Bielefeld’de genç ya da kadın yok mu?


Almanya’da Kürt dernekleri 3. Bölüm BIELEFELD
Bielefeld, Almanya’nın kuzeybatısında, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde, 325 bin nüfuslu büyük bir kent. Almanya’da yaşayan Kürtlerin de önemli bir merkezi. Özellikle Mardin ve Batman’dan gelen Kürtlerin önemli bölümü bu kentte yaşıyor. Yine Êzîdîlerin de ilk yerleştiği yerlerden biri, Bielefeld.
Bielefeld Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nin tarihi 1988 yılında kurulan Kürt derneğine dayanıyor. Çok önemli işlevler görmüş, önemli kadroların emek verdiği bir dernek burası... Derneğe girer girmez karşınıza bir pano ve üstünde eski pankartları hatırlatan bir biçimle yazılmış slogan karşılıyor: “Zorbalık ve yalana dayalı düzen kaybedecek, özgürlük ve adalete dayalı düzen kazanacaktır.”
Merdivenden sonraki ilk durak: Bilardo
İnsan bu yazı ardından merdivenleri çıkıp ilk olarak bir grup ihtiyar erkeğin gülüşmeler eşliğinde başında durduğu bilardo masasını görünce hayal kırıklığına uğruyor. Sonra, küçük sayılmayacak dernekteki 20 kişiden hiçbirinin genç ya da kadın olmaması da mutlaka çekiyor dikkatinizi. Orta yaşlı ya da ihtiyarlığa merdiven dayamış erkekler, derneği adeta işgal etmiş. Üstelik derneğin en dikkat çeken noktasına kurdukları bilardo masası da derneğin atmosferine hakim olan unsur. Üzücü bir tablo bu.
Ardından, Bielefeld DKTM Meclisi’nin bir süredir eşbaşkanlığını yapan Zeki Güneş’le konuştuk. Güneş ile daha önce, 7 Haziran Seçimleri çalışmaları sırasında da konuşmuştuk. O günlerde yoğunlaşmış bir çalışma ve her kesimden bir akın vardı ve işler iyi gidiyor gibi görünüyordu. Güneş de heyecanla ilişki kurdukları yeni insanları, yapmayı planladıklarını anlatıyordu. Şimdiyse ortaya çıkmış o büyük potansiyelden, farklı kesimlerden, kadınlardan, gençlerden ne dernekte ne de eşbaşkandan bilgisini aldığımız meclis çalışmalarında eser yok.
Çalışmalarda kadın yok
Bielefeld’de 55 kişilik bir DKTM Meclisi var. Fakat toplantılara ortalama 20-25 kişi katılıyormuş. Bunlar da 7 komisyona ayrılmış: Barış ve Uzlaşı, Kültür, Gençlik, Dil, İnançlar, Şehit Aileleri ve Örgütlenme. Evet, bir kadın komisyonu ya da meclisi yok. Hatta Zeki Güneş’in verdiği bilgiye göre, Şehit Aileleri Komisyonu’ndaki birkaç kadından başka çalışmalara katılan kadın da yokmuş. Gençlik Komisyonu da varsa da, DKTM’nin en geri çalışmalarından biri gençlik çalışmasıymış.
Eşbaşkan Zeki Güneş’e, seçimler ve Kobanê’ye saldırı döneminde ortaya çıkan büyük potansiyelin neden örgütlenemediğini, kurulan yeni ilişkilerin neden DKTM’ye aktarılamadığını sorduk ve şöyle yanıt verdi: “Her gün sokaklardaydık ve meclis çalışmaları biraz arkaplanda kaldı. Bu nedenle eksiğimiz çok. Kitlelere ulaşamadık, yönümüzü sadece savaşa yönelttik. Her gün eylemlerimiz oldu.”
Velhasıl Bielefeld’de mevcut tablo, pek de parlak görünmüyor. Fakat hem seçim ve Rojava’yı sahiplenme eylemlerinde ortaya çıkan hareketlilik hem de bu derneğe 30 yılı aşkındır verilen emekle ulaşılan onca insan gösteriyor ki, sorun “potansiyel”de değil, onu örgütlemek konusundaki yetersizlikte... Zira seçim döneminde geldiğimizde hem evlerde hem de çalışmalarda istekle konuşan birçok genç ve kadınla karşılaşmıştık. Dernekteki tablo, halktaki tabloyu yansıtmıyor.
Vallahi yasak masak bilmiyorum, ben PKK’liyim…
Bagok, Mardin Midyatlı. 65 yaşında. 1988 yılında, 31 yaşındayken Almanya’nın Frankfurt kentine gelmiş. Aynı yıl içinde de Bielefeld’deki tanıdıklarının yanına... Şimdilerde ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Hem şeker hastası hem de vücudunun bir yanı felçli. Ama çalışmalardan halen el ayak çekmiş değil, dinlenmeden gazete dağıtıyor, kitleye partiyi anlatmaya çalışıyor.
Bagok Almanya’ya ilk geldiğinde, Bielefeld’de kaldığı ailenin yanına o dönemde çalışmalar yapan bir arkadaş geliyor. Heval Bagok, ülkedeyken gerillayla tanışıyormuş. Hatta evin ekmeğini çalıp gerillalara götürüyor; “Ekmeğe ne oldu” diyene, “Ben ne bileyim, belki çalınmıştır” diyormuş. Fakat ilişkisi, bu düzeyde kalmış. Ülkede çalışmalara katılmamış.
‘Okuman yoktur ama vicdanın vardır’
Almanya’daki daha ilk günlerini anlatmaya devam ediyor: “İşte o günden sonra yoldaş beni derneğe getirdi. Aynı bu binaydı. Alıştım buraya. Kendi kendime dedim, ‘Bundan sonra elimden gelen her şeyi yaparım!’ Her sabah geldim buraya. Yemeğimi burada yedim. Arkadaşlar dedi, ‘Bu arkadaşı bırakmayın. Ona büyük bir görev verin, yapar.’ Ben dedim, ‘Yahu benim okuma yazmam yoktur, nasıl yapacağım?’ Ruken arkadaş bana dedi, ‘Okuma yazman yoktur ama vicdanın vardır.’ İşte devam ettim, ta şimdiye kadar.”
Heval Bagok mahkemede: Yapmazsam namussuzum!
Heval Bagok, 1993’te Almanya’da PKK yasaklandığında mahkemelik de olmuş. Orada hakim, zafer işaretini kast ederek “Parmağını öyle yapma” demiş, Bagok tekrar zafer işareti yaparak cevap vermiş: “Öyle yapmasam ben namuslu Kürt değilim, böyle namusludur. Biz öyle Kürtlere korkak diyoruz. Ben korkmuyorum.”
Hakim, “PKK bundan sonra yasaktır, haberin var mı” demiş, Bagok yine inatla cevap vermiş: “Vallahi ben yasak masak bilmiyorum. Ben PKK’liyim. Beni yakalayın, ne yaparsanız yapın.”
Hakim, “Şimdi derneğe gitme, mahkeme bitince direkt eve git” demiş, Bagok yine umursamamış: “Vallahi karnım aç, çıkar çıkmaz direkt derneğe gidip yemek yiyeceğim. Derneğe gitmesem benim yaşamım yoktur.”
Heval Bagok’un kararlılığı ve yasağı umursamazlığıyla baş edemeyeceğini anlayan mahkeme, sonunda karar vermiş: “Sanık PKK yasağını bilmediğinden böyle konuşuyor.” Ve Bagok’un hapis cezası, para cezasına çevrilmiş. O parayı da dernekteki arkadaşlarıyla dayanışma içinde ödemişler.
30 yıllık emektar, yurtseverliğinin ilk günlerini özlemle anıyor: “O zaman halk çok daha iyi yardım ediyordu, şimdi biraz soğuktur. Biri diyor, ‘Bagok bana böyle yaptı’, öbürü başka bir şey diyor, bahane çıkarıyor. O zaman tam sıcak, militandı. Şimdi dernekte birkaç kişi var. Bazıları var ileri gitmek istiyor, o gevşek olanlar bırakmıyor. Mesela ben ileri gitsem ayağımı tutuyor, ben yine mecbur kalıyorum.”
Bagok arkadaş, “bazılarından” da şikayet ediyor. “Vur gerilla vur, Kürdistan’ı kur ama benden uzak dur” diyenlerden, çok konuşup iş yapmayanlardan... Diyor ki, “Bazıları bana diyor ki, yahu sen o kadar bilet verdin, bizim canımızı aldın.”
‘PKK yoksa ben hiç yokum’
Bagok, yaşına ve hastalıklarına aldırmadan çalışmalara devam ediyor. Peki niye? Anlatıyor: “Yine evlere gidiyorum, gazete satıyorum. PKK yaşamamın nedeni. PKK yoksa, ben hiç yokum. Vicdanım tahammül etmiyor. İnsana vicdan lazım. Diyorlar ki, ‘Ben Kürt’üm.’ Kürt bunları kabul eder mi? Direnmemiz gerek. Yardım etmemiz gerek. Biz de Cizre için, Amed için bir şey yapmalıyız.”
Adını Öcalan vermiş
30 yıllık emektar, hayatında hiç evlenmemiş; “Benim her şeyim Kürdistan’dır, Başkan Apo’dur” diyor. Anlattığına göre, adını da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan koymuş. Kimlikteki adı Hüseyin ama herkes onu Bagok olarak biliyor. Öcalan, çalışmalarındaki başarılarından dolayı adını duyuyor ve haber gönderiyor: “Bundan sonra senin adın Cudi olsun.” Ama Heval Bagok, “Cudi bizim orada değil, ben görmedim bile. Bizim dağın adı olsun” demiş ve Bagok ismini almış.
‘Ben halkımın delisiyim’
Bagok, aynı zamanda bir Êzîdî. Ama Êzîdîliğini de PKK’ye borçlu olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Düşman beni öldürürse, yakalarsa, ben Başkan’ın neferiyim. Başkan olmasa ben Êzîdî de değilim. Başka kimsenin değil. Bazıları bana diyor ki, ‘Sen deli misin?’ Ben halkımın delisiyim, toprağımın delisiyim. Benim başkanım özgür olmasa, toprağım özgür olmasa, ben ne yapayım hayatı? İstemiyorum. İlk önce benim başkanım özgürleşsin, ülkem özgürleşsin, sonra hayatım da olur.”
‘Onun gazetesini verdin mi?’
PKK’nin kuruluş yıllarında örgütlenen herkesin ruhu, Heval Bagok’ta da var. İlerleyen yaşına, hastalıklarına aldırmıyor; eleştirileri olsa da, “esası” biliyor ve gücünü oradan alıp yürümeye devam ediyor. Birçok kişinin ufak tefek ve esasa dair olmayan meseleleri bahane edip çalışmayı bıraktığı dönemlerde bile ülkesine dönüyor yüzünü ve gazeteleri sırtlayıp evlerin kapısını çalıyor. Konuştuğumuz odada bile hissediyoruz bunu. Bir ara başını biri uzatıyor ve Heval Bagok, hemen yanındakine soruyor: “Onun gazetesini verdin mi?”
OSMAN OÐUZ
