasından mükerrer oy kullanmaya ve hazır bulunmayanların yerine oy kullanılmasına kadar birçok hilenin birlikte yapıldığını gördük. Bunlar yetmezmiş gibi YSK’nın yani sözde seçim sisteminin hakeminin de bu hile düzeninin baş uygulayıcısı, yani örgütlenmiş kötülüğün açık taraftarı olduğunu gördük, yaşadık. 

Seçimlerden önce hemen herkes AKP’nin hile yapacağını belirtiyor ve bu temelde uyarıyordu, bu uyaranlara bütün muhalefet partileri de dahildi. Lakin sanırım hiç kimse AKP’nin ve onun faşist şefinin bu kadar açık bir biçimde ve herkesin görebileceği şekilde hile yapacağını, bu kadar açık bir biçimde seçim demokrasisinin ırzına geçeceğini tahmin etmiyordu. Fakat açıkça görüldü ki bu diktatörlük artık kendini gizleme gereği duymuyor. Onun içindir ki her türlü kirli uygulamasını, hırsızlıklarını, çalıp çırpmalarını, hile ve yalanlarını açık ve aleni bir şekilde yapıyor, bunları gizleme gereği duymuyor, bunun için bir çaba içerisine bile girmiyor. Halk içinde derler ki “yüzsüzlüğün bu kadarına da pes artık.”

Faşist şef Erdoğan geçen gün çıkıp “birinci turda seçilememiş ve ikinci tura kalmış bir adaydan diktatör olur mu?” diye soruyor ve kendisi sorduğu soruya cevap vererek halkın teveccühüyle seçildiğini, kendi iktidarının oldukça meşru olduğunu iddia ediyordu. Açıkça anlaşılıyordu ki, birinci turda her şey ayarlanmıştı ve ikinci tur da bu temelde olacaktı. Yani bu seçimlerden edinilen amaç Erdoğan diktatörlüğüne ve politikalarına seçim kılıfıyla meşruiyet kazandırma çabasıdır. Zira ne içerde ne de dışarda artık bu faşist diktatörlüğün herhangi bir meşruiyetinin kalmadığını herkes görüyor, biliyordu. Ama işte bu seçimleri bunun için bir fırsat haline getirip kendi iktidarını, örgütlenmiş kötülük rejimini bir süre daha böyle yürütme imkanı bulacaktı. Tüm çabası ve gayreti bunun içindi.

Neticede bu örgütlenmiş kötülük sisteminin içerde ve dışarda bu kadar meşruiyet krizi yaşamasının yegane sebebi ne içerdeki muhalefettir ne de dış politikada yaşadığı çıkmazdır; sadece ve sadece Kürt halkının yürüttüğü varlık ve özgürlük savaşıdır. Zira varlığını Kürtlerin inkar ve imhası üzerine inşa etmiş bir özel savaş rejiminin restorasyonu ve bir yüzyıl daha sürdürülmesi için her türlü kirli politika devrededir ve buna karşı da Kürt halkı, demokrasi güçleri ve dostları ile birlikte var gücüyle emsalsiz bir direniş sergilemiştir, sergilemektedir. Bu direnişi kıramayan AKP ve faşist şef Erdoğan’ın yıkılması an meselesiyken içerden böylesine bir kötülük inşası ve uygulamalarıyla ayakta tutulduğu artık daha iyi anlaşılmıştır. Kısacası AKP ve onun faşist şefi Erdoğan artık yaralı bir yılan gibidir. Her taraftan darbe almış olsa da henüz ayaktadır ve var gücüyle Kürt halkına, özgürlük hareketine ve dostlarına saldırma politikası güdecektir. Dolayısıyla seçimler nasıl sonuçlanmış olursa olsun, neticede kazanan direniş olacaktır. Bugün ya da yarın….

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.