Baskı ve yasaklar Kürt sorununu çözmüyor

Forum Haberleri —

PKK yasağı

PKK yasağı

  • Otuz yıl önce zamanın Alman hükümetince alınan PKK’yi yasaklama kararı şimdiye kadar Kürt sorununun demokratik çözümünde olumlu hiç bir katkı sağlamadı. Aksine TC devletinin PKK şahsında Kürtlere karşı yürüttüğü soykırım savaşını hep kamçıladı ve çözümü zorlaştırdı.

ALİ AKTAŞ

Bu karar verilirken PKK’yi yargılamak amacıyla 24 Ekim 1989’da Almanya’da açılmış olan ve kamuoyunda “Kürt davası” olarak bilinen Düsseldorf Mahkemesi devam ediyordu. Mahkeme yasak kararından sonra 7 Nisan 1994’de bitti. Bitince Mahkeme Başkanı Belker, Federal Başsavcı Rebmann’ı suçlarcasına, Alman hukuk-yasa sınırlarını böyle zorlayan-aşan davaların artık açılmamasını istemiş ve hükümete de adeta “eğer PKK’yi terörist ilan edecekseniz siyasi yapın, hukuki mümkün değil” demişti. Dönemin Kohl hükümeti de sonucun böyle olacağını önceden görmüş olacak ki mahkeme sonucunu- kararını beklemeden- yasak kararını vermişti. Zaten daha sonra 129/a yerine 129/b’yi devreye koydular.

Nitekim dört yıldan çok süren mahkeme 16 kişiyle başladı, 90’nın başında 8, sonunda da 4 kişi bırakılınca 4 kişiyle devam etti ve 2 kişi de karar gününde bırakılınca içerde herhal “ayıp olmasın” diye 2 kişi tuttular. Çıkanlardan sayın Erdem Almanya’yı AHİM’e şikayet etti ve kazandı. AİHM Almanya’yı bu davada haksız bulmuştu.

Mahkemenin salonu bir kat, hücreler ise üç kat yerin altında yapılmıştı. Sırf bina için 7 milyon Mark harcanmıştı. Dava sonuçlanınca masraf 70 milyonu aşmıştı. Kürt tutuklular isteseydi mahkemeyi daha da uzatır ve masrafı artırabilirdi. Bild gazetesi hep “bu kadar paraya değdi mi” diye sitem ediyordu.

Kürt tutuklular mahkeme salonunda camdan özel yapılmış bir “akvaryum” içinde ve hepsinin başında birden fazla gardiyan nöbet tutarak kamuoyunun karşısına çıkarıldı. Avukatlar dahi kimseyle fiziki ilişki kurmalarına izin verilmiyordu. Sanık ve avukat yazışmaları sansürleniyordu. Manipüle edilmiş Alman basını adeta “dinozorlar mahkemede” dercesine çizgi resimler dışarıya servis ediyordu. Ama bu kurgu film iki ay sonra senaryoyu yazanların başında patladı. Sahipleri için dağ fare olmuştu.

Belki yüzbinlerce sayfayı aşan ve TC’nin bile “bu kadarı çok” diyeceği bir düzmece iddianame hazırlanmıştı. Nerdeyse tüm PKK karşıtlarını “şahit” yapmışlardı. İçinde Dev-Yol lideri, Komkar başkanı ve İsveç’e sığınmıs PKK kaçkınlarının hepsi vardı. Rebmann bir cımbızla PKK okyanusuna dalıp fail-suç aramıştı. Almanya’da bulamamış olacak ki, İsveç, Fransa ve Lübnan’a kadar uzanmıştı. Adeta sırf TC’yi değil, Avrupa-Ortadoğu’yu da PKK’den kurtarmaya soyunmuştu. BND, SAPO ve MİT hepsi devredeydi. Ama kuzu postuna girmiş bu savcı sonunda satın aldığı “Kronzeuge”, yani devlet şahidi veya TC diliyle “gizli tanık” “Çetiner olmasaydı bu mahkemeyi açamazdık” deyip yenilgiyi kabul etmişti.

Bu mahkeme tabi ki uzun ve kapsamlı bir hikaye olduğu için bu yazının kapsamını aşıyor, fakat PKK yasağıyla bağlantısı olduğu için az da olsa belirtmek gerekir. Zira bu yasak ve Mahkeme’nin ortak hedefi PKK’yi tasfiye etmekti. Zira tüm hile ve baskılara rağmen gelişimi-büyümesi engellenememişti. Tarihi-şanlı 15 Ağustos atılımı hızla halklaşmıştı. Bölge valiliği-köy koruculuğu-köy boşaltmalar- kitlesel katliamlar ve TC ordusunun yürüttüğü tüm operasyonlar sonuçsuz kalmıştı. Avrupa’da sahte PKK veya kendi Kürt örgütünü kurma çabası da boşa çıkmıştı. Özellikle de Olaf Palme cinayeti sistemin başında kalmış ve basın yoluyla PKK’yi teröristlikle damgalama çabası kamuoyunda rağbet görmemişti. Papa gibi Palme olayının da sistem içi suikast olduğu açığa çıkmıştı. Nitekim Palme olayını PKK’ye yüklemek isteyen Polis şefi H. Holmer ve Başsavcı Zeime bir yıl sonra görevden alınmıştı. Zaten Haziran 2020’de de İsveç baş savcısı Palme’nin bir İsveç’li tarafından katledildiğini resmen itiraf etti.

İşte böyle bir süreçte Almanya devreye girmişti, aslında bir ABD-NATO projesi olarak devreye sokulmuştu. Aynen TC’nin açtığı önce Amed ve şimdi de Kobanê kumpas davasına çok benzeyen bir mahkeme ve yasak sürecini yürüttü. Bugün TC’nin DAİŞ’in intikamını almaya çalıştığı gibi Almanya da TC’nin intikamını almaya çalıştı. Gerekçesi de PKK sözde teröristti. Oysa bu mahkemeyi açarken ve bu yasağı koyarken kendisi de dahil hala TC dışında kimse PKK’ye terörist demiyordu. Zira PKK doğarken, gelişirken ve bugün de bir demokratik ulus modeli-sistemi haline gelirken asla terörizme bulaşmadı ve asla bu yönteme rağbet etmedi. Bunu aslında tüm hegemonik güçler de çok iyi biliyorlar, ama işlerine gelmediği için işte Almanya-TC gibi yaklaşıyorlar. Yalnız şunu da belirtmek lazım ki, PKK şahsında Kürt halkını, devrimci-demokratik-ilerici insanlığı ve güçleri yargılayıp adeta tarihi Nürnberg Mahkemesi’nin intikamını almak isteyenler misliyle yargılandılar ve teşhir edildiler.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.