Amerikan çocukları

Soğuk savaş yıllarında TC, İran, Afganistan ve Pakistan „Komünizme karşı yeşil kuşak“ duvarıydı.
„Yeşil“in tanrısal bir tılsımı, İslamik kutsiyeti yoktu. Ama İslamın yaygın olduğu Ortadoğu ve kuzey Afrika toprakları, büyük çoğunluğuyla sussuz, çorak, çöl, buralarda su paha biçilmez değerdeydi.
Suya özlem nedeniyle, bu dünyada suyun hayat verdiği yeşil, el üstünde tutulan renkti. Örgütlenmeye „yeşil kuşak“ adının verilmesi bundandı.
TC’deki teşkilatın başı, Türk Genelkurmayına uzanıyordu. Adı da „Gayri Nizami Harp Dairesi“ydi (Kontrgerilla). Ağzında eksik etmediği „ne ezen, ne de ezilen, adaletli bir düzen“ sloganıyla vicdanları büyüleyip, aldığı destekle 1974 yılında Başbakan olan Bülent Ecevit, Kontrgerilla uzantılarını ifşa ediyor, hatta „her yerde, gömülü silahları bile var“ diyor, ama üstüne gitme yerine, sonra pısıyordu.
Oysa, „Allahsız Komünistlerle mücadele“ sloganıyla, üniversitelerden mahallelere, camilerden köylere kadar örgütlemişlerdi. Recep Erdoğan ve kadro adamlarının yetiştiği İmam Hatip okulu çocukları, doğal kitle tabanları, Komünizmle Mücadele Derneği ise tabela örgütleriydi.
Bu dünyaya yakın „bizim Avni“ (Özgürel), Amerikalılardan para alınarak Ankara’da Komünizmle Mücadele Derneği kurulduğunu söylüyordu. (Askerliğini yaparken Komünizmle Mücadele Derneğinin kurucusu olan Fethullah Gülen şimdi Amerika’dan Kürtler için öldürün emirleri veriyor.)
Teşkilatın ihtiyaç duyduğu sopacılar, şehirlerin kenar mahallelerinden karşılanıyordu. Ayak takımı muamelesiyle itilip kakılan, adam yerine konmayan, bu yüzden aşağılık komplekesi hastalığına düçar, kendileri gibi olmayanları düşman gören, „vur“ deyince öldüren tiplerden…
Bunların misyonu, içeride Allah adına diyerek Amerikan ideolojisine bekçilik etmek, ama asıl görevleri, Sovyet imparatorluğunun güneye sarkıp, Amerika’nın çıkar alanlarını ele geçirmeye kalkışması halinde, gayri nizami savaş yöntemleriyle karşı koymaktı.
Nitekim, Amerika’nın Akdeniz’deki altıncı Filosu askerleri 1960’larda İstanbul’a eğlence çıkarması yaptıklarında, ünüversiteli gençler, „ülkemiz geneleviniz değildir“ diyerek karşı çıktıklarında „Komünistler Moskova’ya“ naralarıyla saldırıyor, nereden bulduysa iki gazetenin birden patronu olan Mehmet Şevki Eygi de, „müminleri, allahsız Komünistlere karşı toplu namaza“ çağırıyor, bir toplu namazdan sonra da katliama çıkıyorlardı.
1969’daki „Kanlı Pazar“ kullanılan tornadan geçmiş sopaların Komünizmle Mücadele Derneği ile Abdullah Gül ve Recep Erdoğan’ın da yöneticilik yaptıkları Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) istiflendiğini CHP lideri İsmet İnönü açıklamıştı. Dönemin MTTB başkanı daha sonra Erbakan hükümetinde bakan olacaktı.
Bütün bunları neden anlattım?
1960’lar TC, İran, Afganistan, Pakistan Komünizme karşı yeşil kuşak, aşılmaması gereken duvardı. Yeşil kuşak fedaileri, daha sonra efendiye verdikleri güvene karşılık, aldıkları destekle darbe ya da seçim yoluyla iktidar oldular. Fakat, İran, Afganistan’dakiler hizmette sadakatsizlikle Amerika’yı hayal kırıklığına uğrattılar. Yoldan çıkmış kötü çocuklar olarak hala uğraştırıyorlar.
TC’de „yeşil“in efendiliğine soyunan Erbakan, gel-gitleri yüzünden sedakati beceremediği için darbelendi. Fakat, taban mülküne konan Recep Erdoğan, zeki olmasa da kurnazdı.
Erdoğan, Amerika’ya rağmen, sultani hayat sürdürmenin mümkün olmadığını yaşayarak görmüş, kuzey Afrika’da verdiği hizmetlerle göz ve gönül doldurmuş, Başkanın en yüksek himayeye mazhar sadık tetikçisi sıfatını kazanmıştır.
Suriye’den sonra, ipini koparmış gibi Amerika’yla ilişkileri limoni olan Irak’a sadırması, sadakat ispatıdır. İspatlasın ki Amerika’dan aldığı istihbarat ve silahlarla Kürdistan’ı bombalasın.
