Cevahir ÖMÜRCAN: Film gibi bir hayat; HEDY LAMARR

Hedy Lamarr, İkinci Dünya Savaşı döneminin beyaz perdedeki olağanüstü güzelliğiyle tanınan bir aktris olarak bilinir! Ancak Lamarr'ın yaşamının en etkileyici kısmının güzelliği ya da sinema kariyeri ile hiçbir ilgisi yoktur. Hedy Lamarr, çığır açmış bir teknolojik yeniliğin patentine sahip tek Hollywood yıldızıdır. Öyle bir keşif ki modern iletişim sistemlerinin temelini oluşturmuştur.
Lamarr'dan sık sık yapılan bir alıntı vardır; "Her kız göz alıcı olabilir. Tek yapmanız gereken; öylece durup aptal gözükmektir' Beyaz perdede kendisi de bu rolü oynadı ama söz konusu gerçek hayat olunca, kesinlikle böyle düşünmeyen Hedy, en önemli şeyin zeka olduğunu kanıtlamıştı.
Her şeyden önce Lamarr, onun sahne ismiydi. Aslen 9 Kasım 1913 tarihinde Avusturya'nın başkenti Viyana'da, Hedwig Eva Maria Kiesler adıyla doğmuştu.
Gençlik yıllarında oyunculuk okuluna devam eden Hedy, kısa sürede sinemaya geçiş yaptı. Çoğu film yıldızı gibi onun ilk filmlerini kimse hatırlamıyor. Ancak on yedi yaşındayken çevirdiği film, onu uluslararası bir yıldız yaptı. Oldukça sansasyonel bir yıldız! 'Haz' isimli bir filmle bu üne kavuşan Lamarr, filminin uzun yıllar boyunca tartışmalara konu olmasına ve müstehcen sayılarak gösterime girmemesine rağmen artık tanınmaya başlamıştı.
1933 yılında on dokuz yaşına geldiğinde, ailesi onu Fritz Mandl adlı Avusturyalı bir silah imalatçısıyla evlendirdi. Mandl, Versailles antlaşmasına karşı gelmek pahasına herkese silah satabilen karanlık bir tipti.
Tabii silahlarını satmak için Mandl'ın olası müşterilerine iyi vakit geçirtmesi lazımdı. Hitler ve Mussolini gibi adamların da bulunduğu yüzlerce davete katılmak da bunun bir parçasıydı. Mandl'ın olağanüstü ve aynı ölçüde şöhretli eşi, bu silah tasarımcısı, alıcı ve imalatçılarının gözlerini kamaştırdıktan sonra davetlere katılmanın ne anlamı kalırdı? Ancak hikayenin gidişatından da anlayacağınız gibi Hedy, bu insanları sadece eğlendirmekle kalmadı. Aynı zamanda onları dinledi ve birçok şey öğrendi.
Dışarıdan bakan biri Hedy'nin her şeye sahip olduğunu düşünürdü. Avrupa'nın en zengin adamlarından biriyle evliydi. 'Neşeli Günler' filminin de çekildiği Salzburg'daki ünlü kalede yaşıyordu. Buna bir insanın hayal edebileceği bütün giysileri, mücevherleri, uşakları ve arabaları da katın. İdeal bir yaşam görünmesine rağmen, gerçek hiç de öyle değildi. Hedy, Mandl için bir eşten çok bir ganimet gibiydi. Kontrol hastası biriydi ve kendi gözetiminde olmadan yüzmesine bile izin vermezdi. Dört yıllık evliliğin ardından Hedy daha fazla dayanamadı, kaçmaya karar verdi!
Başarıya ulaşan kaçışı sırasında söylendiğine göre Hedy, hizmetçisini ilaçla uyutmuş, kadının üniformasını giymiş ve görevli kapısından çıkarak özgürlüğüne ilerlemişti. Yolculuğu Hedy'yi sahneye çıkmaya başladığı Londra'ya kadar götürdü.
Hedy, Hollywood ve yıldızlığa doğru giden Normandie gemisine kendini attı. Daha gemideyken ünlü film şirketleriyle antlaşma imzaladı ve 1970 yılındaki New York Times' a göre; kendisine sunulan isim listesinden Lamarr ismini seçti, sonrasındaysa Hollywood hikayesi başladı. Bu arada Hedy, George Antheil adında mekanik avangart müziğiyle dünya çapında ün kazanmış biriyle tanışmıştı. Antheil ile birlikte bir keresinde piyanonun başına oturdular; Lamarr'ın ilham perisi gelmişti! Antheil piyanonun tuşlarına basmakta ve o da aynı nota dizisini tekrarlamaktaydı. Fark etti ki, Antheil her seferinde farklı tuşlara basıyor ama yine de kendisiyle iletişim kurmayı sürdürüyordu. Bunu bir torpidonun radyo kontrolüne uyarlamak mümkün olamaz mıydı?
Hemen bu düşünce üzerine çalışmaya başladılar. Lamarr, düşmanın bozamaması için frekansın rastgele değiştirilmesi gerektiği sonucuna varmıştı. Füzeyi kontrol eden sinyali bozmak için gösterilecek herhangi bir çaba, iletişim ağında sadece ufak bir noktayı bozacak ve kontrol sisteminin bütününe herhangi bir etkisi olmayacaktı. “Frekans Sıçraması” adıyla bilinen kavram bu şekilde doğmuş oldu.
Keşiflerinin üzerinde ayrıntılı çalışmak, Lamarr ve Antheil'ın aylarını aldı. Sonunda 1940 yılının Aralık ayında, fikirlerinin ayrıntılı bir anlatımını Ulusal Mucitler Konseyi'ne gönderdiler. O güne kadar kendilerine ulaşan yüzbinlerce başvurudan çok azı konseyi heyecanlandırabilmişti. Lamarr ve Antheil'ın projesi de bunlardan biri oldu. ABD de dönemin hükümeti tarafından bu konseyin başkanı (aynı zamanda General Motors'unda yaratıcılarından) Charles Kettering yönetiminde bu fikrin geliştirilmesine yardım edildi. ‘Gizli İletişim Sistemi' için patent 1942 tarihinde onaylandı. Fakat donanma mekanizmanın çok kullanışsız olduğunu açıkladı ve proje rafa kalktı! Frekans sıçraması kavramı zamanının çok ilerisindeydi.
1957 yılında Sylvania Electronics Systems Divison'ın mühendisleri, Buffalo'da (New York'da) transistörlü elektronik araçlarla, Lamarr ve Antheil'ın yıllar önce başarmayı amaçladıklarını sonuçlandırmak üzere çalışmaya başladılar. 1962 yılında (Lamarr'ın patentinin geçerliliğinin sona ermesinden üç yıl sonra) frekans sıçraması kavramı, ABD hükümeti tarafından Küba'yı kuşatmaya gönderilen gemilerin iletişim sistemlerinde kullanıldı.
Bugün bu kavram sadece ordu tarafından kullanılmıyor, aynı zamanda güncel kablosuz internet iletişimi ve cep telefonlarının teknolojik temelini oluşturuyor. ABD patent dairesini incelediğinizde, sadece 1995 ile 1997 yılları arasında frekans değişimi ile ilgili 1203 patent bulunduğu göze çarpar. Lamarr'ın kendisi birçok başka kişiyi zengin eden bu keşfinden tek kuruş bile kazanamadı! Bunun yerine giderek gündemden düştü, 1966 yılında Los Angeles'ta bir mağazada hırsızlık yapmaktan tutuklandı.
Sonunda 12 Mart 1997 yılında Elektronik Zirve Vakfı; topluma büyük katkıları için Hedy Lamarr'ı ödüllendirdi. Ödülü onun adına kabul eden oğlu Anthony Loder, izleyicilere annesinin bir ses kaydını dinletti. Bu yirmi yıldan uzun bir süre sonra Lamarr'ın izleyici önündeki ilk konuşmasıydı. Hedy Lamarr, 19 Ocak 2000 tarihinde ABD'de öldüğünde-isteği üzerine yakılan cenazesinin külleri doğduğu ülkeye-Avusturya'ya, Viyana ormanlarının üzerine bırakıldı. Tarihte böyle bir parantezin içinde yer alan Lamarr'a belki de en büyük ironiyi yine tarihin kendisi yapıyor; annesi adına ödülü alan oğlu Anthony, bugün Los Angeles'ta bir telefon mağazasının sahibi, sattığı telefon sistemlerinin yarısı, belki daha fazlası annesinin yarattığı öncü teknolojilerine dayanmakta…
