Bir yudum su bile özgürlük kokar mıymış?

Forum Haberleri —

Sinan Hezer / Gırav sergisi

Sinan Hezer / Gırav sergisi

  • Gırav sergisi aynı zamanda tüm sanatçılara bir çıra da kendilerinin yakması için çağrıdır da. Her sanatçı Dem Dema Azadîyê hamlesine kendi eylemiyle güç katmalıdır.

PELŞİN MUNZUR

Tek bir kelime de saklı özlemler. Tek bir kelimeden taşan anlamlar. Tek bir kelimeden evrene akan hakikatler. Duygular, düşünceler, umutlar, hayaller, amaçlar, keşkeler, beklentiler, dilekler ve sözler...

Gırav…

Benim, senin, yanı başımızdakinin, ötemizdekinin, ırağımızdakinin. Alınları yıldızlara değen canlarımızın, hakikatten payını alan direnen dağ çocuklarının, yitip giden tüm "faili meçhullerin’’, erkek ve devlet ortak şiddetiyle katledilen tüm kadınların. Panzer altında ezilen çocukların, tüm siyasi tutsakların. Gurbette ülke hasreti çekenlerin, ülkelerindeyken özgürlük hasreti çekenlerin. Yani zulmün tecridinde nefes alanların, tecridle sınırlandırılanların, tecritle büyütülen çocukların. Sınırlara örülen duvarlara bakan bir ananın, Yani hepimizin.

İnsanlığın…

Bizim çocukluğumuzun, gençliğimizin, yaşamımızın özeti, renkleri, tualleri.

Sinan Hezer yeni bir sergiyle bizleri karşılıyor. 21. yy’ın en büyük ayıbı, suçu, günahı… Halkların Önderliği üzerinde 25 yılı aşan ağırlaştırılan tecrit… Sergiye de bu nedenle Gırav ismini vermiş.

Bir halkın esaret altına alınan iradesi ve yaşamı, esaret altına alınan onurlu hayallerini görüyoruz. Kocaman açık bir cezaevine dönüştürülen Kürt halkını ve ülkesini anlatıyor. Biz Kürtler bu gerçekliği bilip, bu gerçeği yaşasakta bu serginin arasında dolaşmak, o tablolara bakmak insanın tüylerini diken diken ediyor. Dile gelen gerçeklik çok keskin. Tutsaklığın, yitirişin, kaybolmanın mavi siyah soğukluğu, yaşamın, direnişin, mücadelenin sarı sıcak yeşili. Bu tezatlıklar, bir çelişki değil aslında. Yaşanan tecridin bir yansıması, var olan çelişkinin renkleri. İmralı’da yaşanan insanlık suçunun keskin ve açık tepkisi.

Bir tablonun birçok ifadesi ve dili vardır. Belki ressam bize bir dille ulaşmak istemiştir fakat bizler anlamlandırdığımız oranda tablonun dilini ve gösterdiği hakikatleri çoğaltırız. Her insan kendi evrenselliğiyle bakar, görür, anlamlı kılar. Gırav her kadının, her çocuk ve gencin, Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Çerkes’in, Laz’ın ve hatta artık tüm ulustan insanların, yani geniş bir paydaya sahip olan enternasyonellerin kendini bulacağı bir sergi. Çünkü herkesin öyküsünün bir kesitini içeriyor. Bu biraz da Bilge İnsan’ın gerçekliğiyle ilişkilidir. Bilge tüm ulus, inanç, sömürülen sınıfları kendisinde temsil etmektedir. Dile gelen direnen ve onuruna sahip çıkan muazzam insan iradesidir. Bu gerçekliğin yansıması, bir parçası, kokusu da Gırav’la nefes alıp veren ve Gırav'a doğru yol alan insanlık yürüyüşünün her neferinde temsil bulmaktadır. Bu nedenle ben, sen, bizlerde Gırav’ız, Gırav’dayız.

Bir gün insanlık tarihi böyle diyecek, böyle yazacak. Tabii tarih hakikatleri yazıncaya kadar çok bedeller ödendi ve ödenmeye devam edecektir. Bedeli olmayanın hiçbir anlam ve değer yoktur. Ama o kadar net kesinleşen bir gerçek var ki, insanlığın hafızası bu zulmü, bu işkenceyi asla unutmayacak. Hallac-ı Mansur’a sürülen karalara, Mani’ye atılan iftiralara, Hypatia’ya kurulan komplolara, Roma’nın Zenubia’yı tiye almasına rağmen direnen ve özgürlük için onurundan vazgeçmeyenler unutulmadılar. Onlar özgürlük tarihinin fedaileri olarak birçok direnişin esin kaynağı oldular. Gırav da 21. yy’ın ilham ve esin kaynağı olarak, ne kadar görünmez ve işitilmez, fark edilmez kılınmaya çalışılsa da bilindi ve hep bilinecek, görülecek ve duyulacak. İnsanlığın kılavuzu olarak tarihleşmiştir. İmralı direnişi öyle bir ateş oldu ki, yansımasını kasvetli bürokratik her şehre, denize okyanuslara, yere göğe verir gibi evrensel bir kimlik haline geldi. Çağdaş Promete gibi ama mitolojinin efsanesi gibi değil, 34 ülkenin istihbarat ordularıyla göğsü her gün parçalanmak istendi. 21. yy’ın acıtan ve yakıcı gerçekliğiyle örüldü o duvarlar.

O duvarları yıkmak için hazırlanan bir sergidir Gırav. Çıra gibi çıktığımız sergi yolculuğunda karanlıkta kalanları aydınlatıyor; insana, direniş gücü ve inancını veriyor. Sanatın hakikati zikreden ve muştalayan emeğiyle anlamlı olan bu sergi için teşekkür ediyoruz. Sanatçının insanın özgürce yaşam hakkını her olgudan öncelikli kılarak çalışmalarının merkezinde işlemesi önemlidir. Bu nedenle bence Gırav sergisi aynı zamanda tüm sanatçılara bir çıra da kendilerinin yakması için çağrıdır da. Her sanatçı Dem Dema Azadîyê hamlesine kendi eylemiyle güç katmalıdır. Zap’ta karlı bir fırtınada doğan direnişin dansını ilham alarak, ta ki Gırav tutsaklığını Amed surlarının halaylarına dönüştürünceye özgürlük için yaşayalım ve sanat yapalım. İmralı bir insanlık suçudur, ayıbıdır, günahıdır.

*Kevana Zêrîn Merkezi

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.