Almanya’nın "yasak" kararı ve sonuçları

Forum Haberleri —

Înîsiyatîfa

Înîsiyatîfa "PKK-Verbot Aufheben!

  • Aklı başında olan herkes bilir ki; Almanya, Türk devletinin Kürtlere uyguladığı soykırımı ve kendisinin de buna olan desteğini meşrulaştırmak için PKK yasağı kararını almıştır. 

ALİ AKTAŞ

Doğu Bloku’nun dağılmasıyla birleşen Almanya ne yazık ki barış-demokrasiden ziyade savaşan bir yol izlemiştir. PKK-Kürtler karşısında TC’den taraf olurken, 99’da da Yugoslavya’nın dağılmasına yol açan NATO savaşına katılarak ülke dışına yeniden asker çıkarmıştır. Buna sonra Afganistan, Kurdistan, Irak ve şimdi de Baltık’lar eklendi. Ukrayna’da ise zaten savaşın içindedir. Üstelik bunu da Yeşiller’le yaptılar. 99’larda Dışişleri Bakanı Fischer iken bugün de Baerbock’dur. Kısaca PKK yasağı ve davası ile Almanya dünya sahnesine yeni bir hegemonik konseptle çıkmış ve bu, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’a karşı gerçekleştirilen uluslararası komplonun ilk ayağıdır. Zaten Düsseldorf davasında ismi geçiyor ve hakkında yakalanma kararı vardır. Önder Öcalan barış için Avrupa’ya geldiğinde Almanya bu kararı kaldırarak komplonun bir parçası olduğunu göstermiştir.

Demek Almanya PKK’ye karşı dava açar ve yasak koyarken sırf TC için değil, iç-dış hegemonik çıkarlarını da hesaba katmıştır. Ama aynı ittifakı-sistemi paylaştıkları için işin TC boyutu da var. Özel olarak da Türkiye, Almanya için önemlidir. İkisi arasındaki ilişki ekonomik ve siyasetten ziyade savaş dostluğudur ve bu 1840’lara kadar uzanır. Kaiser Wilhelm II ile Sultan Abdulhamit’in, Hitler ile M. Kemal’ın dostluğu meşhurdur! Fakat bu ilişki her iki tarafı da barış-demokrasiden ziyade savaş ve soykırımlara itmiş, kendilerine ve halklara felaket getirmiştir. Alman ulus devletinin babası sayılan Bismark’ın, bu ilişkinin tehlikelerini görüp engelleyemediği için istifa ettiği söylenir.

Almanya PKK davası açarken ve PKK yasağı koyarken tek değil. Hegemonik çıkarlarını hesaplamakla birlikte esasen Batı’nın başı ABD ve NATO’un verdiği misyonu yerine getirmiştir. Daha 79’da Karayiplerin Bahamar adasındaki bir toplantıda ABD, TC’yi koruma görevini Almanya’ya vermiş. Örneğin 12 Eylül faşist cuntasını AHİM’e taşımak isteyen beş Avrupa ülkesini Almanya engellemiştir. Zaten kendisi Doğu Bloku’na karşı aynen Türkiye gibi hep ön karakol görevini görmüştür. Mart 88’de TC İçişleri bakanı Kalemli’nin, Alman meslektaşı Zimermann ile görüştüğü gün PKK’nin kurucu üyesi ve önder kadrolarından sayın A. Haydar Kaytan tutuklanmıştır. Ekim 88’de Evren, Almanya’yı ziyaret ettiğinde PKK’nin yasaklanmasını istemiştir. Ayrıca 88’de Alman general M. Wörner NATO Genel Sekreteri atanmış ve 87 yazında ise Köln emniyetinden bir uzman ekip Türkiye’ye gidip cezaevlerinde pişman olan eski PKK’lilerle görüşmüştü. Eylül 93’de Almanya’yı ziyaret eden Çiler ise Kohl’dan PKK’nin yasaklanmasını istemiş ve sonra Ekim 93’de ABD’ye gittiğinde konuyu Clinton’la da konuşup onayını almıştır. Zaten dünüşünden bir hafta sonra da Lice’ye saldırıp katliam yapınca Kürtler de 4 Kasım’da çok yerde harekete geçip bunu protesto etmiştir. İşte Almanya’nın PKK yasağına gerekçe yaptığı eylemlerden birisi de budur. Yanİ TC katliam yapabilir, ama Kürtler protesto edemez! Bu mantık, hak-adalet-barış ve demokrasiye sığmaz.

Burdan çıkarılacak sonuç şudur ki, PKK yasağını en azından FAC, ABD ve TC ortak almışlardır. İşin içinde NATO, Kürt işbirlikçileri, Türk sosyal-şovenleri ve PKK kaçkınları da var. Bu, TC’yi kurtarma ve PKK’yi tasfiye etme operasyonuydu, ama başarılı olmamıştır. Yasak kararını alan İçişler Bakanı M. Kanther, PKK’yi “Alman iç güvenliğini tehdit eden, toplum barışını bozan ve halkların ortak yaşamasını istemeyen bir terörist örgüt” olarak tanımlamıştı. O zaman da aklı başında olan herkes biliyordu ki, Almanya, Türk devletinin Kürtlere uyguladığı soykırımı ve kendisinin de buna olan desteğini meşrulaştırmak için bu kararı almıştı. Zira bu idiaaların hiçbiri doğru değildi ve aslında bu dava, yasak ve TC’ye olan diğer destekleriyle Kurdistan-Türkiye ve bölgede huzur bozan Almanya olmuştur. Hatta Almanya’da bile barış ve demokratik ortamı bozmuştur. Yasaktan beridir Kürtlerin evleri basılıyor, tutuklanıyor, demokratik siyasi-kültürel faaliyetleri engelleniyor, iltica hakları gasp ediliyor, kişisel bilgileri TC’ye veriliyor, toplumdan dıştalanıyor ve kısaca tüm kurumları kriminalize ediliyor. Sormak lazım, TC’ye benzemek Kürt sorununda barış-demokrasiye hizmet ediyor mu? Bugün Almanya-Avrupa’da faşist sağ partiler doğup gelişiyorsa ve hatta iktidar oluyorsa bunda Almanya’nın bu PKK-Kürt karşıtı ve hatta düşmanca politikası büyük rol oynamıştır.  

Bugün geriye bakan hiç kimse “PKK davası ve yasağından sonra Almanya’da işler çok düzeldi, barış-demokrasi çok gelişti, TC çok demokratikleşti, PKK yenildi ve Kürtler özgürleşti" diyemez. Aslında PKK dışında hepsi kaos ve krizle boğuşuyorlar, hepsi barış-demokrasi ve özgürlükten kaçıyorlar. Asla unutmamak gerekir ki, bugün Almanya ve Avrupa’da ve hatta bölgede faşist islam radikalizminin bu kadar gelişmesinde bile yapılan PKK-Kürt düşmanlığı önemli bir rol oynamıştır. Yakın zamanda Almanya’nın birçok şehirinde Hizbullah’a karşı operasyon yapıldığı basına yansıdı. Eğer demokratik solu bu kadar baskılayıp islam radikalizminin önünü açarsanız işte sonu böyle olur! Herkes bilir ki Almanya’nın islam güçleriyle arası çok iyidir! Wilhelm II defalarca Osmanlı ve Filistin’e gidip kendisini “İslamın hamisi” ilan etmişti. Aynı uğursuz rolü Almanya da sürdürdü ve hala da sürdürüyor.

Bir ara ABD ve tüm NATO güçleri “ılımlı islamı” yaratmak için seferber olmuştu. Sonunda en fazla bel bağladıkları “İhvani Müslim” bile başlarına bela oldu. Şimdi de hepsini Türkiye-İran’a kaptırdılar. Yani “kaş yaparken, göz çıkarma” misali şimdi de ağlama duvarı önünde Hz. Musa’nın “öldürmeyeceksin” kuralını çiğniyorlar ve PKK-Kürtler dışında hiç birinin de demokratik çözümü yok. Eğer Almanya PKK davası ve yasağı maskesi altında TC’yi bu kadar desteklemeseydi ve PKK’yi tasfiye etmek için bu kadar saldırmasaydı, Almanya ve Avrupa’da demokratik Kürt hareketi ve siyaseti çok daha güçlü olacaktı ve bu da var olan ekonomik-sosyal ve siyasal krizin aşılmasında büyük bir rol oynayacaktı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.