Çiçek, böcek değil… İşçi Bayramı


AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte yoğun emek sömürüsü ve her gün işçi ölümlerinin yaşandığı Türkiye’de, mevcut iktidar, Taksim’e çıkacak olan emekçi yığınlarını tehdit etmeye dursun, çokca söylendiği gibi 1 Mayıs tarihe karışmadı. Aksine, başta Avrupa coğrafyası başta olmak üzere dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz aynı zamanda sistemi kilitlediği gibi, emek sömürüsünü daha çok gündeme getiriyor.
Bu yazımızda, 1 Mayıs’ın kaynağı, Türkiye’de tarihçesi ve AKP iktidarının emek gaspını ele alacağız. Türkiye’de 1 Mayıs tartışmalarında dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın AKP’nin ‘İleri Demokrasi’ adı altında emekçilere yönelik düşmanca tutumu olduğunu düşünüyoruz.
Kavramı değiştirip gerçekliği saklama
1 Mayıs, Türkiye’de 1905’ten itibaren yüzyıldan beri kutlanıyor. 1 Mayıs İzmir’de 1905, İstanbul’da ise 1910’da kutlandı.
Osmanlı’da 1905 yılında ilk defa kutlanan 1 Mayıs, 1925 yılında Takrir-i Sükun Kanunu ile yasaklandı.
Türk egemeleri diğer kavramlarla oynadığı gibi, üzerinde oynadığı kavramlardan biri de 1 Mayıs olmuştur. Newroz’u, ‘Nevruz’, yapan çok sayıda Kürtçe isimi Türkçeleştiren Kemalist devlet sistemi, 1 Mayıs’ı da çiçek, böcek, ya da bahar bayramı yapmaktan kaçınmamıştır. Türk devleti, kavramı değiştirerek o kavramı ihtiva eden gerçekliği de gözlerden kaçırmaya çalışmıştır.
1935 yılında çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme ile 1 Mayıs, “Bahar ve Çiçek Bayramı“ olarak genel tatil günlerine dahil edildi. 12 Eylül 1980 darbesine gelinceye kadar resmi tatil olarak kaldı.
1981’de Milli Güvenlik Konseyi tarafında resmi tatil günü olmaktan çıkarılan 1 Mayıs, 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de kabul edilen yasa ile yeniden resmi tatil ilan edildi.
1 Mayıs’ın kökeni
1 Mayıs, emek sömürüsünün çok yoğun olduğu bir dönemde ortaya çıktı. Kol emeğinin daha çok ağırlıkta olduğu 1880’li yıllar, çalışan kesimlerin oldukça aleyhinde olan dönemlerdi. Küçük çocuklar ve kadınlar 15 saate kadar çok ağır koşullarda çalıştırılmaktaydı.
Şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir siyasi ve hukuki sistem ile karşı karşıyaydı. 1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu “8 saatlik iş günü” mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti.
ABD’nin Şikago kentinde 40 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylem kanla bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada 8 saatlik işgünü için greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi. Saldırılar, mücadele ateşini söndürmedi, aksine körükledi. ABD ve Kanada’da sendikalar ve diğer örgütlerin yükselttiği mücadele sonucu 1 Mayıs 1886’da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı. Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı tepkisine ilk kez tanık oluyordu. Tüm ülkede yaşam durdu. İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanıyordu.
İşçi ve emekçilerin haklı talepleri karşısında günümüzde olduğu gibi geçmişte de patronları emek düşmanlığı çerçevesinde bir araya getiriyordu. İşçilerin topyekün isyanı, karşısında, emek sömürücüleri yeni yöntemler geliştirdiler.
İşveren, Chicago’da 40 bin işçinin eylemini bastırmak için çeteleri sokağa saldı, grevi kırmak için her türlü şiddeti devreye koydu. Grevdeki işçilere çete grupları ve polisin yaptığı saldırılar sonucu 4 işçi yaşamını yitirdi. 1 Mayıs sonrası işten atmalar, baskılar yoğunlaştı. Olaylara neden oldukları gerekçesiyle 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı. İşçiler idam cezasına çarptırıldı. Dört işçi önderi Albert Persons, Adolph Fischer, George Engel ve August Spies, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi. Albert Persons isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetine tarihe geçecek şu sözlerle cevap verecekti: “Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.”
4 işçi önderinin idamı, emekçi ve emek dünyası adına daha sonraki yıllarda, dünya genelinde çok büyük bir hareketlenmeye de damgasını vuracaktı. Yüzbinlerin toprağa verdiği işçi önderleri, uluslararası dayanışma açısından sembol olacaktı.
Amerika’daki direniş, uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal 1889’da Paris’te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. 1890’dan başlamak üzere 1 Mayıs’ı da, “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul etti.
Türkiye’de 1 Mayıs’lar
Cumhuriyet öncesi 1 Mayıs kutlamaları, 1905’te İzmir, 1909’da Üsküp, 1910’da İstanbul’da gerçekleşti.
1920’de ise Türkiye’nin işgal altında olması nedeniyle, bu işgalin sona ermesi talebi, 1 Mayıs’ta emekçilerin eylemlerinde sloganlara da yansımıştır. İstanbul’da işçiler, 1920’de Haliç’ten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu’na kadar bir yürüyüş yaptı. İşçiler, söz konusu yürüyüşte “Bağımsız Türkiye” yazılı bir pankart taşıdı.
1921’de tersane işçileri, işgal altındaki İstanbul’da 1 Mayıs’ı kutladı. İştirakçı Hilmi önderliğinde Halk İştirakiyyun Fırkası’nın düzenlediği 1 Mayıs’a işçiler kızıl bayraklarla katıldı ve Kasımpaşa’dan Şişli Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ne kadar yürüdü.
Cumhuriyetin tabusu
1923: İstanbul’da tütün işçileri, askeri fabrika ve demiryolu işçileri, fırıncılar, İstanbul tramvay, telefon, tünel, gazhane işçileri 1 Mayıs’ı sokakta kutladı. “Yabancı şirketlere el konsun”, “8 saatlik iş günü”, “Hafta tatili”, “Serbest Sendika ve Grev Hakkı” pankartlarını taşıdı.
1924: 1 Mayıs’ı “İşçi Bayramı” olarak kutlayan işçilerin bu eylemi engellenmek istendi. 8 saatlik işgünü için bildiri dağıtan çok sayıda işçi tutuklandı.
1925: Çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu sonrasında kutlamalara izin verilmedi ve 1935 yılına kadar hemen hemen her yıl ancak gizli kutlanabildi. 1 Mayıs’ın bundan sonraki tarihi ‘yasak’larla yazıldı.
1926: Yasaklamalara rağmen gizli kutlamalar gerçekleşti. 1 Mayıs 1925 Amele Teali Cemiyeti tarafından genel merkez binasında sınırlı bir törenle kutlandı.
Amele Teali Cemiyeti’nin “1 Mayıs nedir?” başlıklı bir broşür dağıtma girişimi hükümetin yeni saldırılarının nedeni oldı. 38 kişilik bir grup Ankara’ya gönderilerek İstiklal Mahkemesi önüne çıkarılır. Aralarında Nazım Hikmet de vardır.
1927: 1 Mayıs 1976 yılına dek bir daha kutlanmamak üzere son kez kutlandı. 1927’den sonra salon toplantıları ve mitingler dahil olmak üzere bütün 1 Mayıs kutlamaları tümüyle yasaklandı. Kutlama girişimlerinde bulunanlar göz altına alındı, iş boykotu yapan işçiler ise bir gün sonra iş yerlerinde alınarak hücrelere atıldı.
1928: 1928’den 1935 yılına kadar 1 Mayıs, Türkiye hangi gerekçelerle olursa olsun işçilerin bir araya gelmesi, toplantı yapması, bildiri dağıtması hatta aynı gün eğlenceler düzenlenmesi yasaklandı. Büyük şehirlerde işçi yoğunluklu merkezlerde ve gece kondularda sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
1935: Çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme ile “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak genel tatil günlerine dahil edildi.
1960: 27 Mayıs 1960’dan sonra da “yasaklar” yaşandı. Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu’nun kabul tarihi olan 24 Temmuz, işçi sınıfına 1 Mayıs’ın yerine bayram olarak dayatıldı. Ancak bu girişimlerin hepsi, kararlı mücadeleler sonucu geri döndü.
1976: 50 yıllık aradan sonra 1 Mayıs İşçi Bayramı İstanbul Taksim Meydanı’nda yapılan büyük bir mitingle kutlandı. DİSK’in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) düzenlediği 1976 1 Mayıs’ı, Türkiye’de kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının başlangıcı oldu.
1977 Katliamı
1977: DİSK tarafından Taksim Meydanı’nda düzenlenen 1 Mayıs mitingine 500 bine yakın işçi, emekçi katılmıştı. Akşam saat 19:00’u biraz geçe, alana giriş sürerken Sular İdaresi binasının üzerinden ve Intercontinental Oteli’nden (şimdiki The Marmara Oteli) kalabalığın üzerine ateş açıldı. Açılan ateş sonucu toplam 34 kişi yaşamını yitirdi. Bazı ölüm vakaları kurşunların isabet etmesiyle olurken, daha çoğunluğu ise ezilme sonucu ortaya çıktı.
1977 Taksim Katliamı, Türk kontr-gerillasının, Cumhuriyet tarihi boyunca imzasını attığı önemli katliamlardan biridir. Bugün bile faillerinin bulunmadığı katliamda yaşamını yitirenler şunlar: Nazan Ünaldı, Jale Yeşilnil, Meral Özkol, Tevfik Beysoy, Ercüment Günkut, Hüseyin Kırkın, Bayram İyi, Nazmi Arı, Hikmet Özkürkçü, Ahmet Gözükara, M. Atilla Özbelen, Mehmet Ali Genç, Bayram Sürücü, Kenan Çatak, Özcan Gürkan, Hülya Emecan, Karabet Akyan, Rasim Elmas, Ali Yeşilgül, Mustafa Ertan, Diran Nergis, Kıymet Duman, Ömer Narman, Kahraman Alsancak, Ziya Baki, Aleko Konteus, Hacer İpek Sarman, Bayram Çıtak, Hasan Yıldırım, Niyazi Darı, Leyla Altıparmak, Hamdi Toka, Sibel Açıkalın, Mustafa Elmas, Yücel Elbistanlı ve Kadir Balcı.
1979: Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in emriyle sokağa çıkma yasağı ilan edildi. İstanbul’da 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı ve sokağa çıkma yasağı kondu. 1 Mayıs’ta İstanbul’da sokağa çıkan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Behice Boran ve Kurtuluş grubunun içinde bulduğu 1000’e yakın kişi gözaltına alındı. Behice Boran ve 330 Türkiye İşçi Partili 6 Mayıs’ta tutuklandı. DİSK’e bağlı bir grup sendika ise İzmir’de “izinli” 1 Mayıs kutlaması yaptı.
1980: 12 Eylül darbesinden önce son yasal 1 Mayıs kutlamaları yapıldı. Sıkıyönetim altındaki İstanbul, Ankara ve İzmir’de gösteriler yasaklandı. DİSK, Mersin’de ‘izinli’ 1 Mayıs kutlaması yaptı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, o zamana kadar ‘Bahar Bayramı’ adıyla resmi tatil günü olan 1 Mayıs çalışma günleri arasına dahil edildi.
1987: İstanbul’da birçok derginin biraraya gelmesiyle ilk kez Emek Sineması’nda 1 Mayıs kutlaması gerçekleşti.
1988: İstanbul’da 1 Mayıs’ı kutlamak için İstiklal Caddesi’nden Taksim’e yürümek isteyen yaklaşık 700 kişiye polis saldırdı ve 100’ü aşkın kişi gözaltına alındı.
1989: İstanbul’da 1 Mayıs’ı kutlamak için yine İstiklal Caddesi’nden Taksim’e yürümek isteyen 2000 kişilik gruba polis ateş açtı. Bu esnada eylemcilerden Mehmet Akif Dalcı adlı genç polis kurşunuyla katledildi. 400 kişi de gözaltına alındı.
1990: İstanbul’un çeşitli semtlerinde yapılan 1 Mayıs eylemlerinde 40 kişi yaralandı, 2 bin kişi gözaltına alındı. Yaralılardan Gülay Beceren felç oldu.
1994: İstanbul ve Ankara’da 1 Mayıs’ı kutladıktan sonra dağılan gruplar polis tarafından coplandı. Sosyal Demokrat Halkçı Parti Milletvekili Salman Kaya da polisten dayak yedi. İki gün sonra milletvekili Salman Kaya’yı döven 3 polis ve Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar görevden alındı.
1996: İstanbul Kadıköy’de yapılan 1 Mayıs gösterilerinde olaylar çıktı. 3 kişi, Hasan Albayrak, Dursun Odabaşı ve Levent Yalçın yaşamını yitirirken 67 kişi yaralandı. 2009 yılına kadar heryıl 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı‘na çıkmak için mücadele sürdü.
2010: 32 Yıl aradan sonra yüzbinler tekrar 1 Mayıs Alanı’nı, Taksim Meydanı’nı doldurdular. Büyük bir çoşku ve heyacanla 200 bini aşkın katılımcı görkemli bir kutlama gerçekleştirdi.
İşçilerin ölümü serbest
AKP Hükümetinin ‘ileri demokrasi, ‘Alevi Açılımı’, ‘Kürt Açılımı’, ‘Romen Açılımı’, Sol Açılımı’, ‘Sağ Açılımı‘, ‘1 Mayıs Açılımı’ gibi daha çok dönemsel ve iktidarına söz düzeyinde yatırımlar yaparak ilizyonlar gerçekleştiriyor.
Önce ‘varım’ diyor sonra ‘yoksunuz’ diyor. 2010 yılında serbest bırakılan 1 Mayıs ve Taksim tam da AKP’nin ilizyonunu tesciller nitelikte. Taksim Meydanı’nı emekçilerin 1 Mayıs kutlamasına kapatmak istiyor. Böylece de 1 Mayıs Bayramı’nı yeniden tartışmalı ve çatışmalı hale getirmiş oluyor. AKP’nin bunu bilinçli ve planlı yaptığından asla kuşku duymamamız lazım. Bu biçimde görkemli 1 Mayıs kutlamalarını engelliyor ve 1 Mayıs’ları yeniden tartışmalı ve çatışmalı hale getiriyor.
Belli ki bundan siyasi yarar görüyor. Böylece emekçilerin demokratik örgütlenmesinin önemli bir zeminini işlemez kılmış oluyor. Ayrıca siyasi gündemi haftalarca bu tartışmalarla doldurarak toplumun başka şeylerle uğraşmasını engelliyor. Bu noktada AKP’nin 1 Mayıs’ı ‘yasallaştırmış’ olmasının hiçbir anlamı ve değeri kalmıyor. Kaldı ki, 1 Mayıs’ı AKP değil yüzyıllık işçi sınıfının direnişi yasallaştırdı. Tıpki ‘Evet Kürtler ve Kürtçe var’ demek gibi.
AKP, 1 Mayıs’ı ‘yasallaştırdı’, oradan biraz siyasi kazanç elde etti. Ardından 1 Mayıs kutlamalarını engelliyor, 1 Mayıs’ı Taksim kutlaması temelinde tartışmalı kılıyor, buradan da siyasi kazanç elde ediyor. Ayrıca 1 Mayıs’ı kutlatmayarak ideolojik amacına da ulaşmış oluyor. Kaldı ki, DİSK ve KESK’in 2008’de başlattığı hukuk mücadelesi sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 22 Kasım 2012’de verdiği kararla AKP’yi mahkum etmiş, Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğunu tescillemiş ve hükümeti Taksim’i 1 Mayıs mitingine hazırlamak zorunda bıraktı.
İşçi ölümleri AKP’nin diğer adıdır
Oysa AKP için 1 Mayıs sadece işçi ölümlerinin diğer adıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre AKP iktidarı altında geçen 2002-2011 yıllarında toplam 735 bin 803 iş kazası yaşandı. Bu kazalarda toplam 10 bin 804 işçi öldü, 14 bin 665 kişi ise sakat kaldı. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verileri ise 2012 yılında en az 878 işçinin iş kazaları sonucu hayatını kaybettiğini gösteriyor. 2102 yılını da eklediğimizde son 10 yılda AKP iktidarı döneminde yaşanan iş cinayeti sayısı da 11 bin 706’ya ulaşmış durumda.
1 Mayıs’ı dünyada kim, nasıl kutluyor?
Çeşitli adlar altında 1 Mayıs’ı resmen tatil olarak kabul eden ve kutlayanlar şöyle:
1 Mayıs Bayramı: Aland, Arnavutluk, Bangladeş, Bulgaristan, Cebelitarık, Çek Cumhuriyeti, Doğu Timor, Eritre, Finlandiya, Gambiya, Hindistan (bölgesel), İsveç, İzlanda, Karadağ, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Lüksemburg, Makedonya, Nepal, Norveç, Slovakya, Slovenya, Sri Lanka, Svalbard ve Jan Mayen, Sırbistan, Vatikan, Yunanistan.
Emek Bayramı: Almanya, Andorra, Angola, Anguilla, Arjantin, Aruba, Avusturya, Bahreyn, Barbados, Batı Sahra, Batı Şeria, Belarus, Belçika, Belize, Benin, Bolivya, Bosna Hersek, Botsvana, Brezilya, Burkina Faso, Burundi, Cezayir, Cibuti, Çad, Çin, Ekvador, Ekvator Ginesi, El Salvador, Ermenistan, Etiyopya, Fas, Fildişi Sahilleri, Filipinler, Fransa, Fransız Guyanası, Fransız Polinezyası, Gabon, Gana, Gine, Gine-Bissau, Grenada, Guadalup, Guatemala, Guyana, Haiti, Hırvatistan, Hollanda Antilleri, Honduras, Hong Kong, Irak, İspanya, İsviçre (bölgesel), İtalya, Kamboçya, Kamerun, Kırgızistan, Kolombiya, Komoro Adaları, Kongo Cumhuriyeti, Zaire, Güney Kore, Kuzey Kore, Kosta Rika, Küba, Laos, Macaristan, Madagaskar, Makau, Kenya, Letonya, Liechtenstein, Litvanya, Lübnan, Malavi, Malezya, Mali, Malta, Martinik, Mauritius, Mayotte, Meksika, Mısır, Moldova, Monako, Moritanya, Myanmar, Nijer, Nijerya, Nikaragua, Orta Afrika Cumhuriyeti, Pakistan, Panama, Paraguay, Peru, Portekiz, Reunyon, Romanya, Ruanda, Rusya, Saint Kitts ve Nevis, Saint Lusia, Saint Pierre ve Miquelon, San Marino, Sao Tome ve Principe, Senegal, Seyseller, Singapur, Somali, Surinam, Suriye, Svaziland, Şili, Tanzanya, Tayland, Tayvan, Togo, Tunus, Uganda, Ukrayna, Uruguay, Vallis ve Futuna, Vanuatu, Venezuela, Vietnam, Yemen, Yeni Kaledonya, Yeşil Burun (Cape Verde), Zambiya, Zimbabve.
İşçi Bayramı: Güney Afrika Cumhuriyeti, Vallis ve Futuna, Mozambik, Namibya.
Diğer: KKTC (İşçi ve Bahar Bayramı), Trans Dinyester (Uluslararası Emek Bayramı), Estonya (Bahar Bayramı), Kazakistan (Birlik Günü), Marşal Adaları (Anayasa Günü), Polonya (Devlet Bayramı).
DERLEYEN: ALİ ONGAN
Kaynalar: www.1mayis.com, ntvmsnbc.com, www.Timeturk.com
