Amerika’da isyan

Haberleri —

İngiltere Gündemi


Geçtiğimiz günlerde Amerika’nın Missouri eyaletinde siyahi bir gencin polis tarafından öldürülmesi büyük bir ayaklanmaya sebep oldu. Olay siyahilerin yaşadığı Ferguson semtinde gerçekleşti. Michael Brown adlı 18 yaşındaki siyahi genç polis aracında öldürülmesinin üzerine olay yerinde haber yapan iki gazetecinin de gözaltına alınması, bölgede yaşayan siyahileri isyana sürükledi.
Florida, California, Maine, Michigan, Vermont, Colorado ve New York eyaletlerinde yaşayan çok sayıda vatandaş, menfur olayı protesto etmek için bir araya geldi. Olay bölgesinde günlerdir protestolar devam ediyor ve polis protestocuları bastırmak için bölgeyi ablukaya alıp göz yaşartıcı bomba kullanıyor. Nafile. Polis müdahale ettikçe isyan daha da büyüyor. Halk polis tarafından işlenen bu cinayetin bir iş kazası olmadığını biliyor. Halk, en önemlisi de böylesi sözde bir iş kazasının beyaz bir vatandaşın başına gelmeyeceğini de biliyor. Binlerce yıldır köleliğe ve sömürüye zorlanan bir halkın isyanı aslında bu. Bu isyanı, rafine hayatları bozan, Amerika rüyasını kâbusa çeviren hasıraltı edilmiş sosyal gerçekliklerin en ham haliyle dışa vurumu şeklinde algılamak lazım. Gerçekleşen her yasadışı olayda insan faktörünün hep siyah renkli olduğu algısı hakimdir.  Amerika Başkanı Obama, olay sonrası gazetecilerin gözaltına alınmasını sert bir dille eleştirse de kendi etnik kimliğinden öldürülen vatandaşları için herhangi bir önlem alma girişiminde bulunmuyor. Obama, birçok halk gibi siyahiler içinde büyük bir hayal kırıklığı.
Buna benzer olaylar geçmişte de yaşanmıştı. Benzer olaylar sonrası adaletin yerini bulmaması isyanları ve ayaklanmaları körüklüyor. Öyle ki protestocular "Adalet yoksa barış olmaz" şiarlarıyla sokaklara dökülmüş durumda. Siyahilerin polis tarafından öldürülmelerinde adalet hiçbir zaman yerini bulmuyor. Örneğin 2012'de Florida'da 17 yaşındaki Trayvon Martin adlı bir siyahi öldürülmüştü. Martin'i öldüren gece bekçisinin cinayetten aklanması ülke çapında özellikle siyahi halk arasında büyük öfke yaratmıştı. 2011’de de Kuzey Londra’da siyahi bir genç bir polis tarafından öldürülmüş ve olay haftalarca süren bir halk ayaklanmasına sebebiyet vermişti. Ayaklanmaya sadece siyahiler değil, işçi sınıfından beyaz İngilizler ve göçmenler de dahil olmuş, Kuzey Londra adeta yangın yerine dönmüştü. Olaylar sosyal medyanın isyancıları yakalamak için kontrol altına alınmasına ve yüzlerce kişinin tutuklanmasına neden olmuştu. Politik alt zemini sağlamca oluşturulup, siyasi örgütler tarafından da desteklenmediği için yağmanın ötesine gidemedi Londra ayaklanmaları. Devlet meselenin iç boyutunu ve derinlerindeki sistem sorununu görmezden geldi. İş yerleri talan edilen esnafın kaybı devlet tarafından hala tanzim edilmiş değil.
Londra’daki ayaklanmada olduğu gibi Amerika’nın birçok eyaletinde patlak veren olaylara karışanlara medya, terörist muamelesi yapıyor. Ayaklanmaların arkasında yatan ırkçı tutumları ve sosyal adaletsizliği görmezden geliyor.
Global ırkçılığın en büyük faturası hep siyahi halka kesilmiştir. İlk siyahi köleye sahip olan kişinin bir İngiliz olması, böylesi ayaklanmaların Amerika ve İngiltere’de olmasına şaşırmamak gerektiğini göstermez mi? 1562 yılından 1863 yılına kadar aktif köle ticareti devam etmiş, Amerika’da siyahlara yönelik linçler 1960’lara kadar devam etmiştir.  Günümüzde ırkçılığın yansımalarını polis cinayetlerinde de görmek mümkün. Irkçılığın Amerikan Burjuva-demokrasisinin beraberinde getirdiği yapısal bir gerçeklik olduğunu unutmamak gerekiyor. Önce siyahlara sonra da göçmenlere yönelik ırkçı yaklaşımları, mülkiyeti koruma çabası olarak görmek gerekiyor. Vatanseverlik ve milliyetçilik ile de süslenerek piyasaya sürülüyor bu ırkçı yaklaşımlar. Ülkenin başındakiler ırkçılık karşıtı söylemlerde bulunsa da ırkçılıktan nemalananlar yine onlardır. İktidar için savaş demek ticaret demektir. Nasıl ki Ortadoğu’da dönen kirli savaştan i ölüm tüccarlarının cebi doluyorsa, Amerika’da da öldürülen gencin sayesinde iktidar da güç kazanıyor. Irkçılığın olduğu topraklarda halk birliği ve beraberliği olmaz, kitleler birbirine düşman parçalara bölünür. İktidarın tam da istediği budur.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.