Bayrak ve çocuk

Forum Haberleri —

Mihraç Miroğlu

Mihraç Miroğlu

  • Şırnak'ta, bir Panzerin ezdiği çoçuk ve hemen yanıbaşında da onu ezen Panzerin fotoğrafı. İkisi yan yana getirildiğinde öylesine çarpıcı bir sömürgecilik hikayesi çıkıyor ki.

KEMAL GÜLER

Şırnak'ta, bir Panzerin ezdiği çoçuğun fotoğrafı, sizin de dikkatinizi çekmiştir mutlaka.

Hemen yanıbaşında da onu ezen Panzerin fotoğrafı. İkisi yan yana getirildiğinde öylesine çarpıcı bir sömürgecilik hikayesi çıkıyor ki.

Çocuk, fotoğrafta hafif yana kaykılmış afili poz vermeye çabalıyor, büyüklerinden aldığı ödünç bir duruşla. Gözlerinin içi gülüyor kadraja bakarken. Buğday rengi bir teni, açık kumral saçları, dudağının kıyısına ilişmiş samimi tebessümü ve üstüne büyük bir heyecan ve zevkle giydiği galatasaray forması... Ve kalbinin üzerine gelecek biçimde ayarlanmış, giydiği forma ile taşınabilir hale gelmiş Türk bayrağı...

Panzer ise; simsiyah bir ceberut gibi duruyor fotoğrafta. Soğuk, acımasız, etrafındaki her şeyin içinde kara bir küfür gibi duruyor. Siyahlığındaki faşizm, soğukluğundaki sömürge buyurganlığı, insana mutlak kötülüğü çağrıştırıyor. Üstünde, ta tepesine işlenmiş o kırmızı beyaz renkler olmasa, o ay yıldız bilinmese, bize kötülüğün kimliksizliğini anımsatacaktı. Ama değil!..

Kimliğini dağa taşa kazıyarak hükümranlığını tanrısal bir yazgıya dönüştürmeye çalışan bir zihniyetin, faşist sömürgeci Türk devletinin işiydi. Ve bir kez daha kahar olan benim diyordu.

Cellat benim, yargıç ben... Tepesindeki o Türk bayrağıyla, tekerleklerinin altına alarak çiğnediği o Galatasaraylı Şırnaklı çocuk, öldürülmüş onlarca Kurt çocuğun son halkası...

Sahi kim çiğnedi o çocuğu? Simsiyah, soğuk, hunhar katillerden daha duygusuz olan o panzer mi ya da dikkat etme ihtiyacı bile duymayan, bu topraklarda kelle başı para almaya alışmış o özel harekat polisleri mi!? Yoksa, şu en yukarıda duran; oradan her şeye yön veren, yön verdiği her şeyi kutsayan, dokunulmaz kılan o meşum bayrak mı? Her Kürt’ün cevabını çok iyi bildiği ve duyduğunda kendi çaresizliğini hissettiği bir soru bu.

Sen kalbinin üstüne yerleştirsen de, bir müslümanın Kuran’ı öptüğü gibi, öpüp öpüp başına koysan da o, sana bir sömürgeye baktığı gibi bakıyor işte. Yukarıdan ve aşağılayarak. O kadar kısa, o kadar açık, o kadar sade; işte o kadar...

Resmi araçların Kurdistan’da öldürdüğü çocukları tartışıyor herkes adını koymadan.

Neredeyse herkes o araçların, nasıl hoyrat kullanıldığını yazıyor "Kürt illerinde". Niçin araç şoförlerinin cezalandırılmadığını soruyor. İyi niyetli bir çok yazar, hangi tarihlerde kimin nerede katledilmiş listesini çıkarıp yayınladı. Herkes cevabını bildiği şeyi sorup duruyor. Niçin bir tek insan bile sorumlu tutulup cezalandırılmıyor diye. Oysa gün gibi ortada her şey. Çünkü sorumlu olan ne panzer ne de onun şoförü. Sorumlu olan, yargılanmaz olandır. O bayrakla yapılan ne sorgulandı ki, bunlar sorgulansın. Bütün katliamlar, bütün talanlar, bütün sistematik tecavüzler bütün yakılan köyler, bütün faili meçhuller, bütün kesilmiş başlar, koparılmış uzuvlar, bütün asit kuyuları hep bu bayrağın altında ve onu kutsayarak yapılmadı mı? Unutuluyor ya da bir yanılsamaya inanarak eşit yurttaş olduğumuz sanılıyor. De-ği-liz. Yurttaş olduğumuz yalan. Eşit olduğumuz mide bulandıran bir riyakarlık demogojisi. Biz tarihin hiçbir döneminde hiç bir sömürgeciyle eşit olmadık, onların yurttaşları değildik. Biz sömürgeyiz ve efendilerimiz bize her fırsatta bunu hatırlatmaktan kaçınmıyorlar.

Biz, ne yaparsak yapalım yaranamayız. Çocuklarımıza o bayrağı ve ona ait olanı sevmeyi öğretiyoruz, olmuyor. Onlar için kendi insanlarımıza karşı silahlanıyoruz, yani onlar için ihanet ediyoruz, olmuyor. Ömrümüzü harcayıp bir memuriyet kazanıyoruz "dewlet kapısında", gene olmuyor. Her gün onların varlığına kendimizi kurban da etsek olmuyor. Olmuyor işte, ne yapsak ne etsek olmuyor... Biz istesekte, onlar bunu istemiyor ve her fırsatta aramızdaki dikey farkın uçurumunu gözümüze sokmaktan özel haz alıyorlar. Hakim olmanın, sahip olmanın, hükümran olmanın hazzını... Her fırsatta kamçılanan kölelerden çok da bir farkımız yok aslında.

"İsyan, kölenin onurudur" demişti Nietzsche. Eğer bunu yapamıyorsak hiç değilse o eli kırbaçlı efendilerimizden nefret edebiliriz. Unutmamak gerekir ki efendinin hukukundan köleye adalet çıkmaz. Efendinin adaletine güvenmekten ve onun olan herşeyden ama herşeyden uzak durabiliriz. Onun olan herhangi bir şeye aidiyet hissiyatı, bizi hallerinden memnun kölelere dönüştürecektir. Acı ama gerçek. Türk futbol takımlarını tutmayan bir Kürt, neredeyse yok gibi. Kendini şehrinin plakasıyla tarif etmeyen ha keza öyle. Kendi yurduna "Doğu" ya da "Güneydoğu" demek o kadar normal ki, kimse kavramlardaki ideolojik zehri görmüyor bile. Kimin dili bu, kimin gözü, nerenin doğusu, nerenin güney doğusu... Fiziksel işgalin çok daha fazlası var. Beynimiz, ruhumuz, bütün duyu organlarımız sistematik işgale tabii tutulmuş durumda. Çocuklarımız ölmesin istiyorsak bu çok katmanlı işgal bitirilmeli. Herkes kendinden başlamalı. Ruhunu beynini, dilini arındırıp kendini kendine ait kılabilmeli. Türk takımlarını tutmayı red edebiliriz. O takımlar ki, Efrîn’de öldürülen, tecavüz edilen her Kürt insanı için asker selamına durmuşlardı. Ülkemizi tarif ederken sömürgeci merkezlerin eklentileri gibi tarif etmekten vazgeçmeliyiz. Ne Ankara’nın, ne Şam’ın ne Tahran’ın ne de Bağdat'ın uzantısı değiliz. Bu büyük saygısızlığa bir son vermeliyiz. Burası bizim ülkemiz ve ismi Kurdistan. Bu kadar net. Bize düşen, çocuklarımıza o bayrağı sevmeyi değil, sevmemeyi öğretmektir. Buna herkesten çok hakkımız var. Belki de en büyük yetersizliğimiz nefret etmeyi beceremeyişimizdir. Oysa, o panzerlerin ezdiği çocukların intikamını, onların öfke ve nefretini örgütleyerek alabiliriz. Çocuklarımızı onlardan uzak tutarak kurtarabiliriz. Kısasa kısas bir mantıkla değil ama onları, işgal ettikleri her yerimizden, her şeyimizden, her kelimemizden, her ölçümüzden kovarak intikamımızı alabiliriz. Başka yolu yok. Unutmamak lazım, adalet yoksa, intikam anamızın ak sütü kadar helalimizdir...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.