Barış mücadelesini radikalleştirmek gerek

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Savaşa karşı çıkarak barışı sağlamak naif bir barış talebini seslendirmekle pek mümkün olmasa gerek. Savaşa karşı çıkmak barış siyasetini örgütlemekten, bu siyaseti direnişe dönüştürmekten ve topyekûn kararlı bir mücadeleyi var etmekten geçiyor. Kobane direnişi bu anlamıyla son yarım yüzyılın gördüğü en büyük barış mücadelesidir. Emperyal güçlere karşı, kapitalist savaş stratejisine karşı ve ırkçı iktidarların kuşatmasına karşı topyekûn bir barış mücadelesinin yaratılmasına Kobane’de tanık olduk. 

 

Ukrayna savaşı ikinci haftasını geride bıraktı. İki devlet arasında sürse de askeri-politik-ekonomik anlamda üçüncü dünya savaşının yeni bir varyantını izliyoruz. İki kutuplu dünyanın nükleer silahlanma stratejisi açık bir üçüncü dünya savaşının çıkmasına engel olmaktaydı. Buna karşılık, farklı savaşlar altında ikinci büyük savaştan bugüne süreğen bir savaş iklimi içinde yaşayageldik. Bir dünya savaşı çıkmamasına rağmen bir dünya savaşından çok daha fazla insan yaşamını yitirdi, yerinden yurdundan oldu. Kore ve Vietnam savaşlarından Afganistan’a, Irak’a kadar tüm dünyayı sarmalayan, zamanı ve coğrafyayı yöneten yeni küresel savaş stratejisi genellikle bölgesel niteliğiyle ön plana çıktı. 

Ukrayna savaşı bir yanıyla yeniden açık bir şekilde iki kutuplu dünyaya dönüşün belki de ilk açık savaşı. Suriye savaşında vekâlet savaşları adıyla örtülü bir şekilde kendisini hissettiren kutuplaşma eğilimi Ukrayna savaşında belirgin bir hal almış durumda. Giderek yükselen Rus şovenizminin Ukrayna’daki NATO destekli faşist iktidarla karşı karşıya gelmesi aslında tek cephede çoklu savaş stratejilerinin karşılaşmasıdır.

Putin’in Lenin karşıtı söylemleri Rus şovenizminin yükselişini haber verirken, Ukrayna’da sahnelenen direniş de NATO’nun yeni ırkçılıkla bezenmiş ön cephe iktidarlarına önemli bir örnek oluşturuyor. Emperyal güçlerin ırkçı dinamikleri harekete geçirme maharetini geçmiş yüzyıl boyunca oldukça fazla deneyimledik. NATO merkezli savaş senaryolarının neredeyse tümü bu ırkçı zeminden beslendi ve şimdi karşısında artık açıkça aynı dilden konuşan, Çar Rusya’sını canlandırma peşinde koşan bir düşman var. 

Suriye savaşında hissedilmekle beraber yeterince adı konulamayan bu gelişme artık kendisini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. Yeni kutupluluk aynı ideolojiden beslenen bir paylaşım savaşı içindedir. Batının ekonomik gücüne karşılık Doğu’nun jeostratejik gücü karşı karşıya geliyor. Batı ekonomik gücünün sürdürülmesi adına bir genişleme stratejisi peşinde koşarken, Doğu jeostratejik avantajlarını verimli kılmaya çalışıyor. Emperyal paylaşımların tüm vahşeti artık çok daha acımasızca tüm dünyayı sarmalamaya devam edecektir.

Bugün savaş karşıtı mücadelenin zayıflığı ve zaafı da aslında bu yeni kutuplaşmaya olan yabancılıktan kaynaklanmakta. Tek kutuplu ve kusurlu demokrasiler altında kendisine yer bulmaya çalışan savaş karşıtlığı Afganistan savaşında ve kısmen de Irak savaşında önemli bir duyarlılık yaratmış gözükse de çabuk sönüp gitti. Kalıcı bir savaş karşıtlığı, anti-militarist bir siyaset zemini yaratamadı. Anti kapitalist bir karakterden yoksun olması, orta sınıf reformizmi içine sıkışıp kalması bu zeminin oluşmasına engel oldu diyebiliriz. Bir başka neden de savaş karşıtlığının gerçek bir mücadele hattından kopuk gelişmesidir. 

Savaşa karşı çıkarak barışı sağlamak naif bir barış talebini seslendirmekle pek mümkün olmasa gerek. Savaşa karşı çıkmak barış siyasetini örgütlemekten, bu siyaseti direnişe dönüştürmekten ve topyekûn kararlı bir mücadeleyi var etmekten geçiyor. Kobane direnişi bu anlamıyla son yarım yüzyılın gördüğü en büyük barış mücadelesidir. Emperyal güçlere karşı, kapitalist savaş stratejisine karşı ve ırkçı iktidarların kuşatmasına karşı topyekûn bir barış mücadelesinin yaratılmasına Kobane’de tanık olduk. 

Bugün Putin’den yana olanlarla NATO’dan yana olanların, Batı’nın ağzı ile konuşanlarla Doğu’nun ağzından konuşanların pek bir farkı yok. Karşı karşıya olduğumuz savaş halklara, emekçilere, kadınlara ve doğaya karşı yürütülen bir savaştır. Halkların kendi kaderini tayin hakkını savunmayan, emekten, kadından doğadan yana radikal bir direnişle kapitalizme ve onun savaş siyasetine karşı çıkmayan bir barış mücadelesi hiçbir savaşı durduramaz. Suriye’de Kürt halkını yalnız bırakanların Ukrayna halkı için timsah gözyaşları dökmesinin inandırıcılığı olamaz. Savaşa karşı olmak ırkçılığa, kapitalizme ve emperyal yayılmacılığa karşı olmaktan geçiyor. Gerisi savaşa bedeniyle direnen güçlerin iradesine ipotek koyma peşinde koşan bir liberal akıldır…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.