
6 Şubat 2023 Depremi / Antep
- Türkiye’de örgütlü kötülüğün merkezinde devletin Kürt politikası bulunuyor. Örgütlü iyiliğin merkezinde ise, Kürt sorununun demokratik çözümü olmalı.
SEYDİ FIRAT
6 Şubat depreminin yol açtığı insan kaybı, yaralanan insan sayısı ve ortaya çıkan maddi tahribat yine depremden sonra iktidar tarafından devreye konulan ve konulmayan uygulamaların ve politikaların yol açtığı tahribat. Yine halkın sivil toplum örgütlerinin ve insanlığın ortaya koyduğu dayanışma üzerinde değerlendirmeler sürüyor. Somut veriler üzerinde tabloya göz atmaktan yarar var.
Mesela on binlerce insanın öldüğü yüz bin üzerinde insanın yaralandığı bu büyük yıkım ortamında acıya boğulmuş insanların gözleri içine baka baka ‘kaderin size planıdır’ demek nasıl bir ahlak, nasıl bir vicdan ve nasıl bir zihniyet? Ama insanlıktan uzak tutulması gereken bir zihniyet olduğu aşikar.
Mesela depremde 50 saat seyirci konumunda kalan iktidarın bu tutumu da kader planın bir parçası mı? İktidarın seyircilik tutumu binlerce insanın hayatına mal oldu. Eğer zamanında müdahale edilmiş olsaydı binlerce insan şimdi hayatta olacaktı.
50 saatlik sürecin akabinde iktidarın deprem alanına yaptığı girişimler çok parçalı, dağınık örgütsüz, koordinesiz. İşin ehli olmayan ekiplerle ve çok alt düzeyde ve işlevsel olmayan bir teknik malzemeden ibaret bir girişim. Görüntüden ibaret bir girişim olduğundan dolayı beklentilerin yüzlerce kat gerisinde bir desteği oldu
İktidar, halkın ve sivil toplum örgütlerinin HDP’nin ve Alevi kurumlarının yaptığı yardımları mümkün oldukça engelleme, önemsizleştirme ve el koymayı tutumunu öne çıkardı.
İktidar, halkın vergileriyle, halktan alınan on milyarlarca dolar değerindeki vergilerle beslediği Kızılay ve AFAD gibi kuruluşlar depremzedelerin yaralarını sarmada sorumluluklarını yerine getirmediler.
İnsanlık, depremzedelere yardım elini uzatmak için çırpınırken Kızılay depolarındaki çadırları ve giyecekleri deprem bölgelerine sevk etmedi .
Deprem alanındaki halkın soğuklara ve açlığa maruz kalmasını büyük bir pişkinlik içinde izledi. İnsanların ölümüne acılarına ve çaresizliğine karşı bu denli insanlık dışı bir tutum insanlık tarihinde az rastlanan bir kötülüktür.
Kızılay, deprem felaketini bir pazar yeri olarak görmüş ve bu yönlü değerlendirmiştir. Kızılay insan hayatını kurtarma peşinde değil de, ticaret yapma peşinde gitmiş, milyonları cebe indirmiştir.
AKP /MHP iktidarı Alevi Kürt bölgelerine yardımları bilinçli bir biçimde programa almamıştır, sonrasında da en alt düzeye tutmuştur
Bu ırkçı, ayrımcı zihniyetten kaynaklı tutum çeşitli düzeylerde şimdi de devam ediyor.
AKP /MHP İktidarının Deprem Politikası
İktidar, afet anında insanların hayatını kurtarmaya odaklanma yerine kendini korumaya odaklanmıştır. Bu doğrultuda belirlediği stratejinin temel parametreleri hakkında şunlar belirtilebilir.
İktidar, yıldırım hızıyla Olağanüstü Hal ilanına başvurarak baskı ve tehdit uygulamalarıyla sürece hakim olma politikasını devreye koydu.
İktidar ve aparatları, mesele siyaset üstüdür argümanı etrafında her türlü eleştiri, tepki ve talepleri bertaraf etmek için yapmadığı saldırganlık kalmadı ve bu saldırılar halen de sürüyor.
İktidar, yıkım alanlarında Kürtlerin demografik yapısını lime lime etme ve alanı Kürtsüzleştirme, Alevi Kürt nüfusunu, binlerce yılık topraklarından, ana vatanlarından çıkarma planlaması içinde. İktidar, yeni bir Şark Islahat Planı’nı devreye koyma peşinde ve şimdiden bu yönlü planları devreye soktuğu görülüyor.
İktidar, 'yüzyılın felaketi' olarak adlandırdığı bir felakette Kürt düşmanlığında, Kürtlere karşı saldırıda bir millim dahi geri durmadı. İktidar deprem vesilesiyle gelişen uluslar arası dayanışmayı maddi ve manevi katkıyı dahi Kürtlere karşı saldırıya sevk etti ve etmeye devam ediyor.
KCK’nin depremin yol açtığı yaraları sarma yönünde sergilediği ahlaki, politik tutum temelinde aldığı eylemsizlik kararına yönelik iktidarın cevabı SİHA’larla, uçaklarla, top ve kimyasal saldırılarla Rojava’da, Başur Kurdistan’da ve Şengal’ de Kürtleri katletmede bir milim dahi geri durmadı.
İktidar, büyük felaket anında yüz binlerinin hayatı söz konusu olduğunda dahi orduyu Kürtlere yönelik saldırıda ve Kürtleri katletme nöbetinde geriye çekip deprem enkazı altında insanları kurtarmaya sevk etmedi.
Türkiye’nin tamamı dahi deprem altında kalsa bu iktidar orduyu Kürtleri öldürme nöbetinden geri çekmeyecek bir zihniyet içinde.
İktidarın deprem öncesinde deprem tehlikesine yönelik politikası ve bu temelde insan hayatına toplum hayatına yönelik tutumu neyse deprem anında ve sonrasında da odur.
AKP iktidarı nazarında insan hayatı, toplum hayatı, insan ve toplum birer nesnedir, önemsizler listesinde yer alan olgulardır. İnsan hayatı üzerinde, toplum hayatı üzerinde rant elde etmek ise AKP iktidarının olmazsa olmazıdır.
Yıkımda sonra rant potansiyeli ortaya çıkınca AKP iktidarı yerinde duramıyor .
AKP iktidarık burjuva düzenindeki devlet- vatandaş ilişki anlayışını ve hukukunu çoktandır geride bırakmıştır. Onun yerine Sultan ve tebaası, reis ve tebaası prosedürünü ikame ediyor. Depremde bu durum daha görünür oldu.Erdoğan’ın halkın tepkilerine yönelik küfürleri ve saldırgan tutumu söz konusu bakıştan ve bakışın ortaya koyduğu ikamede kaynaklı bir durumdur
Faşizmin önünü kesmek ve hesap sormak
Çeşitli toplumsal, sosyal, kültürel ve siyasal dinamiklerin depremzedelerle dayanışma, örgütlü iyiliği büyütme, örgütlü kötülükten hesap sorma temelindeki buluşma, dayanışma ve mücadele etme durumu umut verici. Ama daha alması gereken hayli yol var. Onun için aralıksız bir mücadeleye ihtiyaç var. Bu noktada şunlar belirtilebiliir.
1. 6 Şubat depreminde on binlerce insanın ölümü, yüz binlerce insanın yaralandığı bu büyük maddi yıkımda AKP iktidarının hayati düzeyde rolü var.
2. Yaşanan büyük acıya, hayatını kaybedenlere ve yaralananlara karşı insani, vicdani tutum ve saygı gereği, AKP iktidarından hesabını sormak temel sorumluluk olarak görülmeli.
3. Depremzedelere maddi ve manevi destek bir süreklilik içinde sürdürülmeli.
4. Ortak dayanışma ve buluşmanın geleceğe yönelik doğrultusu, yeni bir Türkiye, barışçı, demokratik bir Türkiye , toplum hayatını, insan hayatını merkeze alan bir Türkiye perspektifiyle olmalı
5. AKP /MHP iktidarının Kürt halkına karşı yürüttüğü düşmanlık, yıkım ve katliam politikası tüm topluma, insanlığa ve insanlık değerlerine karşı bir saldırı olarak görülmesi ve en güçlü biçimde karşı durma pozisyonunu içinde olmak.
Geçmiş süreçlerde AKP /MHP iktidarının Kürt sorununda çözümsüzlük politikasına karşı çıkmayan kesimler bir dönem sonra ya etkisiz bir konuma girdiler ya da AKP /MHP iktidarının yörüngesinde hareket etme konumuna girerek AKP/MHP iktidarına can simidi oldular, bu durum tarihi tecrübelerleler sabittir
6. Türkiye’de depreme yönelik politikalardan insan hayatına, toplum hayatına yönelik insanlık dışı politikaların ve icraatların merkezinde Kürt sorununun çözümsüzlüğü bulunmakta.
Hatta doğanın,doğadaki ağaçlar, bitkiler ve hayvanlar insanların konuştuğu anlamda bir dilleri olsa devletin güvenlik konseptinin üzerlerinde geliştirdiği yıkımı, kıyımı ve tahribatı acı acı dile getireceklerinden kuşku duyulmamalı.
Türkiye’de örgütlü kötülüğün merkezinde devletin Kürt politikası bulunuyor. Örgütlü iyiliğin merkezinde ise, Kürt sorununun demokratik çözümü olmalı. Bunu ufkuna almayan ve bu yönlü bir çaba içinde olmayan hiçbir güç, süregiden karanlığa, süregiden zulme, talana, yıkıma ve faşizme cevap oluşturamaz
7. Faşizmin önünü kesme ve hesaba çekme zamanı çoktan gelmiştir. AKP /MHP iktidarı artık bir siyasi cenazedir. İnsanlığa ve depremzedelere daha fazla zarar vermemesi için bir an önce kendisinden kurtulmaya odaklanmalıyız.Dönemin dili ve ruhu kararlılık ve yaratıcılık üzerinedir.