Altı benzemez, altı benzer oldu
Forum Haberleri —
- Erdoğan karşıtı muhalefet tek cepheli değildir. HDP’nin önderliğinde yürüyen üçüncü yol dedikleri muhalefet, Türkiye'nin başka bir raelitesidir. HDP’in muhalefet çizgisi daha devrimci ve halka daha yakın bir ideolojik ve politik çizgidir.
ROBERT PEKÖZ
Altılı muhalefet (Millet ittifakı genişletilmiş hali) sarayın dikta faşist rejimine karşı, beş başlık altında ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem veya iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’ 28/02/2022 tarihinde büyük bir ‘heyecanla’ Türkiye halklarına duyurusunu yaptı. Metine ana hatlarıyla burjuva demokrasinin soyut en ileri düzeyi yansıtılmış. Beş başlık altında özetlenen ekonomik ve politik analizler, altılı ittifakın içinde yer alan kimi partilerin ideolojik değerlerine yabancı. Metinlere yansıyan soyut ve doğru cümleler, pratik sosyal hayatta karşılığı hep bir paradoks olarak yaşanmış ve görülmüştür. Demokrasi tartışmaya ve yoruma açık bir kavramdır. Çünkü demokrasi stabilize olmuş bir yönetim şekli, yada rejim değildir. Demokratik toplumlarda demokrasi tamamen deforme edilmiş durumda. Halka sunulan demokrasi esprisi, reel hayatta başka bir şeye dönüşüyor.
Türkiye gibi demokrasinin hep sancılı ve sorunlu olduğu bir toplumda, soyut metinlerin pratik bir değerinin kalmadığını veya olmadığını ne çok şahit olmuşuzdur. Bir gerçeği teslim etmek gerekirse, ‘Millet ittifakının’ savunduğu ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’, Erdoğan'ın bugünkü İslamcı faşist dikta rejiminden çok daha ileriyi temsil ediyor. İlerici demiyorum, sadece ileri diyorum. Bu iki kelime farklı anlamlara sahiptir.
Erdoğan karşıtı muhalefet tek cepheli değildir. HDP’nin önderliğinde yürüyen üçüncü yol dedikleri muhalefet, Türkiye'nin başka bir raelitesidir. HDP’in muhalefet çizgisi daha devrimci ve halka daha yakın bir ideolojik ve politik çizgidir. Erdoğan'a karşı mücadelede daha karalı ve yapıcı bir geleceği temsil ediyor. ‘Altılı ittifakın’ Erdoğan’a karşı mücadelede HDP ile birlikte olmaması derin devletin faşist, inkarcı politikasından bağımsız değildir. HDP’in sorumluluk duyduğu ve çözmek için programlaştırdığı temel sorunlar, birçok önemli noktalarda ‘millet ittifakından’ temelden ayrılıyor. Bu da HDP’nin ayrıcalığıdır. Kürt sorununda ‘Altılı ittifakın’ duyarsızlığı tamamen ideolojik olduğu gerçeğini anlamayanlar, doğru ve anlaşılır yorumlar yapamazlar. Ayrılıkçı olan HDP değil, tersine bir bütün olarak devletin kendisidir. Bu durumda Kürtler kendilerden başka kimseye güven duymaz-duyamaz. Kürtler yeniden bir trajediyi yaşamak istemiyorsa, mücadele çıtasını daha da yükseltmek zorunda. Zira Türkiye Erdoğan’dan sonra büyük sürprizlere açıktır.
Türkiye de ‘Millet İttifakının’ beş madde altında topladığı, Erdoğan sonrası yeni rejim için elbette tarihsel bir anlamı var. Altı partinin yapılacak değişiklikler üzerinde ortak fikir birliğine varmaları, kamuoyuna pozitif olarak yansımıştır. Altı benzemez olarak düşünülen Partilerin ideoloji ve politik değerlerinde ciddi bir farklılıktan söz etmek yanlış olur. Beş maddeli metine yansıyanlar üzerinde hemfikir olduklarına göre, ideolojik ve politik değerlerde ağırlıklı olarak bir Konsensüs oluşturdukları görülüyor. Görünürdeki benzemezler-tam biz benzerlik yaratmış durumdalar.
Erdoğan sonrası ‘sistem’ üzerinde bir mutabakat oluşmuş görünüyor. Yine ‘altılı ittifakın’ üzerinde birleştiği bir başka temel nokta, Kürt sorunun yok gibi yansıtmış olmalarıdır. Derin devlet içindeki çatışma Türkiyenin yönetim şekli üzerinde doğuyor. Kürt sorunun yok sayılmasında, TC’nin inkarcılığı üzerinde sorun bulunmuyor. Derin devletin tuzağından kurtulamayan altılı ittifak, Kürt sorununda sınıfta kalmıştır. Geçmiş hatalarla yüzleşmek istemeyen altılı ittifak, yeni bir hikaye yazacak durumda değildir. Ne kadar inkarcı olursa olsunlarlar Türkiye deki Kürt sorunu inkar edilemez. Bir fanteziyle yaşamayı tercih eden egemen ulus ırkçılığı, Kürt problemini yok saymakla, yok olmuyor. Egemen ulus Irkçılığı dehşet verici boyuta tırmanmış durumda. Kürtlere ilişkin uydurulan bütün iddialar, Kürtlerin tarihinde büyük acılara neden olmuştur. Derin devletin içinde sürekli birbiriyle çelişen ve çatışan farklılıklar olmasına rağmen, Kürt probleminde her zaman ve her koşulda bir homojenlik yaşanmıştır. Burjuva demokrasisi, Kürt probleminin çözümünde referans olamaz artık. Kürtler bu gerçeğin bilincinde olmalıdır.
Kürt sorunu içine almayan ve çözemeyen bir demokrasi, tam da derin TC’nin istediği şeydir. Devlet stratejisi bir asıra yakındır Kürt realitesini bir türlü kabul etmek istemedi. Halbuki; altı partinin yaratmaya çalıştığı sistemin yürümesi ve uygulanması için önce Kürt sorunun çözümünü üretmek zorundalar. Bu gerçeği anlamadan Türkiye'de demokratik atmosfer oluşmaz. Demokrasinin bütün yolları, Kürt sorunun çözümüne bağlı olduğu görünüyor. Tam da bu noktada bugünkü iktidar ve altılı muhalefet konformizm felsefesi üzerinde birleştikleri görülüyor. Kürt statüsünde yaşanmayacak farklı bir değişim, Erdoğan sonrası süreci çok sancılı hale getirir. HDP, Erdoğan sonrası sürece bugünden hazırlanmalıdır. Türkiye de gelecek günlerin ‘kaderinden’ HDP ve diğer solcular belirleyici bir rol alabilir. Türkiye’nin değişen maddi koşulları, üçüncü olasılığa daha büyük sorumluluklar yüklediği gerçeğini görmeliyiz.