Apocular geldi, hayat değişti

MEHMET ZAHİT EKİNCİ/HAMBURG
- PKK’nin ilk kadrolarının Adıyaman’da örgütleme başladığı yıllar Yusuf Cömert’in ortaokul yıllarına denk geliyor: “PKK’lilerin gelmesi ile beraber Adıyaman’da politik ortam adeta alt üst oldu. Çok iddialı çok donanımlı insanlardı. Mütevazi duruşları, derviş gibi yaşamalarından dolayı halkın içerisinde kısa bir zamanda epey taraftar topladılar…
- Kemal Pir, 78-79 yılında Adıyaman’a gelmişti. Köy köy dolaşarak toplantı yapıyordu. Laz olduğunu öğrenince çok şaşırmıştık. Halkçı özeliklerinin yanı sıra çok bilgili bir insandı. Diyebilirim ki bizim o bölgede birçok insan Kemal Pir’in sayesinde gerçek kimliğini tanıdı. Her yönüyle gerçek bir önder, gerçek bir devrimciydi.”
Adıyamanlı Yusuf Cömert, köylerine gelen Kemal Pir’i anlatırken, “Köy köy dolaşarak toplantı yapıyordu. Laz olduğunu öğrenince çok şaşırmıştık. Halkçı özeliklerinin yanı sıra çok bilgili bir insandı. Gittiği her yerdeki insanların yaşamını tanımak istiyordu” diyor.
Kürt, hele ki Qızılbaş Kürt olup da devletin zulmünden payını almayan yok gibi. Yusuf Cömert de bunlardan biri. Adıyaman merkez Karaağaç köyünden olan Cömert 53 yaşında, evli ve üç çocuk babası. Yusuf Cömert’in mesleği demirci ustalığı. 26 senedir Almanya’nın Hamburg kentinde yaşayan Cömert, ailesinin geçimi için çalışırken, yurtseverliğin getirdiği sorumluluktan da geri durmuyor. Şehit Aileleri Komisyonu üyesi olan Yusuf Cömert’in bir ağabeyi de Kürt Özgürlük Mücadelesi saflarında şehit olmuş.
Kendi deyimiyle, payına düşen acıdan, fazlasını alan Yusuf Cömert’le yaşamı, buraya geliş sebebi, ülkede görmüş olduğu baskılar hakkında sohbet ettik.
Politik ortam adeta alt-üst oldu
Cömert, 1965 yılında Adıyaman’da doğduğunu, Qızılbaş inancına mensup bir Kürt ailenin çocuğu olarak büyüdüğünü belirtiyor. “Ailede hep siyaset konuşulduğu için kendimi bildim bileli siyasetle içli dışlı bir insanım” diyen Yusuf Cömert, kendini anlatmaya şöyle devam ediyor: “Ortaokul birinci sınıftan Emeğin Birliği Örgütü’nün düşüncenlerine sempati duyuyordum. İkinci sınıftan sonra PKK’nin ilk kadroları Adıyaman’da örgütleme çalışmaları yürütmeye başlamışlardı. PKK’lilerin gelmesi ile beraber Adıyaman’da politik ortam adeta alt üst oldu. Çok iddialı çok donanımlı insanlardı. Girdikleri her ortamda mutlaka iz bırakıyorlardı. ‘Kürdistan’ı kuracağız’ diyorlardı. Buna fazla bir anlam yüklemediğimiz için gülüp geçiyordu çoğu insan. Mütevazi duruşları, halkın gelenek ve göreneklerine saygılı oluşları, derviş gibi yaşamalarından dolayı halkın içerisinde kısa bir zamanda epey taraftar topladılar. Hiçbir hizmeti kabul etmiyorlardı mesela. ‘Bizler bu halkın hizmetkarlarıyız’ diyorlardı. Bizde gelenektir mesela misafirin eline su dökülür. Bunlar asla böyle bir şeyi kabul etmiyorlardı.”
Kemal Pir her yönüyle örnekti
Cömert, bu devrimcilerin başında Kemal Pir’in geldiğini belirterek, devam ediyor: “Kemal Pir’in yanı sıra İnce Hüseyin, Kara Ahmet, Ali Haydar Kaytan, Fatma, İmam Hüseyin Bilgin, Silvanlı Orhan bölgede ilk çalışma yürüten arkadaşlardı. Kemal Pir, 78-79 yılında Adıyaman’a gelmişti. Köy köy dolaşarak toplantı yapıyordu. Laz olduğunu öğrenince çok şaşırmıştık. Halkçı özeliklerinin yanı sıra çok bilgili bir insandı. Gittiği her yerdeki insanların yaşamını tanımak istiyordu. Kürdistan tarihine ilişkin, parti yaşamına ilişkin yaptığı toplantı ve sohbetleri can kulağıyla dinliyorduk. Diyebilirim ki bizim o bölgede birçok insan Kemal Pir’in sayesinde gerçek kimliğini tanıdı. Her yönüyle gerçek bir önder, gerçek bir devrimciydi.”
Köy meydanında toplu işkence
“Arkadaşlar askeri bir darbenin olacağını ve ona göre tedbir alın” diyen Yusuf Cömert, birçok insanın darbeye hazırlıksız yakalandığını ifade ediyor: “Darbenin bu kadar kanlı, bu kadar gaddar olacağını kimse tahmin etmiyordu. Darbenin gelmesiyle beraber birçok kadro arkadaş kırsala çekilirken, yerelde kalanların bir kısmı ise devlete teslim oldu. Bunlardan birinin ihbarı üzerine bizim köye baskın yapıldı. Köye yapılan baskında tabi, ilk önce bizim eve geldiler. Ben o esnada bir komşumun evinde misafirdim. Eve geldiğimde askerler hemen bana saldırdı. Abim Aziz Cömert, o kadar işkence yapmışlardı ki ayakta duramıyordu. Abimi tutukladılar. İkinci gelişlerinde ise yer göstermek bahanesi ile abimi kelepçeli getirmişlerdi. Ben o esnada işkenceye maruz kalmamak için komşu bir köye kaçmıştım. Ağabeyim Aziz, kelepçeli halde kaçıp askerlerden kurtulunca, evimiz sık sık askerlerin baskınına uğruyordu. Bir keresinde askerler tarafından köy meydanında toplu işkenceye maruz kaldık. İşkencelerin, baskıların haddi hesabı yoktu. Beni öldü zannederek köy meydanında bıraktılar. ‘Yusuf öldü’ diye kadınların ağlama sesini duyuyordum.”
Zulme boyun eğmedim; bu da onlara dert oldu
Cömert, anlatırken yeniden yaşıyor o günleri adeta: “Yaşadığım anlaşılınca yaralı halimle tekrar beni gözaltına aldılar. Ağabeyim Aziz’in yerini öğrenmek istiyorlardı. Eskiden Kız Meslek Okulu olan bir yeri işkence merkezine dönüştürmüşlerdi. Halk arasında ‘Pirim Palas’ olarak tanınıyordu. 33 gün boyunca burada bana işkence yaptılar. Bu yetmiyormuş gibi annemi babamı gözaltına alıp yanıma getirdiler. Elektrik, askı, kaba dayak, soğuk su, falaka üzerimde denemedikleri işkence yöntemi kalmadı. Buna rağmen direncimi korudum. Zulme boyun eğmedim. Bu da onlara dert olsun diyorum. Ağabeyim Aziz Cömert, 10 Eylül 1987’de Antep’in bir köyünde bir ihbar sonucu yaşanan çatışmada yaşamını yitirdi. Yine hala oğlum Aziz Bilgiç de, Özgürlük Mücadelesi saflarındayken Başurê Kürdistan’da KDP tarafından şehit edildi.”
‘Aziz’ İsmini oğluma taktım
Yaşanan onca zulme direnen Yusuf Cömert hayatın hiç de soyadı gibi cömert davranmadığına da sitem ediyor: “Bunca güzelliğin olduğu bir dünyada bizim payımıza hep acı düşüyor. Abimin ve hala oğlumun şehadetinden sonra da baskılar durmadı. Devletin gözünde hepimiz teröristtik. Çalışamaz hale gelince, maddi durumumda gittikçe kötüleşti. Bunun üzerine, 1991’de Almanya’ya gelerek iltica talebinde bulundum. Geldikten sonra bir oğlum oldu. Abime ve davasına duyduğum saygı ve bağlılıktan dolayı oğlumun adını ‘Aziz’ koydum. Elimden geldiğince de yurtseverlik görevlerimi yerine getirmeye çalışıyorum. Hamburg Şehit Aileleri Komisyonu’nda yer alıyorum. Şehit ailelerinin daha fazla örgütlenerek bir araya gelmeleri gerekiyor. Bizler her ne kadar burada yaşıyor olsak da kalbimiz, yüreğimiz her zaman ülkemiz için atmalı. Şehitlerimizi her zaman saygı ve minnetle anmamız gerekiyor.”
