Asi ve dirençli bir alan: ZAP


Etraf sisle örtünmüş... Yanımda Şilan. Uzun bir yolculuktan sonra daha fazla ilerlemeyeceğimizi anlayan gerilla Şilan; en yakın gerilla kampına gitmeyi önerdi. Bu sözü duymaya çok ihtiyacım vardı. Yorulmuştum. Sırtımdaki çanta, sırtıma yapışmış. Ayaklarımın acısını hiç tarif edemem. Zorluklar bir yana ama burada bu anda ve bu yoldaşlarla birlikte bir adım atmak, güzelliklerde kaybolup yeniden buluşmak, ter dökmek, etrafında dönen atmosfere şahit olmak güzel, çok güzel; demek eksik bir kelime, inanılmaz bir duygu. Telefon yok, internet yok, birbirimizi öldürmemize neden olan para hele hiç yok, trafik çilesi yok, şiddet yok! En güzeli de bunlar olmadan da yaşamın sonu olmadığını anlayarak yürümek... Dört tarafı dağlarla örülü bir sistemin bir parçası ve yeni bir yaşamın bizzat yaratıcılarıyla bir bardak çay içmek inanılmaz. Öyle ki yorgunluğun bir çay içene kadardır; gerisi biriktirdiğin anlar...
Şilan, göstermemeye çalışsa da belli, yorgun. Uzun saçları belline düşüyor. Bir gururlu sormayın, çantası ağır değil ama yolu kaybetmemek için sağa sola gidip gelmesi, belli yormuş onu; üstüne de çantalarımızı istiyor. Feodal gururun verdiği utangaçlık bizi sınırlıyor. “Hayır asla olmaz, çantalarımızı biz taşırız, diyoruz.”
Neredeyim demeden “Yağmurdan sonra hep sis düşer Zap’a” Zap mı? Öylemi...
Farkına varmadan Zap sınırına çoktandır girmiş hatta bir saattir de “Sace” denilen bir patikada yürümüşüz.
Gerilla yolunu hemen buluyor
Gerilla her şeyi kısa ve öz olarak anlatmayı seviyor. Örneğin bir yol tarif ederken şöyle diyor; “Rast biçe berê xwe bide jor te bibinî, (düz git, yukarıya bak bulursun)” demesiyle gerilla yolunu hemen buluyor. İlk önce kendi aralarında yürüttükleri tartışmaları duyduğumda çok şeye şaşırdığım kesin. Gerilla bu dağda yeni bir toplumsallık yaratmış, konuştuğu dil de ona has...
Zap, Medya Savunma Alanları’na bağlı bir alan. Bölge olarak Behdinan da deniliyor. Arazisi oldukça serttir. 2001 yıllarına kadar Zagros alanına bağlıydı. Ancak gerilla hareket ettiği coğrafyayı genişlettikçe alan kendi içerisinde ayrıştırılmış. Her alan eyalet komutanlıklarına bağlı olarak çalışmalarını yürütüyor.
Kuzey Kürdistan’a göre geri cephe, fakat Medya Savunma Alanları’na göre, en ön cephelerin başında geliyor.
Zap’ın en meşhur patikası Sace’de yürürken savaşın izlerine tanık oluyoruz. Sace Zap’ın en ücra köşesinde bir köy ismidir. Patikanin her iki tarafını süsleyen ağaçlar havan atışlarından dolayı yanmışlar. Galiba savaşın en büyük mağduru doğa oluyor.
Zap alanı gerilla için stratejik bir alan, bundan kaynaklı birçok savaşa tanıklık etmiş asi ve dirençli bir alan. Zap, coğrafi olarak yarısı zozanlık, diğer kısmı ise ovalık. Zap uzaktan bakınca derin bir vadiye benzer, ancak içinde yüründüğünde birbiri ardına dizilmiş sırtları var. Labirentli ve zor bir araziye sahip. Buralarda gerillalık yapanların, “Önce arazisini tanımak gerekli, yoksa kaybolmaktan kurtulamazsın” uyarıları yerinde görünüyor. Bir haftadır buralardayım, ya her yeri birbirine benziyor ya da benzetiyorum. Gerçekten de buralarda yeni bir yaşam sürdürmek üstün bir inanç ve emek istiyor.
2008 Zap operasyonu!
Zap’ı hep merak etmişimdir. Bu alanın her şeyini havasını, gerillasını, tepelerini ve dirençli karakterini hep görmek istemişimdir. İçimden “2008 operasyonunun olduğu yere girmiş olabilir miyiz” diye düşünürken, “Türk devletine ait askeri helikopterin, gerilla tarafından düşürüldüğü yer burasıdır” diyor Şilan.
Etraftaki sis öyle yoğun olmasına rağmen yerin kendisini görmek istiyorum. 2008’de vurulan helikopterin parçalarının bulunduğu yerdeyim.
2008 yılının en soğuk bir gecesinde Zap’a operasyon yapan Türk devleti umduğunu bulmayarak, büyük bir yenilgiyle sekiz gün içerisinde çok sayıda kayıplar vererek geri çekilmişti. Şilan’ın gösterdiği bölgeye bakarsak, Türk askeri Zap’ın sadece sınır boylarına kadar gelebilmiş. Ayrıca Zap operasyonunda çok fazla teknik kullanıldığı halde istenen sonucu almadığı bir gerçek.
Zap direnişinin yıl dönümüne denk gelen yürüyüşüm sırasında tanık olduklarım, gerillanın savaşla bitirilmeyeceğini bir kez daha kanıtlıyor.
ZÎN KOÇER
