Bize umudu emanet ettiler

Firaz BARAN/KÖLN
Christian, binlerce genç kız ve erkeğin barbarlığa karşı savaşarak o toprakları özgürleştirdiğini, ilerici insanlığın devletlerin kararlarını değiştirecek güce ulaşması gerektiğini vurguluyor. “Binlerce genç kız ve erkek bize umudu emanet ettiler. Özgür yaşama ve tolerans umudunu... Bunu barbarlara teslim edemeyiz.”
Köln’de 19 Ekim Cumartesi günü Rojava için büyük bir yürüyüş yapıldı. Bu yürüyüşün önemli sonuçları oldu. Neden? Çünkü birçok ilke imza attı.
Yürüyüşe çoğunlukla iki toplum katıldı: Almanlar ve Kürtler. Yürüyüşün bir kolu Severingstorburg’ta, diğer kolu da Ebertplatz’da harekete geçti. Severingstorburg Kölnlüler, Ebertplatz’da Kürtler için önemli bir mekan. Nedenine gelince...
19. yüzyılın sonuna kadar Köln’ün etrafı Amed gibi surla kaplıydı. Şehrin büyümesi için sur yıkılıyor. Ama tarihi kapılar bırakılıyor. Eski şehrin giriş kapılarından biri de Severingstorburg’tu. Yürüyüşün bir kolu tam da bu eski kapının yanında başladı.
Serxwebûn’un, ilk komite olan Diyarbakır Komite ve Hunerkom’un ilk binaları da Ebertplatz ve çevresinde yer alıyor. Ben Ebertplatz kolunda yürüdüm. 1997’de Med TV’de çalışmamı sağlayan Zelal arkadaşı görünce selamlaşıyoruz. Sonra, “Bu açık yeşil renkli bina Serxwebûn’un yayın hayatına başladığı yer” diyorum. Serxwebûn’un ilk binasını görmek Zelal arkadaşı duygulandırıyor.
‘Rojava’da anlam buldu’
Ve beklenen an geliyor. Öğlen saatlerinde yürüyüş başlıyor. 30’lu yaşlarda olan Gabriela sürekli “Jin Jiyan Azadî” sloganı atıyor. “Bu sloganı çok sevmişsin” diyorum. “Bu kelimeler Rojava’da anlam buldu” diye yanıtlıyor.
‘Für die Christen in Syrien’
Yürüyüş kortejini aşağı yukarı dolaşırken tahtadan haç taşıyan bir genç görüyorum. Haçta “Für die Christen in Syrien” (Suriye’deki Hıristiyanlar için) yazılı. Fotoğrafını çekiyorum. Süryani olduğunu söyleyen Şamiram isimli genç bir kadın yanıma gelerek şöyle diyor: “Biz Hıristiyanlar Suriye’de QSD yönetiminde olduğu kadar hiç özgür olmamıştık. Şimdi Türk devleti yeniden DAİŞ’i getirmek istiyor. Topraklarımız DAİŞ’in elindeyken kutsal kiliselerimizdeki değerli eşyaları götürüp sattılar. Sonrada o kutsal mekanlarımızı yıktılar. Bizi YPG ve YPJ kurtardı. Dünyayı anlamıyorum. Böyle bir gücü neden yeniden topraklarımıza getiriyorlar?”
Şamiram, Amerika ile Rusya’nın anlaştığını, İdlib’deki çeteleri Türkiye eliyle Serêkaniyê ve çevresine yerleştirmek istediğini söylüyor. Genç kadının tespitleri karşısında acıyla ürperiyorum.
‘Rüya olarak kalmamalı’
Yürüyüşte pankartları, olgun tavırları ve sloganlarıyla “Riseup 4 Rojava” kampanyası yürüten gençleri de görüyorum. 18-19 yaşlarında olan Christian ile konuşuyorum. Christian, 6 aydır Rojava için her gün eylem içinde olduklarını söyleyerek şöyle diyor: “Bu, rüya olarak kalmamalı. Yaşanmış güzel bir gerçeğin sürmesi gerekir...”
Gençlerin yorumları ne kadar da sarsıcı... Christian, binlerce genç kız ve erkeğin barbarlığa karşı savaşarak o toprakları özgürleştirdiğini, ilerici insanlığın devletlerin kararlarını değiştirecek güce ulaşması gerektiğini vurguluyor. “Binlerce genç kız ve erkek bize umudu emanet ettiler. Özgür yaşama ve tolerans umudunu... Bunu barbarlara teslim edemeyiz.”
Yürüyüşte Alman olan dört genç kadın dikkat çeken bir pankart taşıyordu. Üzerinde silahlı bir kadın resmi ve “In Rojava lebt die Hoffnung der Revulution” (Rojava’da Devrim Umudu Yaşanıyor) yazısı vardı. Bu gençleri tanıyordum. Onlar da okullarından arta kalan zamanlarını son aylarda hep Rojava için veriyordu. Bugün de yürüyüşte yerini almışlardı. Fotoğraflarını çekiyor, selamlaşıp ayrılıyoruz.
Antifa hep ayrı
Antifa grubu her zaman olduğu gibi bu yürüyüşte de farkını gösterdi. Durdu, önündeki kortejin ilerlemesini bekledi. Arada biraz mesafe açıldıktan sonra onlar da büyük pankartlarını açıp yürümeye başladılar. Ayrı bir yürüyüş kolu gibi... “Neden böyle” diye soruyorum. Bir genç, “Biz Antifa’yız. Kimsenin peşinden yürümeyiz” diyor.
Bu yürüyüş için hazırladıkları ve en önde taşıdıkları pankartta ise “Solidarität Mit Rojava. Keine Deals Mit Dem AKP-Regime” (Rojava ile Dayanışma. AKP Rejimiyle anlaşma yok) yazıyordu. Yürüyüşün bu bölümünün en çok attığı slogan ise alkışlar eşliğinde “Rojava” oluyor.
Köln’de aklı ve kalbi dünya ile atan çok kültürlü bir ruh hep var. Geçtiğimiz aylarda da Greta Thunberg için kentte söz sahibi olan çevreler alanlara inmişti. Bu defa da yine çevre hareketleri, milletvekilleri, akademisyen ve feministleriyle Köln’ün önemli simaları Rojava için yürüdü. Bu Kürtler için önemli bir kazanımdır.
Şamiram’ın “Dünyayı anlamıyorum” ve Christian’ın “Bize umudu emanet ettiler” sözü aklımda dolaşırken eski bir tanıdık, Meike’yi de görüyorum. Baştan sona yağmurlu geçen yürüyüşte bayağı ıslanmış. Şemsiyemi ona vermek istiyorum, kabul etmiyor. Kurmancî’yi tam öğrenmiş. Şöyle diyor: “Gûl bi baranê şîn dibin. Pêwîst e em di meşan de baranê bixwin...”
Almanya tarihinde örneği yok
Yürüyüşten bir gün önce Köln Emniyet Müdürü Uwe Jacob bir basın toplantısı yapmış ve şöyle demişti: “Radikal Kürt gençleri eylem hazırlığında. Binlerce genç şiddet için gelecek. Yürüyüşü yasaklayabiliriz.”
Yeşiller Partisi NRW Milletvekili Berivan Aymaz hafta başında mecliste emniyet müdürünün yanıtlaması için, “Bu bilgileri nereden aldınız?” diye sordu. WDR televizyonu soruyu son dakika haberi olarak geçti.
Jacob, kendini şöyle savundu: “İhbarlar alınca tedbirlerimizi arttırdık. Gösteri haftasonunda oldu. Barış içinde gerçekleşti. Katılımcıları ve meslektaşlarımızı korumak, gösteri yapma hakkını da sağlamak istedik. Hepsini gerçekleştirdik.”
Alman siyasetini iyi izleyen arkadaşım Agit’i arıyor ve yorumunu merak ediyorum. Agit şöyle diyor: “Büyük dayanışma dalgası oluşmasın diye emniyet öyle bir açıklama yaptı. Maalesef emniyette öyle düşünen bir yapı var. Ama Köln yürüyüşü büyük bir dayanışmayı sağladı. Bir WDR muhabiri televizyonda şöyle dedi: “30 yıllık muhabirim. Alman siyasi tarihinde böyle bir olay yok. CDU ve Antifa ilk kez bir arada ve ortak taleple yürüyor. CDU, SPD, Die Linke, MLPD ve Antifa temsilcileri birer konuşma yaptı. Kürtler onları aynı sahnede buluşturdu.”
