Asırlık yas

Kadın Haberleri —

Semsûr

Semsûr

  • Depremin üzerinden 9 ay geçti fakat kaybettiği ailesinin yasını hala tutamıyor. “Küçücük konteynerde çocuklarım görmesin diye ağlamıyorum” diyen Sebahat Korkmaz, yasının nereye giderse gitsin içinde olacağını ve bir yıl değil bir asır süreceğini söylüyor. 

MEDİNE MAMEDOĞLU/SEMSÛR

Mereş merkezli 6 Şubat’ta yaşanan iki büyük depremin üzerinden 9 ay geçti. On bir kenti etkileyen deprem, yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesine ve milyonlarca insanın göç etmesine neden oldu. Aradan geçen aylara rağmen yaralar hala sarılmazken, ikinci kışa da evsiz gerecek olan depremzedeler soğuk havayı konteyner veya çadırlarda karşılayacak. 

Depremde neredeyse 5 bin binanın yıkıldığı, 20 bine yakın binanın ağır hasarlı tespit edildiği Semsûr’da da depremzedelerin yaraları hala sarılmış değil. Toz bulutu içerisinde yaşayan yurttaşlar içme suyu ve korunaklı bir yaşam alanına ihtiyaç duyarken, 21 metrekarelik konteyner verilen yurttaşlar ise bütün günlerini dışarıda geçiriyor. 

Resmi rakamlara göre 11 bin, gayri resmi rakamlara göre 30 bini aşkın insanın yaşamını yitirdiği kentte bu sürecin yükünü çeken ise kadınlar. Bir rakamdan ibaret olmayan bu ölümler geride çok fazla acı bırakırken; yakınlarını kaybeden depremzedelerden sıklıkla duyduğunuz sözcüklerden birisi “Bizler de yaşayan ölüleriz” oluyor. 

 

Sebahat Korkmaz

 

Sadece nefes alıyoruz’ 

Depreme Semsûr’da yakalanan 43 yaşındaki Sebahat Korkmaz’ın ailesinden çok sayıda kişi hayatını kaybediyor. Ağır hasarlı evlerinden son anda çıkan Korkmaz, aşağı indikten kısa bir süre sonra ailesinin evinin yıkıldığı haberini alıyor. Yıkılan eve günlerce müdahale edilmezken yeğeni, annesi, babası ve abisi bu evde yaşamını yitiriyor. Kardeşi de başka bir evde yaşamını yitiren Korkmaz, “9 aydır bir şey değişmedi, burada durum hala aynı. Sadece nefes alıyoruz” diyor. 

‘Cenazelerimizi günler sonra çıkardık’

Ailesi dışında akrabalarından da çok sayıda kişiyi kaybeden Korkmaz, o günleri ve yaşanan ihmali hala unutamadığını belirtiyor. “Kimse yoktu, bizi ölüme terk ettiler” diyen Korkmaz, “Benim ailem üçüncü gün, erkek kardeşim ise dokuzuncu gün enkaz altından çıkarıldı. Yeğenim enkaz altından çıkarıldığında gözündeki yaşlar hala duruyordu. Gözleri ıslaktı gözlerine dokundum. Ailemin cenazelerini kendi imkânlarımızla çıkarıp yolun ortasına dizdik. Daha sonra arabaların bagajına üst üste koyarak gidip gömdük” diye anlatıyor. 

Kimseleri yokmuş gibi!

“Bir delik açıp, herkesi yan yana gömdüler” sözleriyle o gün yaşanan ihmalleri ve insanlık dışı uygulamaları anlatan Korkmaz şöyle devam ediyor: “İlk deprem olduğunda abimin sesi bize geliyordu. Abim bizle konuşuyordu ama elimizde ekipman olmadığı için sadece etrafını temizlemekle kaldık. Daha sonra abimin cenazesini oradan çıkardık. O gece unutamadığım tek şey insanların bağırış sesleri. Kardeşimin cenazesini görmeye gittiğimde hastane morgunun dolu olduğunu gördüm. Her yerde ölen insanlar vardı. Eğer erken yardıma gelselerdi bu kadar insan ölmezdi. Üç gün boyunca kimseyi etrafımızda görmedik. Üçüncü günün sonunda askeriye şehre insanları kurtarmak için değil yolları düzeltmek için geldi. İnsanları toplu bir şekilde kimseleri yokmuş gibi defin ettiler. O sahneyi hala unutamıyorum.”

 

 

21 metrekarede 7 kişi yaşıyorlar!

Kardeşinin cenazesini çıkarttıktan sonra İstanbul’a göç ettiklerini söyleyen Korkmaz, burada sadece iki ay kaldıktan sonra yeniden Semsûr’a döndüklerini anlatıyor. Yıkıma rağmen toprakları ve ailesinin mezarına olan hasretiyle kente geri döndüğünü aktaran Korkmaz, “Burası dışında bir yerde nefes alamıyorum” diyor. 

Şimdilerde AFAD denetimindeki bir konteyner kentte kalıyor ve küçük bir alanda 7 kişilik ailesiyle yaşıyor. Oda ve mutfağın bitişik, tuvaletin olduğu ancak duş alanının olmadığı konteynerde bir yaşam sürdüren Korkmaz, bir kadın olarak kendisine ait bir mahremiyet alanının olmadığına da dikkat çekiyor.

Tek hedefinin çocuklarına güzel bir gelecek sunmak olduğunu anlatan Korkmaz, depremin olduğu günden bu yana çocuklarının etkilenmemesi için tek bir damla gözyaşı dökemediğini söylüyor. 

“İnsanlar bağıra bağıra yaşamını yitirdi. Çocuklar açlıktan ve soğuktan öldü. O günleri sadece ben değil kimse unutamaz. Şu anda bir düzenimiz yok ve ben sırf çocuklarım için yaşıyorum. Burada her şey çok zor 21 metrekare içerisinde yaşıyoruz. Yemek yapacak bir yerimiz bile yok. Burada herhangi bir güvenli alan yok. O süreçten bugüne kadar yaşamadığımız şey kalmadı, her şey çok zor.

Bir yıl değil bir asır sürecek

Yasını hep ertelediğini, psikolojik tedaviyi de kabul etmediğini söyleyen Korkmaz, “Kayıplarımın ardından ilk olarak barınma derdine girdim sonra giyecek sonra yiyecek. Sonra göçe maruz kaldım, dayanamadım yeniden buraya geldim. Buraya geldikten sonra konteynerde yaşamaya başladım. Ne evimiz var ne kurulu bir düzenimiz ne de yasını tutacağımız bir alan. Küçücük konteynerde çocuklar görmesin diye ağlayamıyorum. Hep içime attım hep içimde yaşadım. Bu yas bir yıl değil bir asır sürecek biliyorum. Nereye gidersem gideyim hep içimde olacak” diye ekliyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.