Can Welat...


Ülkem gibi özgürlük kokan, ülkem gibi özgürlüğe susamış ve ülkem gibi yaralı Welat... Ne güzel gülüyordu, o masum yüzün. Sen gülünce ülkem bahara bürünüyordu, o siyahımsı gözlerindeki aydınlık umut oluyordu yarınlara.
Özgür yarınlar için can veren Welat. Her adını andığımda ülkemin kokusu yayılır gökyüzüne, güneş bir başka parlar ve adın türkü olur, ninni olur anaların diline... ‘Lori Welat lori, lori berxo lori lori...’
Belki de babamın ülkesine olan sevdasıydı, sana bu ismi vermesi. Ülkesinin sevdasını senin sevginle birleştirdi ‘Welat’ dedi sana.
Küçük yaşlarda başladı sende özgür bir ülke aşkı. Daha altı yedi yaşında yaşıtlarınla beraber elinde taşla Mersin sokaklarında panzerlere taş atman, aslında daha o yaşta sisteme olan nefretinin bir göstergesiydi. Çok erken yaşta varmıştın o haklı mücadelenin farkına ve on iki yaşında yönünü Kürdistan dağlarına vermiştin. Bizler için çocuktun daha ama sen özgürlük için mücadele edecek kadar yüreği büyüktün aslında. Medya Savunma Alanlarına vardığında sırf yaşın küçük, arkadaşlar seni geri göndermesin diye „ailem beni kimlikte küçük yazmış gerçek yaşım on altıdır“ diyecek kadar kararlı ve azimliydin. Üç yıl sonra gelip seni Heftanin’de gördüğümüzde çok şaşırtmıştın bizi. Artık o zayıf ve küçük çocuk yoktu karşımızda. Gerilla kıyafetleri içinde keleşi kolunda boyu uzamış, sakalları yeni çıkmış, ses tonu kalınlaşmış yiğit bir gerilla Sîdar Serhat vardı… Arkadaşların deyimiyle ‘Geldiğinde şimşek sesinden korkan ve geceleri kucağımızda yatan Welat“ artık yiğit bir gerilla olmuştu. Değişmeyen tek bir şey vardı o gülen yüzün...
‘Ben buraya savaşmaya geldim’
Yoldaşların senin önderliğe, şehitlere ve mücadeleye olan bağlılığını, paylaşımcı ruhunu, azim ve kararlılığını anlattıklarında biz seninle bir kez daha gurur duymuştuk. „Sürekli kendini dayatıyor, savaş alanına gitmek istiyor, içinde inanılmaz bir mücadele aşkı var“ diyorlardı. Arkadaşları birçok defa „ben buraya savaşmak için geldim ben mevzilerde savaşmak istiyorum“ diyerek ısrarcılığını anlatıyor. Barbar ve insanlık düşmanı DAİŞ’in Rojava’da başlattığı saldırılardan sonra kendini dayatarak hayaline kavuşturmuş ve Rojava’ya geçmişti. Ailemi aramasıyla Rojava’ya geçtiğini öğrendik. Zaten onun ne yapar ne eder bir şekilde oraya gideceğini tahmin ediyorduk. Yoldaşlarıyla beraber Cezza ve Serêkaniyê gibi birçok operasyonda omuz omuza savaşmıştı ve büyük bir azimle zafere doğru yürüyorlardı.
Can Welat, ayağından yaralanıyorsun ve ayağın tam iyileşmeden tekrar yoldaşlarının yanına dönerek mevzilerde günlerce aç susuz görkemli bir direniş yazmaya devam ediyorsunuz. O gencecik yaşına rağmen tabur komutanı olmasının yanında birde ağır silahlar taburundaydı. Hep yaşından büyük sorumluluk ve görevler üstlenmişti. O barbarlara olan kini o kadar büyüktü ki arkadaşlarına ‘ben ağır silahlarla savaşarak tatmin olmuyorum ben keleşimle o barbarlara karşı göğüs göğüse çatışmak istiyorum’ demişti...
Mebruka’da 27 ölümsüz...
Kobanê’de çatışmaların şiddetlendiği ve o barbarların büyük katliamlar yapmaya çalıştığı süreçte arkadaşlar birçok koldan Kobanê’ye koridor açmak ve takviye güç göndermek için büyük bir mücadele yürüttüyorlardı. Kobanê’ye ulaşmak ve yoldaşlarına destek vermek için yola koyulan bir grupta Sîdar’ın da içinde olduğu 27 kahramandı. Mebruka’ya vardıklarında çatışmalar şiddetlenmişti barbar DAİŞ’in yollara döşediği bombalarla pusu kurarak arkadaşların Kobanê’ye gidişini engellemek için en vahşi yöntemleri devreye koyuyorlardı. Mebruka’da görkemli bir direniş bir destan yazılıyordu. Onlarca kahraman bu görkemli direnişte şehit düştü ve o masum yüzlü, gözleri güneş gibi parlayan, ölüme bile gülerek giden yiğit çocuk Sîdar Serhat ve 26 arkadaşı bu direnişte ölümsüzler kervanına katıldılar... En son telefonunda babama „belki bu son telefonum şehid olmadan dönüşüm yok bu yolda“ diyerek aslında hatır alıp katılmıştı ölümsüzler kervanına daha on yedi yaşında...
Sende nice yiğitler gibi bir filiz olup düştün ülkemin toprağına ve seninle nice filizler yeşerecek topraklarımızda.
‘Beni zılgıt ve şarkılarla uğurlayın’
Senin ve yoldaşlarının o görkemli direnişini hangi cümleler dile getirebilir ki, kelimeler hep eksik kalır. Biliyor musun berxo senden sonra yoldaşların sizlerin de intikamını alarak görkemli bir direnişle Kobanê’yi ve ardından Minbic’i özgürleştirdiler. Özgürleştirme hamlesi birçok cephede görkemli bir direnişle devam ediyor ve özgürlük yakın müjdem olsun sana… Huzur içinde uyu gözün arkada kalmasın.
Evet seni yitirmek acı, ama senin onurlu duruşun ve haklı mücadelendir bizi ayakta tutan. Adın yeni doğan bebelere can oldu, umut oldu, yüzlerce Welat doğdu topraklarımda senden sonra. En son konuşmamızda bana vasiyetini söylemiştin: „Eğer şehid olursam beni zılgıt ve şarkılarla uğurlayın. Anneme söyleyin elime kına yaksın“ demiştin işte bu vasiyetini hala yerine getiremediğimin acısındayım ama elbet birgün senin o kahramanlık yazan öpülesi ellerine kına yakıp, seni de şarkılarla toprağı kanla sulanmış nice şehidi bağrında taşıyan Nisêbîn’e Rengine, yoldaşlarının yanına uğurlayacağız…
Berxikê dayik û bavê min, masum yüzlü yiğit çocuk uğurlar olsun sana ve yoldaşlarına...
NÛARÎN
