BM’de Kürtlere STATÜ!

Haberleri —

Yerli halklar statüsünü elde etmek için neler yapılabilir, müracaat için nasıl bir süreç izlenilmeli?  Norveç’in Lillehammer Üniversitesi sosyoloji bölümünde öğretim üyesi Mehmed S. Kaya’ya göre öncelikle Kürtlerin Yerli Halkların Dünya Konseyi’ne (WCIP) üyesi olması gerekiyor.

 

ALİ ÖZŞERİK / CENEVRE

 

Ağustos ayının ortasında Birleşmiş Milletler Yerli Halklar Günü kutlandı. Yerli halklar kimler, yerli halkların insanlığın şekillenişindeki rolü, bugünkü durumu, hangi ulus ve azınlıkların yerli halklar kategorisine girdiği, dünyadaki mevcut durumları ve oranları ile Kürtlerin yerli halklar içindeki yeri gibi birçok konuyu bu yazıda irdeleyeceğiz.

Yeri halklar kavramı dünyanın herhangi bir coğrafyasına ilk yerleşen ve burada kültürlerini, yaşam tarzlarını, geleceklerini şekillendiren yani o toprakların ilk sahiplerini kapsar. Yerli Halklar Hakları Bildirisi’nin BM gündemine girmesi ise 30 yıl öncesine dayanıyor. Bu konuda birçok kurum çalışma yürüttü. Bu kurumlardan biri olan BM Yerli Halklar Sorunları Daimi Forumu (UNPFII) şimdiye kadar onlarca buluşma gerçekleştirdi. Bu toplantının gündemine Kürdistan giremez miydi?

BM’deki EMRIP (Yerel Halkların Hakları) 2. toplantı tutanaklarında Türkiye’yi temsilen Ali Onaner, üçüncü toplantısına ise Aslıgül Üğdül adlı iki kişinin katıldığı ancak Türkiye’ye yönelik değerlendirmelerin bilinçli bir şekilde Ermeni sorunuyla sınırlandırıldığı belirtiliyor. Kürtler yok sayılır ve yerli halklar kategorisine yine Hıristiyan azınlıklar alınır. Bu kandırmacanın getirdiği rahatlıkla Yerli Halklar Hakları Deklarasyonuna Türkiye temsilcileri de imza atar. Buna rağmen 13 Eylül 2007 tarihli BM Deklarasyonunu; ABD, Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi ülkeler imzalamamıştır. Özellikle ABD’ye ve diğerlerine yönelik yerli halklar örgütlerinin, BM’nin ve diğer STK’ların oluşturdukları baskılar ve gerçekleştirdikleri kampanyalar konunun kamuoyuna daha fazla mal olmasına neden olmuş ve sonuç almıştır.

16 Aralık 2010’da ABD Başkanı Barack Obama, Senato’dan geçen ilgili kanunu imzalayarak belgenin tarafı olmuş, konuya olumlu yaklaşan beyanlarıyla dikkatleri çekmiştir. Obama, Amerika’daki yerli halklara ödül olarak 4,6 milyar dolar fon ayırmıştır.

 

Türkiye raporunda Kürtler

Kürtler ise Kürdistan konusunda uluslararası ilgili kuruluşlara başvurmamış olmasına rağmen, dünya Yerli Halklar Konseyi Komisyonu, çalışma grupları Kürtlere raporlarında sık sık yer vermiş ve Kürtleri dünyanın en eski yerli halkları arasında saymıştır. Yerli halklar konusunda BM’ye yönelik çalışan örgütlerin başında gelen MRG (Uluslararası Azınlık Hakları Grubu) Kürt ve Kürdistan’a yönelik raporunda şu tespitlerde bulunmaktadır: “Kürtler, Türkiye’nin en büyük etnik ve dilsel grubudur. Kürtler Kurmancî, Kirmançkî (Zazakî), Soranî ve diğer lehçelerde konuşurlar. Dinsel olarak önemli sayıda Alevi kitlesi ve çoğunlukla Sünni kitlesi barındırırlar. Kürt aşiretleri Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına kadar sanal bir özerkliğe sahipti. Kürt isyanları soykırım ve acımasızca bastırıldı. 1950’lerin sonunda Kürt göçü başladı. 1970’ler sonrası Türk soluyla birlikte ortaya çıkan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) devlete karşı gerilla savaşı başlattı. 1984 yılında PKK ile Türk ordusu arasında başlayan çatışmalardan sonra 1 milyondan fazla Kürt, Türkiye’nin kentsel alanlarına ve Avrupa’ya göç etti devlet politikası olarak zorla göç ettirildi. Devlet 1996’dan itibaren, yaygın tutuklamalar, işkenceler, köy boşaltmaları ile PKK’yi yok etmeye çalıştı. Kürt mücadelesinde karmaşık faktörler de vardır. Aşiretlere sadakat, rakip partilere destek, dinsel tercihlerin yönlendirdiği siyasi seçenekler, tarikatlar. Kimlikleri tanınmayan Kürtlerin marjinalleştirilmesi devam etmektedir. PKK ve ordu arasındaki çatışmalarda 40 binden fazla kişi yaşamını yitirdi. Kürt belediyeler çok dilli belediyecilik anlayışı nedeniyle soruşturmaya uğramakta ve yetkililer tutuklanmaktadır. 2007 seçimleri öncesi hükümet, tutuklama, baskı, yasaklarla Kürt partilerini yoğun bir baskı altına aldı. Kürt çocukları taş atmaktan onlarca yıl hapis cezası alıyor, gazeteciler PKK yanlısı haber gerekçesiyle tutuklanıyor, birçok kişi Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) PKK’nin kolu olmakla suçlanıp tutuklanıyorlar, Mahkemeler Kürtçe konuşma ve savunmayı yasaklamayı sürdürüyor.(1)

 

CWİS’in Kürdistan Raporu

Tahmini 30 ile 40 milyon nüfusu ile Kürtler şüphesiz dünyadaki en kalabalık devletsiz uluslardan biridir. Avrupa, Asya ve dört farklı devlet arasında bölünmüş Kürtlerin, kendi  dil ve tarihi bulunuyor. Ancak, demografik ve kültürel öneme rağmen, Kürt halkı egemenliği altındaki devletler tarafından ayırımcılığa tabi tutuluyor ve istismar ediliyor. Sadece Irak’ta Kürtlere yarı-federal bir sistem içinde özerk bir bölge. Bunun dışında Türkiye, Suriye ve İran Kürt halkının kolektif haklarını görmezden gelmeye devam ediyor. Türkiye Kürt siyasi partilerini PKK ile bağlantılı gerekçesiyle sürekli yasaklıyor ve kapatıyor. Türkiye sürekli sınırlarını bombalıyor. Suriye Kürt nüfusunun siyasi hayata katılımını engelliyor. Eylemciler, aydınlar, gazeteciler ve gizli partilerin üyeleri sık sık Suriyeli yetkililerin elinde istismar kurbanı. İran Kürtlere yönelik idam, işkence ve yasaklarla zaten bilinen bir ülkedir. (2)

 

Kürtlerin ıskalanmasına izin mi verilmeli?

Kürt halkının BM tarafından resmi olarak yerli halk ilan edilmesinin ıskalanmasına seyirci kalınmamalıdır. Kürtleri yerli halk sayan ama Kürtlerle buluşamadığı için bunu uluslararası platformlara taşımayan sayısız örgüt ve kuruluş bulunmaktadır. Bu örgütlerle ilişkiler geliştirmek, bünyelerine katılmak, bu tür uluslararası organizasyonlarda bulunmak, mevcut karar ve çalışma sonuçlarından yararlanmak gerekir. Önemli olan ayakları yere basan, somut temelde somut hedefleri olan gerçekçi planlar yapmak, ilgili kurumlarla maksimum ilişkili olmak, kararlar doğrultusunda programlar oluşturarak çalışmak. Kamuoyu ve söz konusu örgütlere yönelik, seminer, dosya, konferanslar düzenleyerek, Kürtleri aktüel bir konu haline getirmeyi başarmak gerekiyor.

Kürtler ne yapmalı?

Kürtler öncelikle BM Yerli Halklar Bildirgesini imzalayan ülkeleri harekete geçirmelidir. Bu çalışma uzun vadede sonuç alınacağı için bir plan dahilinde yürütülmelidir. Avrupa ülkelerinin zaten Kürt sorununun çözümsüzlüğünün bir parçası olduğu gerçeği gerekçe yapılmadan BM’nin ilgili kurumlarında (HRC, EMRIP), ilgili STK’larda (UNPO vb.) Kürt temsilcilerinin, Kürt Halk Meclisi temsilcilerinin temsilinin sağlanması başarılmalıdır. Bunun sağlanması Kürtleri ilgili uluslararası kurumlarla buluşturacak ve BM’nin ilgili kurumlarında da temsilinin önünü açacaktır. Bu konuyu amaç edinecek bir birimin ilgili sivil örgütlerle Kürtleri tanıtan, bilimsel çalışmalar yürüten, tarihini irdeleyen çalışmalar sürdürmesi çok yararlı olacaktır. Bu organ uluslararası örgütlerle amaç birliği kurduktan sonra kendisini uluslararası bir organizasyon durumuna getirmelidir.

 

Sami halkı örnektir

Sami halkının İsveç, Finlandiya, Norveç ile yaptığı anlaşmalar ile 3 farklı Sami Parlamentosunun birleşerek 3 ayrı devletle yaptıkları ‘tek’ anlaşma bu anlamda örnektir. Sami- Sapni halkının RF ile ilgili çalışmaları da vardır. (3) Yani Samiler Yerli Halkların Hakları BM sözleşmesini esas alarak bu devletlerle Sami’lerin hakları konusunda anlaşma yapmıştır.

 

Kürtler de adım atmalı

Kürtlerin dünyanın en eski yerli halklarından biri olduğu gerçeğinden hareketle, BM’nin ilgili kurumlarında temsil edilmesi gerektiğini yıllar önce de gündeme getirmiş olmamıza rağmen, hala bir adım atılmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Konuya ilişkin Kürt diplomasi temsilcilerinin kimilerine ulaşamadık, ulaştığımız kimi temsilciler de ya konunun varlığından haberdar değildi, ya da “önemli bir konu ama bir girişimimiz olmadı” demekle yetindi.

 

Ne yapmalı?

Yerli halklar statüsünü elde etmek için neler yapılabilir, müracaat için nasıl bir süreç izlenilmeli? Bu konuda Norveç’in Lillehammer Üniversitesi sosyoloji bölümünde öğretim üyesi Mehmed S. Kaya ile görüştük. Kaya özetle şunları söyledi: “Kürtlerin bu alanda yıllar öncesinde yer alması gerekirdi.  Öncelikle Yerli Halkların Dünya Konseyine (WCIP) üye olmak gerekir. WCIP, Birleşmiş Milletler’de öneri sunma ve danışmanlık statüsüne sahip. Kürtlerin Yerli Halklar statüsünü elde etmesi ancak WCIP’in katkısı ile sağlanır. WCIP, işlev yapmıyorsa sanırım Kürtler BM’ye doğrudan başvurabilirler. Muhakkak bir yolu vardır, araştırmak gerekir. BM’nin Kürtleri Yerli Halklar kategorisine dahil etmesi ve resmi temsilcilerini kabul etmesinin sayısız yararları olacaktır. Çoğu Yerli Halklar toplumun genelinden çok büyük baskılara maruz kalmışlar, bilhassa Kürtler. Yerli Halklar büyük ölçüde insan hakları ihlalleri kurbanları olmuşlar. En önemlisi, BM Yerli Halklar statüsü Kürtleri bahsettiğim ihlal ve baskılardan kurtarır.”

 
   

Yerli Halklar ve BM

 

Yerliler, daha iyi bir yaşam arayışı için ve topraklarına yapılan müdahaleler yüzünden zorunlu göçe maruz kalıyor ve bu durum yerlilerin kültürleri ve yaşam biçimlerinin muhafazasını tehlikeye atıyor. BM’nin tanımına göre belli bir coğrafyaya ilk yerleşen topluluk olan yerli halklar, geleneksel değerlerinin yanı sıra sosyal, kültürel veya siyasal yaşam şekillerini koruyabilen kişilerden oluşuyor.

Günümüzde yerlilerin bulundukları ülkelerdeki mevcut sosyo-ekonomik ve siyasi durumlarının diğer vatandaşlara göre geride olması dikkati çekiyor. İnsanlığın yükselen tüketim taleplerini karşılamak için fütursuzca yok edilen yerleşim yerleri, topraklar ve doğal kaynaklar yerlileri toprakları ve geleceklerini korumak için verdikleri mücadelede savunmasız ve çaresiz bırakıyor.

 

En fazla yerli Asya’da

BM’ye göre dünya genelinde 90 ülkede 370 milyon yerli halk bulunuyor ve bu halklar yerküredeki toprakların yaklaşık yüzde 22’sine sahip.

Yerli Halkların Sorunları için Uluslararası Çalışma Grubu (IWGIA) verilerine göre Asya, yaklaşık 290 milyon ile en fazla yerli halkı bulunduran kıta konumunda. Bu durum bölge ülkelerini ve halklarını kültürel çeşitlilik açısından zengin ve farklı kılıyor.

Kuzey ve Orta Amerika’da 23,5 milyon kadar yerli bulunurken, Güney Amerika’da yaklaşık 10 milyon yerli yaşıyor. Öte yandan Kuzey Kanada ve Grönland’da Eskimoların akrabalarının sayısı 115 bin iken İskandinav yerlilerinin sayısı 50 bin ile 100 bin arasında değişiyor.

Kanada’da ise 1 milyon 400 bin kadar yerli halk bulunuyor ve bunların ekseriyetini anayasal olarak tanınan Metisler oluşturuyor.

Merkez ve Güney Afrika’daki yerlilerle beraber büyük çoğunluğu Tuareg ve Berberilerden oluşan Afrika yerlilerinin sayılarının ise yaklaşık 45 milyon olduğu tahmin ediliyor.

Pasifik’te 1,5 milyon kadar yerlinin çoğunluğunu Yeni Zelanda ve Avustralya yerli halklar oluşturuyor. Rusya’da ise Kuzey, Sibirya, ve Uzak Doğu yerli halklarından oluşan 40 kadar farklı topluluğa ait 260 bin kişi bulunuyor.

Ortadoğu’da İsrail kurulmadan önce Necef çölünde yaşayan ve sayıları 90 bin olduğu bilinen yerli Bedevilerin yalnızca 11 bini artık bu ülkede yaşıyor. Mısır ve Ürdün’e göç ettirilen bu yerlilerin ise toplamda 700 bin kadar olduğu tahmin ediliyor.

 

Yoksulların yüzde 15’i yerliler

Kendi kimliklerini ve yaşam biçimlerini muhafaza etmeleriyle dikkati çeken yerliler, yaşadıkları bölgelerde ötekileştirilme ile asimilasyona maruz kalıyor ve birçok temel insan haklarından yoksun bırakılıyor.

Yerliler, dünya nüfusunun yüzde 5’inden azını teşkil etmesine rağmen yoksulların yüzde 15’i yerli halklara mensup kişilerden oluşuyor.

İnsanlığın ortak kültürel mirasının çeşitlilik bakımından en zengin özelliklerine sahip yerli halklar, dünya genelinde 5 bin farklı kültürü temsil ediyor ve yaklaşık 7 bin farklı dil konuşuyor.

 

İşletmeler yerlileri zor durumda bırakıyor

Toprak, yerli halklar için yalnızca bir ekonomik kaynak değil aynı zamanda topluluk olarak hayatta kalabilmeleri için hayati önem taşıyan bir unsur.

Dünyada en çok Amazon ormanlarına sahip Brezilya’da 2017’de yerli halklara ait 37 milyon hektar alan keşif ve işletme için rezerve edildi. Brezilya’dan sonra en çok Amazon ormanlarına ev sahipliği yapan Peru’da ise yerlilerin topraklarının yüzde 49,6’sı hükümet tarafından işletmeler için verilen ruhsatlardan olumsuz etkilendi.

Nepal’de yol genişletme çalışmaları için yapılan zorunlu tahliyeler, dini ve kutsal alanların yıkımı neticesinde 150 bin yerli halk olumsuz etkilendi.

Yerli halkların hayatlarını olumsuz etkileyen en önemli sektörü maden endüstrisi oluşturuyor. Buna göre, koruma, geliştirme ve yatırım adı altında yapılan projeler yerli halkların yaşamına ket vurmaya devam ediyor.

Güney Amerika ülkesi Ekvador’da madencilik için 50 bin hektar alana verilen ruhsatlar, yerlilerin göç etmesine neden oldu.

Endonezya Takım Adalarında Yaşayan Yerli Halklar İttifakı (AMAN)’da ülkede yerli halklara ait topraklar üzerinde yapılacak 21 ‘kalkınma projesi’ bulunduğu bilgisini paylaştı.

 

Şiddet endişe verici boyutta

IWGIA’nın 2018 yılı raporuna göre, topraklarını korumaya çalışan yerli halklara yönelik saldırı ve katliamlardaki artış dikkati çekiyor.

Yerli halkların toprakları için verdikleri mücadeleden en çok etkilenenler ise kadınlar ve kız çocukları olarak gözüküyor. Bangladeş Kapaeeng Vakfı’na göre söz konusu çatışma alanlarında yerli halklara mensup 56 kadın cinsel ve fiziksel şiddete maruz kaldı.

 

Bu yılın teması ‘Yerlilerin Göçü’

Uluslararası kurum ve kuruluşlar, son yıllarda dünyanın en savunmasız grupları olarak öne çıkan yerlilerin kültürlerini korumak için bir dizi önlem almaya ve farkındalık yaratmaya başladı.

“Birleşmiş Milletler Yerli Halklar Hakları Deklarasyonu”nun 11. yılı olan 2018’in teması, yerlilerin yaşadıkları ülkelerde maruz kaldıkları baskı ve olumsuz yaşam koşulları nedeniyle kentsel alanlara ve farklı ülkelere göçüne dikkat çekmek için “Yerli Halkların Göç ve Hareketi” olarak belirlendi.

Daha iyi bir hayat, eğitim ve işe sahip olmak için topraklarını terk edip şehir yaşamına adapte olmaya çalışan yerliler, kendi toprakları ve kültürlerine yabancılaşmakla kalmayıp, gittikleri yerlerde kamu hizmetlerine erişimde sıkıntı yaşıyor ve ayrımcılığa maruz kalıyor.

Yerlilerin giderek zorunlu göçe maruz kaldığı günümüz dünyasında topraklarından edilmeleri kendi kültürleri ve yaşam biçimlerini de tehlikeye atıyor.

Bu kapsamda 2018 temasının hedefi yerli topraklarının güncel durumu, göçün temel nedenleri, sınırlar arası göç ve yerlerinden edilme gibi konulara odaklanmak.

Uluslararası gözlemciler bu amaç doğrultusunda, yerlilerin karşı karşıya kaldığı zorlukları keşfedip onların kimliklerini ve kültürel faaliyetlerini yeniden canlandırmanın yanı sıra haklarını korumak için çalışmalarda bulunacak.

 
 

Mehmed S. Kaya KİMDİR?

   

Bingöllü Kaya, 1972’de Norveç’e yerleşti. Liseyi Norveç’te okudu. 1983’de Norveç’de yüksek gazeteciliği bitirdi, 1985’de Trondheim Üniversitesi’nden mezun oldu. 1987’de aynı üniversitede yüksek lisans yaptı. 1989’da Norveç Bilim ve Teknik Üniversitesi Sosyoloji Enstitüsü’nde asistan oldu ve burada doktorasını tamamladıktan sonra Doçent Doktor oldu. Doktoranın konusu, uluslararası göç ve adaptasyondu. 2010’da profesör olan Kaya, halen Norveç’in Lillehammer Üniversitesi sosyoloji bölümünde öğretim üyesi.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.