Aynı sokaklarda adım adım

Haberleri —

Şırnak’ın Cizre ilçesinde onlarca Kürt’ün yakılarak katledildiği Sur Mahallesi’ndeki 3. vahşet bodrumunda sağ kurtulmayı başarabilen Serhildan, devletin ambulans mizanseni, yaralıları infaz edip teşhir etmesi, insanların yakılması, delillerin kepçelerle yok edilmesi başta olmak üzere yaşanan insanlık suçlarının az sayıda tanığında biri. 

Üzerinde hala yaşatılan vahşetin etkisini taşıyan Serhildan konuşurken çoğu zaman boğazı düğümleniyor. Serhildan’ın anlattıkları Cizre’den vahşete karşı insan iradesiyle nasıl bir direniş sergilendiğini de ortaya koyuyor. Anlattığı olaya göre ses tonu değişen Serhildan, kurduğu her cümlenin anını tekrar yaşıyor. 


İnsanlar çok cesurdu 

Saldırılar sırasında izlediği yolu takip eden Serhildan, sıkıyönetim ve saldırı başlamadan kentte misafir olarak gelip zulüm karşısında direniş bayrağını yükseltenlerdi. Devletin kente bir katliamdan çok daha öte bir şey yaptığını vurgulayan Serhildan, “Buradaki halk devletin savaş ahlakına uymasını bekliyordu. Devlet tüm insani, vicdani ve ahlaki normları çiğnedi” dedi. 

Kente geldiğinde insanların ne kadar cesur olduğunu kendi gözleri ile gördüğünü ifade eden Serhildan, “Buradaki insanlar yaşatılan vahşet karşısında son nefesine kadar direndi” diye vurguladı.


6 arkadaşıyla birlikte

Türk güçleri Cudi Mahallesi’ne girince Sur Mahallesi’ne doğru 6 arkadıyla birlikte çekildiklerini belirten Serhildan, Cudi ve Sur mahallelerinin yukarısında bulunan Cafer Sadık Tepesi’ne paralel ilerlediklerini; bölgenin dört taraftan sürekli top atışına tabi tutulduğunu dile getirdi. Serhildan, “Heronlar sürekli bizi takip ediyordu. Sivil olduğumuz biliniyordu. Ancak yine de geçtiğimiz her sokak girdiğimiz her ev top atışlarına tabi tutuldu. Şarapnel parçaları ve toz duman arasında hareket ediyorduk” diye konuştu.


Patlamanın tozuyla kurtuldu

Türk güçleri Kobanê Caddesi’ni kapattığı için kent merkezine gidemediğini ifade eden Serhildan, Cafer Sadık Tepesi’nin olduğu alanın altında bir evde günlerce beklediklerini söyledi. Serhildan şöyle devam etti: “Türk güçleri eve yaklaşınca Kobanê Caddesi’ne doğru indik. Bir sabah balyoz sesleri ile uyandık. Askerler evin duvarlarını balyozlarla kırarak girmeye çalışıyorlardı. Biz de hemen toparlanıp evden çıkmaya çalıştık. Biz evin etrafını kontrol edene kadar askerler bir odanın duvarında delik açtılar. Biz evin çıkış kapısında evden çıkmaya çalıştığımızda askerler açtıkları delikten evin içine bomba attı. Askerlerin attığı bomba sonucu büyük bir patlama meydana geldi. Patlamanın yarattığı tozdan faydalanarak kendimizi sokağa attık. Koşarak uzaklaşmaya çalıştık.


Kobra’nın ateşiyle düştü

Bizi geç fark eden Kobra ateş açınca yanımızda bulunan bir arkadaş düştü bir arkadaş da yaralandı. Yaralı arkadaşımız ile birlikte bir eve girdik. Biz eve girer girmez Kobra girdiğimiz eve yaklaştı. Biz kapıyı kilitledik. O sırada düşen arkadaşımızın sessi ile birlikte bir tarama sessi de geldi. Biz arkadaşımızın katledildiğini anladık...


Bir evden diğerine...

Evin içinde mahsur kaldığımızı düşünürken evin içerisinden bir merdiven bulduk. Kolundan yaralanan yaralı arkadaşımız ile birlikte merdivenle diğer evin içerisine atladık. O evin kapısı başka sokağa açılıyordu. Hiç durmadan aşağı doğru koşmaya başladık. Biz koşarken terk ettiğimiz evden çok şiddetli patlamalar meydana geliyordu. Biz 3-5 sokak aşağı indikten sonra YPS güçleri ile karşılaştık. Onlar bizi hemen bir evin bodrumuna yerleştirdi.


Bodrumda hayata tutunduk

Bir hafta o evin bodrumunda kaldık. Bu sürede kendi imkanlarımızla yaralı arkadaşları tedavi etmeye çalıştık. Kurşun arkadaşımızın kolundan girip çıkmıştı. Bodrumda bulunan yastıkların yünlerini çıkarıp bir kazakla arkadaşımızın kolunu bağladık. Hiç bilmediğim halde bulunduğumuz bodrumda ekmek yaptım. Evde peynir, zeytin ve tahin gibi kahvaltı bulduk. Günlerce öyle ayakta kalmaya çalıştık. Evin bahçesinde kuyu vardı. O kuyudan su ihtiyacımızı gideriyorduk.


Ekmek bulmak için

Bodrumda ekmek bitti. Herkes çok açtı. Ben de ekmek almak için bodrumdan çıktım. YPS’lilerden ekmek almak istedim. Ekmek ile dönüp tam bulunduğumuz bodruma gireceğim esnada tarama oldu ve bir kurşun bacağıma isabet etti. Olayın sıcaklığıyla önce bir şey hissetmedim ancak sonra sendeleyince anladım.


YPS’lilerin fedakarlığı

Artık yaralılar arasındaydım. Bir iki gün sonra bazı YPS’liler geldi. YPS’liler devletin çok ağır saldırdığını ve mühimmatlarının az kaldığını belirtti. YPS’liler ‘biz fedai eylem gerçekleştireceğiz o yüzden bu sokak artık güvenli değil siz yine birkaç sokak aşağı inin’ diye uyardılar. 


Üçüncü bodruma gidiş

Geceyi girdiğimiz sokaktaki evde geçirdik. Daha sonra tekrar Sur Mahallesi içlerinden Kobanê Caddesi’ne doğru 3-5 sokak inmeye çalıştık. Belirli bir süre ilerledikten sonra yine bir grup YPS’li ile karşılaştık. Oradaki arkadaşlarını sordular, biz de durumu aktardık. Onlar da bizi bir bodruma götürdü. Bu bodrum kamuoyu tarafından üçüncü vahşet bodrumu olarak bilinen bodrumdu.


10’dan fazla yaralı vardı

Bodruma indiğimizde 10’dan fazla yaralı vardı ve biz orada kaldığımız müddetçe de yaralılar getirilmeye devam edildi. Sağlık durumları iyi olan arkadaşlar bize bakıyordu. Bir hafta sonra Türk devlet güçleri bodrumun bulunduğu sokağa girdi. Bulunduğumuz bodrumun binasına ve çevre binalara yoğun top atıştı gerçekleştirdi. Özelikle sabahları çok ağır saldırılar oluyordu. Bodrumun etrafında bulunan tüm binalar yıkılmıştı.


Tedavi imkanı yoktu

Bazı yaralılar tedavi edilmediği için şehit oluyordu. Şehitler birlikte kalıyorduk. Bizim bulunduğumuz bodrum çok genişti. Sağlam arkadaşlarımız gün içerisinde bize yiyecek bir şeyler bulurdu. Bazen bir günü bir bisküviyle idare ediyorduk. Su çok sınırlıydı. Borumda sadece bizim yataklarımız vardı. Bir de bina henüz inşaat halinde olduğu için tahtalar falan vardı.


Bodrumun tavanı delindi

Türk güçlerinin attığı toplar sonucu bodrumun tavanında delikler oluştu. Paletli tanklara yerleştirdikleri doçkalarla o deliklerden içeriye doğru yoğun tarama yapıldı. O taramalar esnasında yaralı arkadaşlarımızın çoğu katledildi. 


YPS’li arkadaş kendine sıktı

Tarama ve çığlık sesleri kesildiğinde yüzümü yaralı arkadaşlara çevirdi. İki YPS’linin elinde tabanca vardı ve son nefeslerini alıp veriyorlardı. Ben o an anladım ki YPS’li iki arkadaş devlet güçlerinin kendilerini katletmesini beklemeden son kurşunlarını kendilerine sıktı.


Pet şişelerle benzin attılar

Uzun süren tarama sonrası zırhlı araçların sesleri yaklaştı. Ayak sesleri gelmeye başladı. Sonra bodrumda açılan deliklerden içeriye bir şeyler atıldığını fark ettik. Atılan şeylerden biri önüme geldi ve pet şişe içine konulmuş benzin olduğunu gördüm. Çok sayıda benzin şişesi atıldıktan sonra içeri yakıcı bir şey attılar. Bodrumda yangın çıktı. 


Tahtalar tutuşmaya başladı

Bodrum çok genişti. Taramalar esnasında açılan deliklerden zırhlı araçların bizi görmemesi için bazı inşaat tahtalarını üst üste koymuştuk. Atılan benzin ve ateşin tutuşması ile o tahtalar da yanmaya başladı. O esnada yanımızda kalan sağlam iki arkadaş da yukarı kata çıkmışlardı. 


Mehter marşı eşliğinde

Dumanların çıkmasıyla zırhlı araçlar mehter marşı çalmaya başladı. Ateşin çıktığı yerde bulunan tahtaları yangından uzaklaştırdım. Katledilen kişilerin cenazelerini de oradan uzaklaştırdım. Yangını kontrol altına aldım ancak tam söndürmedim. İçerden duman çıkmasını sağladım. Yangın tamamen sönerse askerler içeride yaşayan birilerinin olabileceğini tahmin edebilecekler.


Bu sefer de gaz attılar

Yangından sonra bodruma yoğun gaz bombaları attıldı. Saatlerce biber gazı içinde kaldık. Taramadan kurtulan bazı yaralılar da biber gazı yüzünden hayatını kaybetti. Hemen merdivenin yanında olan iki arkadaştan biri yukarı haber vermek için gittiğinde askerin hedefine giren birini vurdular.


TV’ye katılanlar olmuştu

Gece saatlerinde bodrumdan çıktım, sağlam arkadaş ile daha önce açılan koridordan yanda bulunan eve geçtik. Eve gittiğimde orada 25 kişiye yakın insan vardı. Onlar inip aşağıda bazı yaralıları aldılar. Sonra orada bulunan arkadaşlar bana TV’ye katılıp durumu aktardıklarını söyledi. HDP’li yetkililer devreye girmiş ambulans gelip bizi alacak, dediler. Hatta o esnada orada bulunan arkadaşların bazıları telefon ile ailelerini arıyordu. Ailelerinden helallik alanlar da oldu.


Ambulansa gitme kararı 

Gece boyunca kendi aramızda sürecin nasıl olacağını tartıştık. Sonradan adının Derya olduğunu öğrendiğim arkadaş bize sabah ailesini, basını ve HDP’li yetkileri aradığını ifade etti. Hatta birçok kanalda canlı yayında olanları aktardığını söyledi. O ve bir erkek arkadaş daha bağlanmış TV’ye. O güne kadar katliam yapan devletin neler yapabileceğini herkes biliyordu. Ancak içerdeki insanların çoğu öğrenci ve sivildi. O yüzden ortak karar alarak sabah gelecek olan ambulansa gideceğiz, dedik.


Çıkanların hepsi vuruldu

Akşam gelmeyince sabah 09.00 da gelecek dediler. Bazı gönüllü sağlıkçıların devreye girdiğini söylediler. Sabah ambulans gelecek ve siz oraya doğru ilerleyeceksiniz, dediler. Zaten evin etrafı Türk güçleri tarafından sarılmıştı. Sabah olunca hepimiz toplanıp dışarı çıkmaya koyulduk. İkinci kattan inip birinci katın giriş kapısından sokağa doğru çıktık. Birinci kattın etrafında delikler açılmıştı. Ve o deliklerden zırhlı araçlar bizi görüyordu. Arkadaşlar aralarında kısa bir mesafe bırakarak dışarı çıktılar. Ben ve bazı yaralılar birinci katta bekledik. O arkadaşlarımız ambulansa gittikten sonra beni ve diğer yaralıları alacaktı. Arkadaşlar, ‘burada yaralılar var’, ‘silahlı kimse yok’ diye sesleniyordu. Askerlerin olduğu zırhlı araç çok yakındı zaten. Günün sessizliğini uzun bir tarama bozdu. Sokağa çıkan arkadaşlara, kapıda bekleyenlere ateş açıldı. Ateş açıldıktan sonra askerlerin hareketlendiğini fark ettik. Binaya gireceklerini anladık. Tarama öncesi ben yukarıdaki bir yaralıya baktım. Sonra aşağıdaki yaralıya baktım bir ihtiyacı var mı diye. Tarama olduktan sonra birinci kattaydım. 


Hava boşluğundan ikinci kata

İkinci katta çıkmak için banyonun hava boşluğunu kullandık. Ben çıktıktan sonra arkamdan iki arkadaş daha geldi. Ben ve bir arkadaş odadaki yorganların altına saklandık. Oda çok dağınıktı. Bir arkadaşta sandık dolabının içine girdi. Biz saklandıktan hemen sonra askerlerin ayak sesleri gelmeye başladı.


Bütün yaralıları katlettiler

Askerlerin telsiz sesleri de geldi. Yaralı arkadaşlarımızın hepsini de katlettiler. Sonra odalara bakmaya başladılar. Girdikleri her odaya önce el bombası atıyorlardı sonra bir tarama gerçekleştiriyorlardı. Biz ikinci katta bir odaya saklandık. Asker odaya girdi etrafı taradı. Bizi şans eseri görmediler ve kurşun isabet etmedi. Çok kısa bir süre yukarıda kaldılar ve gittiler.


Karşı odada yemek yediler

Bulunduğumuz evin ikinci katı, karşılıklı çift daireden oluşuyordu. Türk askeri karşımızdaki daireye geçip orada kaldı. Orada yemek yediler. Afiyet olsun sesleri geliyordu. Zaten günler sonra o odaya baktığımda hala yerde yemek attıkları vardı.


Sandıktaki arkadaş katledilmişti

Askerler çıktıktan sonra bir gece evde kaldık. Sonraki gün sandıkta saklanan arkadaştan ses alamayınca sağlam arkadaşım sandık kapısını açtı. Arkadaşımızın katledildiğini gördük. Günlerce o evde kaldık.


Üç gün sonra kepçeler geldi

Askerlerden üç gün sonra evin yanına kepçe geldi. Polis eşliğindeki kepçe, bulunduğumuz evin etrafındaki evleri yıktı. Kepçenin bir iki gün o bölgede çalıştı. Bir sabah uyandığımızda kepçenin ağzının bulunduğumuz binaya yöneldiğini gördük. Olası yıkımda neler yapabileceğimizi kararlaştırdık. Ancak kaldığımız evi yıkmadılar.


Termosifonda iki litre su

Evin buzdolabında dondurulmuş ekmek, dağıtılmış eşyalar arasında bir kutu tahin bulduk. Tahin yüzünden susayınca artık yememeye başladık. Musluklardan su akmıyordu. Banyodaki termosifonu çok dikkatli bir şekilde açtık ve orada iki litreye yakın su çıkardık. Günlerce o su ve ekmekle idare ettik. Sıra ile nöbet tuttuk. Günde 2-3 saat uyabiliyorduk. Çünkü her an birileri gelebilirdi.


Kürtçe konuşma sesleri gelince

Bir sabah Kürtçe konuşma sesleri duyduk. Ancak sesin halka ait olup olmadığını anlayamadık. Yasak kalktı mı diye düşündük ancak arkadaşım yasak kalkarsa halk buraya kitlesel bir şekilde gelir, dedi. Sonraki gün tekrar Kürtçe konuşma sesleri duyunca halkın artık dolaşabileceğini veya yasağın kalktığını düşündük. Sokakta gördüğümüz bir ana ile iletişime geçtik o bize durumu anlattı. Biz de evden çıktık.


Kapıda vahşet izleri vardı

Evden çıkınca kapıda vahşetin izlerini gördük. Kapıda arkadaşlarımızın elbiseleri vardı. Hepsinin elbiseleri çıkarılmıştı. Etrafta hep kan izleri vardı. Sokakta yürüdüğümüz esnada zırhlı araçlar devriye atıyordu. Gaz bombaları da atıyorlardı. Biz onları gördük ama onlar hiç görmedi bizi.”


Onlara söz verdim

Bundan sonra ne yapacağını ilişkin konuşan Serhildan, röportaj yayınlamadan önce kentten çıkacağını ifade ederek şunları dile getirdi: “Ben artık eski hayatıma devam edemem. Ben tüm katledilenlerin son anlarına şahit oldum. Daha o zaman bir söz verdim. Ben bu sözün gereğini yapacağım. Onlara yapılanların hesabını mutlaka herkesin sorması gerekiyor.” 


 DİHA/ŞIRNAK

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.