Bizim Sarya…


Ve bir gün bu kadın gelecekte anlatılsın diye çocuklara hakiki hikayeler toplamaya karar verir ve yönünü uzak diyarlara, kavganın kızıştığı kavruk coğrafyalara verir, işte tam da bu sınırda başlar hikayesi…
Kuzey Kürdistan’ın Serhat’ından başlayıp, Doğu Kürdistan’ın Serdeşt’îne kadar uzanan Sarya’nın hikayesidir..
Hani şu günlerdir basında sureti çıkan Nurcan var ya. işte onun..
Metropollerde faşist devletin baskıcı yüzüne karşı cesurca eylemlere girişen genç Sarya’nın hikayesi…
Kürdistan coğrafyasında dağ dağ, patika patika hakikatin peşine düşen gerilla Sarya’nın hikayesidir..
İnsanlığa empoze edilen tüm bilgi kirlenmişliğine karşı gerçeklerin peşinde koşan Gazeteci Sarya’nın hikayesidir..
Tüm emelleri kendi kirli iktidarını büyütmek olan işgalci savaş generallerine karşı fedaice savaşan militan bir Kürt kadınının hikayesidir bu..
Sarya, darbeci devletin topluma kan kusturttuğu ve nefes aldırtmadığı dönemlerde Iğdır’da açar gözlerini hayata… Bu dönem aynı zamanda devlet faşizmi ve zulmüne karşı Kürt Özgürlük Hareketinin filizlendiği dönemdir.. Tüyleri ürperten cinsten kıran kırana bir direniş, kavga ve mücadele dönemidir… Herkes kendi hikayesini yazmaktadır, yaşadıkları ve yaptıklarıyla… Kimileri saltanatlarında sindirme, kırma, işkence ve ölüm fermanları vererek, ‘kahraman’ olmaya çalışarak, kimileri de bu onursuzluk karşısında özgürlük kavgası vererek hikayesini yazdırır tarihe…
Onur ve özgürlük için soylu insanların akıllara durgunluk verircesine dirhem dirhem bedenlerini erittikleri, damla damla kanlarını akıttıkları bir dönemde Sarya gelir dünyaya ve onların bu hikayeleriyle büyür…
Bu hikayedir, daha sonra Sarya’yı yollara, yeni mecralara ve kendi hikayesine maya çalacak olan…
Çocuk yaşta asimilasyonun merkezi metropollerin soğuk yüzüyle tanışır. Kendi topraklarının özlemini sürekli yaşayan Sarya, hiç ısınamadığı, sevgiden yoksun koca şehirlere meydan okur ve genç yaşta ilk kavgasını başlatır ülkesizliğe, ezilmişliğe ve sömürgeciliğe karşı… Büyük başarı hazzıyla anlatmıştı gençliğinde katıldığı eylemleri ve polis karşısındaki direnişlerini…
Sarya’yı tatmin etmeyen bu şehir kavgacılığı ve arayışçılığı, onu gerilla meskenlerine yöneltti.
“Hiç bu kadar kendim olmamıştım” diyor Sarya, İskender ordusuna geçit vermeyen Kürdistan dağlarının tadına vardıkça… Hiç bu denli güzel şiir yazmamıştım, hiç bu denli derin hissetmemiştim...
Yaşamım boyunca hep bir cevap aradım ve onu Kürdistan dağlarında buldum” diyor Sarya son konuşmasında…
Dağlarla bütünleşmenin bir çeşit güzelliği sinmişti ruhuna Sarya’nın. Cömertçe sevgisi ondandır. Herkese yetebilen sevgisi ve kucaklayabilen çırılçıplak yüreği vardı bu dağ kızının. Öyle sade ve öyle sıcaktı ki, hiçbir yabancılık kırıntısına pay bırakmaksızın tüm sınırları arşınlayıp ısınıveriyordu insan kısa sürede..
Bir o kadar da kocaman öfkesi vardı haksızlık ve adaletsizliğe karşı. Ve o öfkeyle yöneldi düşmanlarına..
“Son hayalim ve istemim; başarıdır” demişti…
Bu isteminin gerçekleştiğini ondan çok uzaklarda apansız duyuyoruz...
‘Bizim Sarya’dır diyor arkadaşlar… Susuyor ve bu dağ kızının hikayesinin parçalarını bir araya getirmeye çalışıyoruz…
Kısa bir süre önce kendisini, ama şimdi hikayesini anlattığımız bu mağrur bakışlı kadını, yani bizim Sarya’yı..
PJAK’a bağlı Hêzên Rojhilatê Kurdistan gerillası olan Nurcan Demir (Sarya Onur), 23 Temmuz 2011 tarihinde, İran ordusunun saldırılarına karşı bir karakola yönelik misilleme eyleminde üç arkadaşı ile birlikte yaşamını yitirdi.
ZERYA ZAGROS
