Anadil ve Oto asimilasyon

Haberleri —

Demokratik özyönetim ilanları ve yeni eğitim yılının başlaması ile birlikte, anadil sorunu yeniden gündeme oturdu. Demokratik özerk yönetim, sekiz boyut halinde tespit edilen siyasal, sosyal, ekonomik, ekolojik, hukuki, diplomasi, özsavunma ve kültürel boyutların inşası ile mümkün olabilir. 

Bu boyutlardan her biri diğerinden daha önemsiz veya ihmal edilebilir değildir. Bu nedenle Özerk yönetim ilanını özsavunmadan ibaret saymak veya onunla ölçüme tabi tutmak doğru değildir. Özsavunma, inşa edilen diğer boyutların toplum tarafından korunması ve savunulması bakımından zorunlu ve gereklidir. 

Kültürel boyut zihni ve ruhu asimilasyona tabi tutulan, sonrasında psikolojik asimilasyon (oto asimilasyon) ile tamamlanan tahrip edici sürecin sonlandırılması için düşünülmüştür. Kürt diline, kültürüne ve kimliğine yabancılaşan toplumun, kendi gerçek benliğine ve kimliğine kavuşmasını hedefler. Eğitimin anadille yapılması ve Kürtçenin günlük yaşam dili haline gelmesi demokratik özyönetim satüsünün en önemli ve olmazsa olmaz başlıklarındandır.

Kürdistan’ı sömürgeleştiren dört devlet, Kürtçe anadilde eğitimi ve günlük yaşamda serbestçe kullanımını yasaklamıştır. Türk devleti uzun yıllar bu baskıyı zulüm ve işkence düzeyine çıkarmış, tüm yöntemlerle asimilasyonu hayata geçirmiştir. Son kırk yılda gelişen özgürlük mücadelesi ile inkar-imha ve asimilasyon zincirleri büyük oranda kırılmıştır. Bu bakımdan Kürtçe üzerindeki baskının ve yasakların kalkması ne Türk devletinin ne de AKP Hükümetinin lütfu ve ihsanı değildir.

Kürt dili üzerindeki zulmün ve baskının boyutlarını Bülent Arınç’ın, "Kürtçe medeniyet dili değildir" zırvasından, Ahmet Davutoğlu’nun, "artık ağıtlarını anadillerinde yakabiliyorlar" sözlerinden, Alanya’da ve İstanbul-Çağlayan’da Kürtçe konuştuğu için linç edilerek öldürülen iki Kürt gencinin gerçeğinden de anlayabiliriz.

Asimilasyon, anadil yasağı ve anadilin karşı karşıya bulunduğu tehlikenin boyutları konusunda Kürt siyasi hareketleri, kurumları ve aydınları arasında bir fikir birliği oluşmuştur. Sorun bu yasak ve asimilasyonun nasıl ve hangi yollarla bertaraf edileceğidir. Tam da bu noktada oto asimilasyon gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Yani toplumun ve bireylerin, psikolojik etmenlerle, kendi kendilerinin önüne koydukları barikatlar söz konusudur. Adına oto asimilasyon denilen bu engeller, devlet baskıları ve devletin engellemelerinden değil, bireyden ve toplumdan kaynaklanmaktadır.

Demokratik özyönetim, devletin himayesi ve yardımı olmadan, toplumun kendi sorunlarını ve ihtiyaçlarını kendi gücü ve örgütlenmesiyle giderebilmesidir. Sekiz boyut olarak formüle edilen diğer başlıklar, yoğun bir emek ve örgütlülük içinde, adım adım ve süreç içinde inşa edilebilirler. Ancak kültürel boyut içinde yer alan anadille eğitim ve Kürtçenin özyönetim alanının esas dili haline gelememesi ne devletin yoğun baskıları ile ne de imkanlarla izah edilebilir.

Bu gün itibariyle Kürt dili üzerindeki en büyük engel devlet baskısı değil, oto asimilasyondur.

Evde, sokakta, kahvede, pazarda, alış verişte Kürtçe konuşulmamasının önünde hangi engeller vardır? Kürdistan’da siyasi parti temsilcileri, belediye başkanları, meclis ve kurum sözcüleri, kadınlar ve gençlerin açıklamalarını Türkçe yapmaları oto asimilasyonun hala etkili olduğunu göstermez mi?

Barış analarının bile basın açıklamalarını hala Türkçe yapmaları normal mıdır?

Bütün bu sorunların bir örgütlenme ve bir planlama çerçevesinde, adım adım çözümü için TZP-Kurdî (Têvgera Zimanê Kurdî û Perwerdeyî – Kürt Eğitim ve Dil Hareketi) kuruldu.

TZP-Kurdî birkaç yıldır büyük bir çaba ile okullar açtı ve bu okullarda Kürtçe eğitim veriyor. Bugün itibariyle Amed, Gever ve Cizîr’de üç okul var. Peki BDP belediyelerinin olduğu diğer 104 il ve ilçede neden bu okullar açılmıyor? Neden Wan, Ağrı, Iğdır, Hakkari, Siirt, Dersim, Mardin, Şırnak ve Batman’da Kürtçe okullar açılmıyor?

Bu soruların mantıklı ve makul hiçbir yanıtı yoktur.

Kürtçe anadille eğitim veren Amed’deki okulun 1.sınıfında 100, 2.sınıfında 90 öğrenci okuyor. Gever’deki okulun 1.sınıfında 100, 2.sınıfında 45 öğrenci eğitim görüyor. Cizîr’deki okulun 1.sınıfında 100, 2.sınıfında 75 öğrenci okuyor. Kısacası şu an itibariyle anadille eğitim gören öğrenci sayısı toplam olarak 510’dur. Demek ki Kürt imha ve inkarına karşı mücadele eden, bunun için en ağır bedelleri ödeyen, mahkemelerde anadille savunma hakkı isteyen siyasetçi, aydın ve yurtseverler, HDP’ye oy veren 6 milyon yurttaş başta olmak üzere, toplum hala kendi çocuklarını bu okullara değil, asimilasyon okullarına gönderiyor.

Anadil konusunda en yetkin ve en örgütlü kurum TZP-Kurdî’dir. Kürt dilinin gelişmesi ve günlük yaşam dili haline gelmesi için büyük bir çaba ve emek sarfeden TZP-Kurdî şimdiye kadar yalnız bırakılmış; ne merkezi ne de yerel düzeyde desteklenmiştir. Siyasi Partilerin, kongrelerin, belediyelerimizin Kürt diline ve TZP-Kurdî’ye yaklaşımı da sıradan ve formalite bir ilişki düzeyini aşmamıştır. Kürt dilinin gelişmesi isteniyorsa TZP-Kurdî kurum olarak diğer tüm kurumlarımızdan daha öncelikli bir konuma kavuşturulmalıdır. TZP-Kurdî’nin olanakları büyütülmeli,çalışmaları ve planlamaları sahiplenilerek desteklenmelidir.

Demek ki asimilasyon kadar, belki ondan daha tehlikeli ve sinsi olan oto asimilasyondur.

Anadille eğitimin gelişmesi, Kürtçenin eğitim dili olması ve kültürel asimilasyonun son bulması bir haftalık boykotlar ve yılda bir hatırlanan kampanyalarla gerçekleşemez. 

Bu yıl Nisêbîn, Silopiya, Wan, Gimgim ve Qoser’de 5 yeni okul açılıyor. Bu bir gelişmedir ancak çok yetersiz bir gelişmedir. Okul sayısı ve okullarda okuyan öğrencilerin sayısının artması bu konudaki samimiyetimizin de ölçüsü olacaktır.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.