Çinaran kasabası ve Kürt köyleri

Meşhed’in kuzeyine doğru yol aldığınızda gerçek Xorasan veya Kürt yurdunun coğrafyası başlar. Kuzey’in birçok şehir ve ilçeleri ile köylerde Kürtler çoğunlukta olduğu için Kürtçe hala konuşuluyor. Meşhed’ten kuzeye doğru yol alırken 25 km sonrası ilk uğrak yeri Gulbihar kasabası. Burada da önemli bir Kürt nüfus var ama geneli asimile olmuş.
Daha sonra Kürt şehri/kasabası olan Çinaran gelir. Şehir ve çevresinde çoğunluk Kürtlerdir. Yolun sol tarafından ayrılan ilk yol, Erke ve Çınar köylerine gider ki, bunlar Hemzikî aşiretinden. Daha sonra ayrılan yol Abkat ile Qizlar köylerine uğrar, Kawîler ile kısmen Muskîler yaşar. Ondan sonrakiler Qizlar ve Memîş Xane çevresinde Xuramabad’dan gelen Lekler yaşar. Sonraki Dehnê’de Badilliler yaşar ama asimile olmuşlar. Son köy yine bir Caf köyüdür, Kawîlerle beraber yaşıyorlar. Meşhed-Çinaran yolunun sağ tarafında ise ilk etapta 57 köy var. Bunlar Bezkî, Kerrî, Hemzikî, Badillî, Sêvikî, Torisî, Hêvî ve Kosanî aşiretlerine mensup. Daha sonra Sefiyabad köyü gelir ki Îzolî ve Torisîler yaşar. Onların ilerisinde Qiyasabad çevresinde Çarmîn ve Mihamad Abad gibi Şêxikî köyleri ile Mîlan ve Musîkî köyleri var. Ziravkî aşiretinin Kelata Sadu köyü, Sêvikan aşiretinin Kemal Abad, Karagöz ve Kela Reza köyleri ile Kerran aşiretinin Kuşkabat köyü; Torisî aşiretinin Kela Hüseyin ve Kela Sahap ile Birivî aşiretinin köyleri gibi çok çeşitli aşiret köyleri var bölgede. Bölgenin büyük aşiret federasyonlarından biri olan Birivîler buraya kışlağa geliyorlar. Yazlıkları da daha yukarıdaki Hezar Mecîd dağlarıdır. Yanılmıyorsam bu dağların eski ismi Saka dağlarıdır. Bunlar haricinde Radkan’ın kuzey batısındaki Behmangiya Jor ve Jêr ile Aliyabad, Gorişkan gibi köylerde de Kawî aşireti yaşıyor.
İsmini saydığım aşiretlerin büyük bir kesimi hala aynı isimle, başta Semsûr (Adıyaman) olmak üzere Meletî (Malatya), Sêwaz (Sivas), Dîlok (Antep), Riha (Urfa), Fırat ırmağı çevresi ile Orta Anadolu, Kobanê ve Efrîn çevresinde yaşar. Böylece Efrîn’den Xorasan’a kadar dağılan aynı aşiretlerdir ama birbirlerinden haberdar değiller. Bu dağılan aşiretlerin 1460’tan sonra Semsur merkez olmak üzere Kuzey Kürdistan’dan dağıldığını tarihi vesikalar bize göstermektedir.
Qoçan (Koçan)
Qoçan, bölge Kürtlerinin siyasi ve kültürel nabzının attığı bir merkez. Burada ‘Mûesesa Kurmancan’ adlı eskiden çok faal olan müzede Kürt giysileri, kitaplar, halılar, resimler, Kürtlere ait ne varsa toplanarak sergilenmiş. Ancak burayı finanse eden Rehîm Rehîmî’nin geçen sene vefat etmesi ile burası sahipsiz kalmış. Bu kurumun, Kürt dili, kültürü, gelenek ve göreneklerinin geleceği açısından yaşatılması gerekir.
Gulbihar’dan Kürt şehri olan Qoçan’a (Koçan) kadar 85 km’lik bir mesafe var. Yol kenarında genelde Kürt köyleri var ama arada Türk köyleri de bulunur. Qoçan’ın eski ismi Xebuşan. Kürtler Xorasan’a geldiklerinde kurmuşlar. 100 bin nufuslu, büyük ve Kürtçenin hala konuşulduğu bir şehir. Düzlükte kurulmuş. Etrafı dağlarla çevrili ama dağlar şehre uzak, Meşhed gibi şehri havasızlıktan boğmuyor. Şehrin içinde Rus işgalinden kalma bir köprü var. Qoçan, Kürtler için önemli bir merkez. Burada Kürt fabrikatör Rehîm Rehîmî’nin büyük katkıları ile kurulan bir ‘Mûesesa Kurmancan’ adında bir dernek/müze lokali var. Eskiden çok faal olan müzede Kürt giysileri, kitaplar, halılar, resimler ve Kürtlere ait ne varsa toplanarak sergilenmiş. Bölge Kürtlerinin siyasi ve kültürel nabzının attığı bir yer demek de doğru. Ama Rehîmî’nin geçen sene vefat etmesi ile burası sahipsiz kalmış. Hemen hemen kapanmak üzere. Bu kurumun, Kürt dili, kültürü, gelenek ve göreneklerinin geleceği açısından yaşatılması gerekir. Çok az bir finans ile burası bir Kürt kültür akademisine dönüştürülebilir ve buradan dalga dalga yayılacak Kürt kültürü oradaki insanlarımızı asimile olmaktan kurtaracaktır.
Qoçan’da, daha önceki gelişimden farklı olarak meydanlarda Dutar, güreş tutanlar ve halk oyunlarını temsil eden heykeller gördüm. Daha önceki yazılarda bir Kürt kahramanı heykelinin olmamasını eleştirmiştim. Hala yok. Olması gerekir, çünkü Kürtler olmasaydı Xorasan bugün Türkmen ve Özbeklerin yurdu olacaktı. Kürtler burayı kanları ve canları ile korumuş, yurt yapmıştı ama onlara bir heykel bile çok görülüyor. Elbette meselenin esas sahibi olan halkın değerlerine sahip çıkmayışı ve sessiz kalması yönetenlerin daha rahat hareket etmelerini de beraberinde getirmiş.
Qoçan girişinde yol üçe ayrılıyor. Sağdaki bir Kürt ve Türk şehri olan Deregez’e gidiyor. Kürt nüfus şehrin yaklaşık yüzde 60’ını oluşturuyor. Orta yol, Bacgiran Kürtlerinin yurduna gidiyor. Sol yol üzerinde de Asîbulak, Rêherd, Şîrzan, Cewzan (Jozan) gibi köyler var. Genelde Koxbinîk aşiretine mensuplar. Rêherd (150 hane) Rehîm Rehîmî’nin köyü. Köyün tepesinde üç bayrak dalgalanıyor. Biri İran’ın milli bayrağı, diğerleri yeşil ve sarı renkte. Sarı olanının Rehîmî tarafından getirildiği ve ‘ğurşit’; yani güneşi temsil eden Kürt bayrağı olduğu söyleniyor. Bu bayrak dikildikten sonra devlet diğer bayrakları getirmiş. Bazıları da sarı bayrağın Besiçlerinki olduğunu iddia ediyor. Rehîmî’nin bir Kürt yurtseveri olduğu göz önüne getirilirse birinci ihtimalin daha mantıklı olduğu düşünülebilir.
Son durağımız Cewzan köyü. Cevizin çok olmasından dolayı bu ismi almış. 200 haneli köyde 16 kişi Irak savaşında ölmüş, 20 kişi yaralanmış, 20 kişi de esir edilmiş. Bu nüfusa bu kadar kayıp çok fazla.
Köyün ortasında bir genç yolumuzu kesiyor. Zayıf, karagözlü, 30 yaşlarında. Gözleri bir noktaya bakıyor, içinde bir duman ve sarılık gözüküyor. Yavaş konuşuyor, motad (uyuşturucu bağımlısı) olduğu belli. Bize kabadayıca yaklaştı. Biraz konuştuk, yumuşadı. Babası Irak savaşında ölmüş, evin biricik oğlu ama çalışmıyor, annesinin ellerine bakıyor. Babasının ölmesiyle düştüğü psikolojik darboğazdan narkotik ile sıyrılmaya çalışan bir savaş kurbanı. Bu da gösteriyor ki eski ve yeni savaşların ağır yükü Kürtlerin sırtında ve tahribatları görüldüğünden çok fazla.
Burada yaşayan köylüler, daha önce kışları koyunlarını Deregez bölgesine götürdüklerini ve Deregez’in Kürt hanı olan Mîrza Mamud’a koyun vergisi verdiklerini anlattılar. Ayrıca Birinci Dünya Savaşında Rusya’nın burayı işgal ettiğini, yedi yıl kaldığını ve köylülere hiçbir zarar vermediğini dile getirdiler.
