Başarıda ısrar özgürlüğü getirdi


Toplumun demokratikleştirilmesinde, yönetimsel görevlerde, savunma mevzilerinde önemli görevler üstlenmiş durumda. Devrimle birlikte, devrim kadrolarını oluşturmak, ekonomik alanlar yaratmak için kadın akademileri, kadın merkezleri, kadın meclisleri, kadın iş atölyeleri kuruldu.
Ulaşılan özgürlük düzeyinin 30 yıllık bir direniş kültürüne dayandığını belirten Kürt Yüksek Konseyi Üyesi Îlham Ehmed ile Rojava’da kadın üzerine söyleştik.
Suriye ve Rojava’da Esed ve Baas rejimi altında yaşayan kadının durumu nedir?
Baas rejimi kadının bir araya gelip kendini ifade etmesine hiçbir zaman olanak tanımadı. Kadın yasalarda İslami mantığa dayalı yer alıyordu. Kadının kölelik durumu bir kadermiş gibi farz kılınıyordu. Kadın, haklarını ele etme bakımından hiçbir zaman kendini ifade alanı bulamadı. ‘Kader’ine razı olma anlayışı kadının haklarının farkına varmasında bir engeldi zaten. Dolayısıyla bir mücadele zemini oluşmadı.
Bu kaderi değiştiren Kürt kadınları oldu. Yaklaşık 30 yıldır Kürt kadınları Baas rejimine karşı mücadele içerisinde oldular. 30 yıllık deneyimin belli düzeyde Arap kadınları üzerinde de etkileri oldu. Özellikle Rojava’da devrim süreci başladığından beri eğitim, örgütlenme, düşünce anlamında Arap, Süryani ve diğer halklardan kadınların da arayışları başladı. Farkındalık gelişti. Şu anda mevcut kadın örgütlenmeleri, Kürt kadınlarının mücadelesinden etkilenme sonucu kurulmuş olan örgütlenmelerdir.
Altüst oluş dönemlerinde kadın, Baas rejimi tarafından olduğu kadar, muhalifleri tarafından da katliama uğradı, şiddet ve baskı gördü. Mücadele eden, örgütlenen kadınlar, ‘din’ kılıfı altında Baas rejimine karşı savaş yürüten oluşumların işkencelerine maruz kaldılar, zindanlara atılıp hakarete, tecavüze uğradılar. Halen zindanlarda olan bazı kadınların akibetleri bilinmiyor. Daha farklı ne tür uygulamalara maruz kaldıkları bilinmiyor. Savaştan dolayı göç eden, mülteci kamplarında yaşayan kadınlar da ağır uygulamalara maruz kaldılar. Öte yandan onlara boyun eğen, bunu kader olarak görüp rıza gösteren kadınlar da ne yazık ki hakaret, tecavüz, şiddet uygulamalarından kendilerini kurtaramıyorlar.
Bölgede süregelen şiddet ortamından elbette en çok kadınlar ve çocuklar zarar görüyor. Kendilerini din ile izah eden çete grupları, bir de ‘kadınları kendilerine helal kılan fetvalar’ çıkarıyorlar. ‘Cihat evliliği’ diye yasalar çıkarıyorlar; ‘cihat’ sürecinde erkeklerin seks ihtiyacını karşılamak için geçici evlilikler yapıyorlar. Çeşitli Arap ülkelerinden bu şekilde getirtilen sayısız kadın var. Kadınlar ya hamile kalıyorlar, ya AIDS hastalığı kapmış olarak ülkelerine dönüyorlar. Onlara göre ‘cihat’a giden erkeği tatmin etmek, kadını cennete götürür! Fuhuşun en üst düzeyde ifadesi olan bu durum; kadın kırımının da en ağır halidir. Bu aynı zamanda kadın direnişine, kadın kültürüne karşı bir saldırıdır.
Herkes biliyor ki, burada Kürt kadınları şahsında büyük bir direniş, bir mücadele veriliyor. Şiddetin bütün biçimlerine karşı amansız bir örgütlenme var. Aslında buna karşı saldırılıyor. Rojava kadınları şahsında bütün Ortadoğu halklarını ve kadınlarını moralden, iradeden yoksun bırakmak, kadın kırımına bu şekilde devam etmek istiyorlar.
Rojava’da kadınlar nasıl, hangi bedelleri ödeyerek bugünkü özgürlük düzeyine ulaştılar?
Başta da belirttiğim gibi, Rojavalı kadınların mücadelesi 30 yıllık bir geçmişe dayanıyor. PKK mücadelesi başladığında kapılarını heyecanla bu düşünceye açan; kadınlar oldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikrinden en çok kadınlar etkilendi ve ilkin kadınlar bu düşünceyi benimsedi. PKK düşüncelerinin yayılması, örgütlenme kadınların emeğiyle gerçekleşti. Kadının örgütlenmesi, özgürlüğü önünde engel olan bütün gerici anlayışların tasfiyesi, PKK mücadelesiyle mümkün oldu. Binlerce ifade edebileceğimiz sayıda kadın hem PKK saflarına akın edip silahlı mücadelede yer aldı, hem de toplumsal mücadelede öncü rol oynadı. Bu uğurda Rojava’nın sayısız kadın şehidi vardır. Bu yönüyle bugünkü kazanımlar, 30 yıllık PKK mirasına dayanıyor diyebiliriz. Yıllardır edindiğimiz birikim ve güçle kadın meclislerini, komitelerini, kurumlarını oluşturarak bu süreci başlattık.
Gelinen aşamada Rojava Devrimi’nde kadınlar dünyanın ilgisini üzerine çekmiş durumda. Burada kadınlar nasıl örgütleniyor, yaşamın hangi alanlarında yer alıyorlar? Devrimle neler değişti?
Rojava’daki devrim süreci içerisinde kadınlar bir irade ve kararlı bir güç olarak özgün mücadelelerini sahiplendiler ve her yerde meclislerini örgütlediler. Bununla toplumsal sorunları tespit edip gündemine alma, kadının karar iradesini ve çözüm gücünü ortaya çıkarma çabasına girdiler. Serhildanlara öncülük ettiler. Siyasi, ekonomik hatta askeri alanda bir örgüt haline geldiler. Yekîneyên Parastina Jinê-YPJ adı altında öz savunmalarını, merkezlerini oluşturdular. Kadınlar kendi özgün örgütlenme ve çalışmalarına, özellikle bu öz savunma çalışmalarına büyük ilgi gösterdiler. Siyasi alanda da, her ne kadar zorluklar çekilse de, öncülük rolü oynayabileceğini kanıtladı. Bölgede oluşturulan Geçici Bölge Yönetimi’nde yerini aktif bir şekilde aldı. Rojava’da kadının yaşamın her alanında kendini örgütleyecek, devrimi her an zinde tutacak, moral verecek zemin vardı. Devrim uğruna ödenen bedeller, başka türden bir duruşun sebebi olamazdı. Hiçbir zaman geri adım atma, kırılma, moralsizlik kadında yaşanmadı. Rojava’da kadın her zaman başarıda ısrarın duruşunu sergiledi.
Rojava’da yaşayan diğer halklardan kadınlara dönük yaklaşımlarınız nedir?
Arap, Süryani, Ermeni gibi halklardan kadınlarla ilişkilerimiz, ortak çalışmalarımız devrimin başlangıcından bu yana sözkonusudur. Ortak çalışmalar sonucunda Suriye Kadın İnisiyatifi olarak örgütlendik. Siyasi, toplumsal, sivil bütün kadın oluşumları kendini bu örgütlenmenin içinde ifade ediyor. Kadın mücadelesinin ortaklaşması açısından bu gerekliydi. İradeleşmeyi, özerklik, özgürlük fikrini henüz kendilerine ulaşamadığımız kadınlarla da paylaşma, eğitme hedefimiz var. Bütün kadınları bir çatı altında buluşturabiliriz. Çünkü kadınların amacı birdir. Sorunları da bir, mücadeleleri de birdir. Bu şiar altında Rojava’daki bütün kadın oluşumları, bütün bileşenleriyle birlikte ortak örgütlenmesini oluşturabilir. Bu temelde bir yaklaşımımız vardır. Şu anda da ortak programlar hazırlayıp ortak eylemlilikler düzenliyoruz.
Mevcut durumda Rojava’da kadınlar ne tür toplumsal sorunlar yaşıyor? Ne gibi sorunlar öne çıkıyor? Bu sorunlara yaklaşımınız ne oluyor?
Mücadelemiz başladığından beri savaştan kaynaklı birtakım sorunlarla yüzyüze kalacağımızı biliyorduk. Buna göre tedbirler geliştirmeye özen gösterdik. Rojava’da erkek egemen zihniyet 30 yıllık mücadeleyle her ne kadar değişmiş olsa da geri kalıntılar devam ediyor. Kendilerini ‘kader‘ zihniyetine teslim eden kadınlar da halen var. Mücadele süreçleri öncesinde yaygın bir şekilde yaşanan ‘namus‘ adı altında işlenen kadın cinayetleri, kadın intiharları gibi olaylar oldukça azaldı. Eskiye kıyasla yok denecek kadar az, hemen hemen durdurulmuş durumdadır.
Bu, elbette örgütlenme, kurumlaşmayla birlikte toplumda yaratılan özgürlük düzeyiyle alakalı bir durumdur. Bu türden sorunlara karşı özel olarak çalıştık. Gerektiğinde eğitim merkezlerimiz, gerektiğinde kadın asayişleri, gerektiğinde halk mahkemeleri devreye giriyor; birebir ilgilenerek, adalet, yargı mekanizmalarını işleterek hal yoluna gidiyorlar.
Buna rağmen daha kat edecek çok yolumuz var. Kadınları daha çok mücadeleye çekme, özgürlüğe çekmemiz gerekiyor. Çünkü erkek egemenliği bir şekilde kendini toplumda devam ettiriyor.
25 Kasım vesilesiyle neler söylemek istersiniz?
Kadının 5 bin yıllık erkek egemenliğine karşı mücadele etmesi için yılda bir gün çok az. Bu zihniyeti yok etmek veya dönüştürmek için yeterli değil. İçinde yaşadığımız her saati mücadeleye dönüştürmemiz şart. Yaşamımızı; aldığımız her nefesi, yutkunduğumuz her lokmayı mücadele zamanlarına dönüştürmeliyiz. Bütün kadınlar el ele vermeli, ittifak oluşturmalılar, birliklerini güçlendirmeliler.
Yarın: Kürt Kadın Hareketi’nin kadına yönelik şiddete karşı mücadele yöntemleri ve kazanımlarına ilişkin dosya
SOZDAR DÊRSIM/HABER MERKEZİ
