Askeri metotlar neden çaresizdir?

Haberleri —

Ahmaklığın en büyük kanıtı, aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemektir.

(Albert Einstein)


Türk devleti, eski bir filmi yeni seslendirmelerle tekrar sahneliyor. Senaryosu Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılan, oyuncu kadrosu AKP kadrolarından oluşan “Sorti” filmin sanat yönetmenliğini ise havuz medyası üstlendi. Filmin figüranları, eskiden olduğu gibi rolleri değişmeyen ‘çahş’lar. Çadır sinemalarda gişe rekoru! İzleyiciler ise filmin eski olmasına rağmen yeni oyuncuların performansına hayran kaldıklarını belirtiyorlar. 

‘Tarih tekerrürden ibarettir’ belirlemesi aslında yukarıdaki ‘Sorti’ filmini özetler niteliğindedir. Klasik filimler arşivinde yer alan Sorti’nin kendisini tekrarlayan versiyonlarını biraz daha yakında incelemekte yarar var. 

İlk sınır ötesi operasyon, 25 Mayıs 1983’te yapıldı. Türkiye ile Irak arasında Sınır Güvenliği Anlaşması imzalanırken, anlaşma ile Bağdat, TSK’ye sıcak takip yetkisi verdi. 25 Mayıs 1983 tarihinde 10 bin asker, sınırı 5 kilometre geçerek PKK’nin askeri yapılanma alanlarına girmeye çalıştı. 

İlk tezkere, artık gelecek olan hükümetlerin iç politikadaki can simidi, sınır ötesi kara ve hava operasyonları ise başbakanların ve genelkurmay başkanlarının ömrünü uzatmak için sıçrama tahtaları olacaktı. 1980-1983’te Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı ve cunta hükümeti başbakanı Bülent Ulusu; 1983-1989’da Turgut Özal-Ali Bozer; 1989-1991’de Yıldırım Akbulut-Mesut Yılmaz; 1991-1993’te Süleyman Demirel-Erdal İnönü; 1993-1996’da Tansu Çiller-Mesut Yılmaz; 1996-1997’de Necmettin Erbakan; 1999’da Mesut Yılmaz; 1999-2002’de Bülent Ecevit; 2002-2003’te Abdullah Gül; 2003-2014’te Recep Tayyip Erdoğan; 2014-2015’te Ahmet Davutoğlu... Hepsinin de Kürt sorununa ve sınır ötesi operasyonlara bakarkenki temel motivasyonu buydu.

Aynı hükümetler döneminde Kenan Evren, Nurettin Ersin, Necdet Üruğ, Necip Toruntay, Doğan Güreş, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ, Işık Koşaner, Necdet Özel ve en son Hulusi Akar genelkurmay başkanlıklarında bulundu. 1983’ten günümüze kadar aynı hükümet ve Genelkurmaylıklar döneminde 5 kez “sınır ötesi operasyon” yetkisi Meclis’te alınarak Medya Savunma Alanları’na yönelik kara ve hava operasyonları düzenlendi.


Fiyasko 

Günümüze kadar Türk Meclisi’nde oy çokluğu ile beş kez uzatılan askeri tezkere kararları, aslında dönemin ve günümüzün iktidarlarının PKK’ye karşı kendi ömürlerini uzatma çabasına ilişkindi. Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlığı, son yılların en yoğun hava saldırılarına karşı şu açıklamayı yapıyordu: “Hareketimiz topluma açık bir harekettir. Geçmişte de hiçbir kaybını gizlemediği için şimdi de gizlememektedir. Türk devletinin hava saldırıları tamamen bir fiyaskodur ve sonuçsuzdur.” (ANF, 10 Ağustos 2015) 

MHP’ye yakınlığı ile bilinen “terör uzmanı” Nihat Ali Özcan, tezkere kararlarının iç kamuoyunun tepkisini azaltmaya yönelik alındığını ve bunun iktidarları bir süreliğine rahatlattığını belirtmesi (Milliyet, 17.10.2007) sınır ötesi operasyonların psikolojik yönünü ele verir niteliktedir. 

Yine Türkiye’nin ABD eski Büyükelçisi ve CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ da hava operasyonlarını Özcan paralelinde değerlendiriyor. Elekdağ, “Tüm çaba ve mücadelelere rağmen PKK tasfiye edilemedi. PKK’ye sürekli yanılgılı bir bakış söz konusu oldu. Eski Genelkurmay Başkanlarımız Kandil’i ‘BBG evi’ gibi izlediklerini belirtiyorlardı. Bu tamamen yanlış bir tespittir. Ki bu bir propagandadır. Hava saldırılarının düşünüldüğü gibi PKK’ye zarar vermediği artık kanıtlanmıştır.” (Cumhuriyet, 23 Aralık 2009) 

1983’ten günümüze kadar PKK’ye karşı alınan beş tezkere kararını değerlendiren İngiliz siyaset analisti Faris Kevin ise, 2 Ekim 2014 tarihinde alınan tezkere kararına ilişkin şu belirlemeyi yapıyordu: “Türk askeri ve hükümetleri, PKK kamplarını vurarak PKK’nin Türkiye’deki varlığını sona erdirmeye çalışıyor. Oysa PKK’nin esas kampları Kürt coğrafyasının hemen hemen her hanesine yerleşmiş durumda. Yani Kandil’e bomba düştükçe PKK’nin tabanı genişliyor. Çünkü sınırın öbür tarafındaki gençlerin aileleri bu bölgede yaşıyor. Sınır içi veya dışı operasyonlar sadece gerçeği ertelemeye yarıyor.” (The New York Times, 11 Ekim 2014) 


55 operasyon, 410 bin asker

1980 Askeri Darbesi’yle birlikte tüm hükümetlerin ana gündem maddesi olan PKK, son 35 yılda 11 hükümet, 12 Genelkurmay Başkanı eskitti. Gelen her hükümet ve Genelkurmay Başkanı, PKK’ye karşı ortalama beş sınır ötesi operasyona imza attı. Bundan sonrasını Balyoz Davası’nda yargılanan Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’ten alıntılayalım: “1983’ten 2015’e kadar PKK’ye karşı ‘medya savunma alanlarına’ toplam 55 sınır ötesi operasyon düzenlendi. Operasyonlara ilişkin 410 binden fazla asker görev yaptı. Bazen hükümetlerin zorlamasıyla bazen de askerin güç gösterilerinden dolayı sınır ötesi harekatlarda milyonlarca lira para ziyan edildi. Ziyan edildi çünkü bu ve benzeri operasyonlarda istenen hiçbir sonuç alınmadı.” 

Genelkurmay eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ ise Antep’te bir düşünce kuruluşu tarafından 13 Ocak 2015’te düzenlenen “Atatürk ve Cumhuriyet” konulu söyleşide, şöyle anlatıyor: “PKK ile empati kurulamadı. Sorun sadece askeri yöntemlerle halledilmek istendi. Gelinen aşamada bunun PKK’yi güçlendirdiği ortaya çıktı. Öyle ki PKK kamplarına, sadece yurtdışına (Medya Savunma Alanları) yönelik 11 bin 340 savaş uçağı, 63 bin tank, roketatar ve havan topu bataryası kullandı. 450 milyar dolara mal olan sınır ötesi operasyonlara sınırlarımız içinde yapılan operasyonlar da eklendiğinde ortaya korkunç bir rakam çıkacaktır. Tüm bunlara rağmen PKK, hala ciddi bir tehdit ve hala silahlı olarak karşımızda duruyor.”

Amerikan Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Operasyonlar Komutanı Yardımcısı Tuğgeneral Robert H. Holmes ise, Türk devletinin yıllarca PKK’ye karşı sınır ötesi operasyonlar düzenlediğini fakat sonuç alamadığını belirterek, “Türkiye, saldırıların dışarıdan geldiğini belirtiyor. Oysa PKK’nin önemli eylem gücü ve kabiliyeti içerideki militanlardan ve onlara verilen desteklerden kaynaklı” diyor ve sınır ötesi operasyonların sonuçsuzluğuna dikkat çekiyor. 


Kuzey cephesinde değişen bir şey yok

Her sınır ötesi operasyonda, “PKK’nin beli kırıldı, liderleri kaçtı, artık toparlanamaz” gibi propagandist manşetler atıladursun, Türk ordusunun ve ona bağlı paramiliter güçlerin son 35 yıldır Kuzey Kurdistan içlerinde PKK gerillalarına karşı gerçekleştirdiği hava ve kara operasyonlarının büyüklüğünü özel harekatçı emekli Yarbay Korkut Eken’in faali meçhul cinayetler için Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’ye verdiği ifadede de görmek mümkün. Tutanaklar, şu cümleleri kayıt altına alıyor:

“Savcı Mustafa Bilgili: PKK’ye karşı savaşmanız benim sizi sorgulamama engel teşkil etmez. 

Korkut Eken: Gabar’da, Cudi’de ve daha nice dağlarda 30 yıl boyunca 600 bin kahraman askerle PKK’ye karşı çatıştık. Benim arkamda bir 600 bin var, siz kaç kişisiniz?” 

(Madalyalı Mahkum; Saygı Öztürk)

Buradan anlıyoruz ki, Kuzey Kürdistan içlerinde 600 bin kişilik bir ordu PKK’ye karşı savaşmış. Bu zaman diliminde ve hala devam eden operasyonlarda kullanılan uçak, tank, havan, kobra, mayın gibi askeri ekipmanlarla yan yana getirildiğinde, Türk ordusunun PKK’ye karşı kullandığı askeri olanakların normal ölçülerde iki ülke ordusunun harcadığı olanaklara eşit olduğunu belirtmek abartı olmaz. 

Bunca zamandır tüm bu donanımlara, tekniğe, insan gücüne, uluslararası olanak ve koşullara rağmen nasıl oluyor da PKK, bir türlü alt edilemiyor. Galiba şifre, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın şu tespitinde gizli: “Bizim sihirli cümlemiz özgürlüktür. Halkımız bunun farkına vardı. Artık dünyanın hiçbir ordusu, bu cümlenin üzerine bir santim bile çıkamaz.” (29 Ağustos 1996, Bekaa)




Bir gerillaya karşı iki F-14


ABD’li Ortadoğu Askeri Stratejiler Uzmanı Dr. Ryan Timothy de gazetemize sınır ötesi operasyonları değerlendirdi ve benzer değerlendirmelerde bulundu. Gerilla savaşlarında hava operasyonlarının sadece barınma alanlarını ve lojistiği etkileyebileceğini belirten Timothy, “Düzenli ordular tüm teknik ve donanıma karşın gerilla savaşlarında kesin sonuç alamazlar” dedi. 

Timothy, hava saldırılarının gerillanın günlük yaşamı başta olmak üzere haraket alanlarını daraltabileceğini belirterek, “Yerleşik bir yaşama sahip olmayan militanlara ise hava saldırıları hiçbir zaman istenen zararı vermez. Fiziksel olarak yok etmekte ise karşılıklı kalaşnikof çatışmaları kadar bile etkili değildir” diye belirtti. 

Hava saldırılarının yüksek maliyetine de vurgu yapan uzman, trajikomik bir detaya da dikkat çekti: “PKK’nin sınır dışında 10 bin militanının olduğu belirtiliyor. Sizin belirttiğiniz sorti sayısı ise 11 bin 340. Yani ortalama iki savaş uçağı bir militan için havalanıyor.”

Timothy, gerilla savaşının olanaklarını anlatarak, bazen bir militanın bile çok maliyetli bir teknik donanıma sahip ordu güçlerini günlerce oyalayabileceğini, bu oyalamanın dahi gerilla savaşı açısından önemli bir başarı olduğunu belirtti.

PKK’nin savaş modelinin özgünlüğüne de dikkat çeken ABD’li uzman, şöyle devam etti: “PKK, ne Vietnam modeli ne de Tamil modelinden... Kendi modelini geliştirdi. Kürtlerin ağırlıkta İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de yaşaması, PKK’nin bu alanlar üzerindeki coğrafi ve siyasal yapıları da göz önünde bulundurarak ayrı ayrı modeller oluşturması, onu sürekli alternatif kıldı. Türkiye ve benzeri ülkeler, PKK’nin stratejisini, politik kıvraklığını ve en önemlisi militan-halk ilişkisini iyi okuyamıyor. Buna benzer gerilla hareketlerine karşı en sağlıklı yol, uzlaşmaktır.




PKK’yi okuyamazsa iktidarını kaybeder 


Harvard Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Öğretim Üyesi Aurick Paulson ise gazetemize verdiği demeçte, PKK’nin vuruldukça çoğaldığına dikkat çekti.

“PKK, coğrafi avantajlar başta olmak üzere halk desteğine, yeni savaşçı desteğine, siyasi kabiliyete, en önemlisi de 35 yıllık bir gerilla savaşı birikimine ve avantajına sahiptir” diyen Paulson, ekledi: “PKK, Türk devleti başta olmak üzere Ortadoğu dengelerine hakim. PKK’yi asıl güçlü kılan budur. Türk devleti ise PKK’nin sahip olduğu bu stratejik derinliği yakalayamadı.” 

Türk devletinin duygusal davrandığını ve iç dengelerden dolayı PKK’yle çatışmalı ortamı sürekli elinde tutmak istediğini kaydeden Paulson, özellikle son beş yıldır uluslararası güçlerin de Türkiye’den PKK’yle anlaşmasını istediğini belirterek, “Türkiye ise zayıf ve güçsüz bir PKK ile bu isteğe karşılık vereceğini belirtiyor. Fakat gelinen aşamada bunun böyle olmadığı, en azından Türkiye açısından ortaya çıkmıştır. PKK örgütsel olarak güçlendiği gibi uluslararası siyasal bir güç de kazandı. Türkiye hala bunu kırmaya çalışıyor” dedi. 

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarını kuvvetlendirmek için savaşa girmeyi bile göze almış göründüğünü söyleyen akademisyen, bunun hatalı bir strateji olduğunu ve Erdoğan’ı çok zora sokacağını belirterek ekledi: “Görünen o ki, şöyle bir strateji izleniyor: ‘Kandil’i vuralım, PYD veya Rojava ile olan hatlarını keselim. Böylelikle Rojava zayıflar. Rojava’nın zayıflaması en azında psikolojik ve askeri açıdan PKK’nin zayıflamasını da getirir. Bu elimizi güçlendirir ve böylelikle bölgesel güç olma yönünde yeni adımlar atabiliriz. Tabii bu stratejinin bir de iç ayağı var. Zayıflayan bir PKK şahsında iç muhalefet güç kaybedecek, Erdoğan’ın tek adamlığını kanıtlayacak. Başkanlık sistemi bir rotaya girecek ve güçsüz PKK, başkanla oturmaya zorunlu kalacak.

Bu politikalarla, Türkiye’nin Rusya, İran ve ABD’nin yeni konumlanmasını okuyamadığının ortaya çıktığını kaydeden Paulson, “PKK faktörünü doğru biçimde göz önünde bulundurmazsa, Türkiye’deki iktidar kendini kemirmeye başlar. Bundan önceki hükümetler de bunu iyi hesaplayamadıkları için kendilerini bitirdiler” dedi.


PKK’nin ‘stratejik derinliği’ Türk devletinden güçlü

BM’nin ‘uluslararası terör’ tanımının ve özellikle de NATO’nun ‘terör’ tanımının PKK’nin yürüttüğü mücadeleyle birlikte değişebileceğini belirten Aurick Paulson, tanımın nasıl formantlanabileceği konusunda ise henüz bir netlik olmadığını söyledi ve ekledi: “Önemli olan Rojava ve PKK’nin savunma pozisyonuna ilişkin algıların değişim göstermesidir. Birçok ülke, hatta Türkiye’nin en önemli müttefikleri, diplomatik bir dille, PKK’ye karşı yapılan hava saldırılarını meşru görmediğini açıkladı. Aynı güçler, PKK’nin vurularak zayıflamayacağının, aksine çoğalıp güç kazandığının da farkında. Tabii bu kendiliğinden gelişmiyor. PKK, özellikle son 2 yıllık dilimde Türk devletinden daha fazla stratejik derinliğe sahip olduğunu gösterip bölgesel dengelerin ne zaman nereye evrileceğini öngörmeye başladı.” 

Paulson, sonuç olarak PKK’ye karşı yapılan kara ve hava operasyonlarının askeri bir başarıdan ziyade 35 yıllık sonuçlarıyla bir başarısızlığa tekabül ettiğini ve edeceğini belirterek, “Ben şahsen Türk ordusunun bu sonuca vardığına inanıyorum fakat mevcut hükümet ve hükümetin üstünde tek söz sahibi olan Erdoğan’ın ‘tek adam’ olma histerisi, AKP’yi ulusal ve uluslararası alanda kemirdiği gibi orduyu da içten içe tepkilendirmeye başladı” diye kaydetti.




PKK operasyonla bitmez

Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana ülke içinde yaşanan sorunların sorumluluğunu sürekli “Dış mikrak, dış oyun, dış maşa, üst akıl” gibi söylemlerle başka yerlere atan Türkiye Cumhuriyeti’nin son hükümet versiyonu AKP de, diğerleri gibi Kürt mücadelesinin “dış mihraklardan” kaynaklandığını tekrarlamaya başladı. 

İtalya İstihbarat Teşkilatı (Agenzia Informazioni e Sicurezza Esterna, AISE) Askeri İstihbarat Bölümü Asya Ülkeleri Servisi İletişim Masası eski Şefi Renzo M. Bianchi, şöyle anlatıyor: “PKK’nin kök hücresi, Türkiye’de yaşayan Kürtlerdir. Kürtler, Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yaşıyor ve buralarda yaşayan Kürtlerin önemli bölümü PKK sempatizanıdır. Abdullah Öcalan’ın kaçırılmasıyla birlikte nerelerde eylemler olmuşsa orada PKK vardır. Türkiye, PKK’ye saldırdıkça kök hücreden başlayarak dünyada yaşayan Kürtlerde de bir tepkiye neden oluyor. Türkiye kendisine geniş bir cephe açmış durumda. Öyle ki Diyarbakır’da kalkan uçağın sesi, on dakika sonra tüm dünyadaki Kürtlere yayılıyor. Bunu bir ahtapota benzetebilirsiniz. Bu nedenle PKK’ye karşı askeri operasyonlarla sonuç almak neredeyse imkansız. Sonuç derken, şunu kast ediyorum: Belki bir operasyonla yüz PKK’liyi öldürebilirsiniz ama PKK’yi bu operasyonlarla bitirmeyi düşünmek büyük bir yanılgı olur.”


Türk ordusu tarafından yapılan operasyonların zaman ve tarihleri, operasyonlara katılan asker sayıları ve savaş uçakların yaptığı sorti sayıları:

* 25 Mayıs 1983: 20 bin asker, 28 sorti 

* 15 Ağustos 1986: 118 sorti

* 4 Mart 1987: 414 sorti

* 25 Ekim 1991: 12 bin asker, 78 sorti

* 30 Ağustos 1992: 50 bin asker, 1170 sorti

* 2 Eylül 1992: 10 bin asker, 93 sorti

* 7 Ekim 1992: 60 bin asker, 723 sorti

* 27 Ekim 1992: 35 bin asker, 651 sorti

* 29 Ekim 1992: 5 bin asker, 507 sorti 

* 31 Ekim 1992: 10 bin asker, 628 sorti

* 10 Ekim 1993: 5 bin asker, 187 sorti

* 30 Kasım 1993: 5 bin asker, 411 sorti

* 13 Aralık 1993: 15 bin asker, 21 sorti

* 18 Aralık 1993: 5 bin asker, 27 sorti

* 20 Aralık 1993: 10 bin asker, 63 sorti

* 28 Ocak 1994: 2 bin asker, 12 sorti

* 18 Mayıs 1994: 5 bin asker, 74 sorti

* 26 Temmuz 1994: 252 sorti

* 3 Ağustos 1994: 163 sorti

* 21 Mart 1995: 15 bin asker 

* 22 Mart 1995: 961 sorti

* 23 Mart 1995: 35 bin asker, 628 sorti

* 25 Nisan 1995: 5 bin asker, 2076 sorti

* 2 Mayıs 1995: 28 sorti

* 9 Temmuz 1995: 5 bin asker, 12 sorti

* 14 Haziran 1996: 3 bin asker, 9 sorti

* 21 Temmuz 1996: 271 sorti

* 25 Temmuz 1996: 527 sorti

* 8 Ekim 1996: 5 bin asker

* 30 Aralık 1996: 5 bin asker, 48 sorti

* 1 Ocak 1997: 7 bin asker, 62 sorti

* 14 Mayıs 1997: 10 bin asker

* 15 Mayıs 1997: 57 sorti

* 13 Haziran 1997: 3 bin asker, 9 sorti

* 25 Eylül 1997: 241 sorti

* 1 Ekim 1997: 3 bin asker

* 5 Aralık 1997: 5 bin asker, 271 sorti

* 29 Nisan 1998: 45 bin asker 

* 1 Aralık 2007: 3 bin asker

* 16 Aralık 2007: 5 bin asker

* 17-18 Aralık 2007: 3 bin asker

* 22 Aralık 2007: 251 sorti

* 26 Aralık 2007: 221 sorti

* 4 Şubat 2008: 26 sorti

* 21 Şubat 2008: 17 sorti

* 17 Ağustos 2011: 22 sorti

* 19 Ekim 2011: 5 bin 13 sorti

* 4 Kasım 2012: 9 sorti



KAYNAKLAR:

* www.aljazeera.com.tr (19 Eki 2011)

* www.karar.com (23 Ağustos 2015)

* www.refworld.org

* Oraminal Özden Örnek günlüğü (sayfa 97,98)

* Zaman Dünya-25 Temmuz 2007

* Corriere Tv News (16 Ağustos 2015)



ALİ ONGAN/BASEL

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.