Çocuklarımızla birlikte başardık

Açlık grevleri sürecinde sokakları terk etmeyen ve 25 yıldır alanlarda olan Xemê Akdoğan, “Bu direnişi büyütmek boynumuzun borcuydu ve sorumluluğumuzu yerine getirdik. Çocuklarımızla birlikte 6 ay direnip başardık” dedi.
Alanlarda olan annelerden Kudret Eryılmaz’ın bir oğlu DAİŞ’e karşı savaşırken Kobanê’de şehit düştü, bir kızı da kardeşinin izinden gitti. Kudret, şunun altını çizdi: ”Bir çocuğumun daha ölmesine izin veremezdim. Onun için sokaklardaydım.”
ZEYNEP TURGUT/RENGİN AZİZOĞLU / JINNEWS/VAN/AMED
Öcalan üzerindeki mutlak tecridin sonlandırılması için binlerce kişinin başlattığı açlık grevi ve 30 tutsağın girdiği ölüm orucu eylemleri sürecinde, tüm saldırılara rağmen sokakları terk etmeyen anneler, tarihi bir rol oynadı. Beyaz tülbentli anneler, çocuklarının özgürlük ve barış mücadelesine inanarak direndi ve başardı.
Van’da 1997’den bu yana alanları terk etmeyen Barış Annesi Xemê Akdoğan, Beytüşşebap’taki köyleri 1990’larda boşaltılıp yakılınca Gever’e, baskı ve tehditler sürünce de 1994’te Van’a göç etmek zorunda bırakılmış. Her şeye rağmen 1996’da Van’da Barış Anneleri İnsiyatifi’nde yer alır. Tecride karşı açlık grevi ve ölüm orucunda olanların sesine ses olmak için sokağa çıkan beyaz tülbentli annelerinden olan Akdoğan, ”Bir anne olarak Kürtlere karşı bu düşmanlığın ilacının barış olduğuna inanıyordum. Ancak barış bu düşmanlığı bitirebilirdi. 1997’den beri barışı haykırıyorum, barışı istiyorum ve barış için mücadele ediyorum; umutla inançla” dedi.
Devlet hep aynı kaldı
23 yıldır mücadele ettiğini, ömrün tükendiğini ama devletin hiç değişmeyip hep aynı kaldığını kaydeden Akdoğan, şöyle devam etti: ”Hep aynı yöntem ve politika. Savaşı derinleştirip barışı boğazlıyor. Ben umutluyum ve inançlıyım; ömrümün sonuna kadar barış için mücadele edeceğim. Barış artık anneler için rüya değil, gerçek olmalıdır. 80 yaşındayım. Bu ülkeye barışı getirecek olan direnen beyaz tülbentli anneler olacaktır.”
Bu yıl çok uzundu
“25 yıldır hiçbir yılı bu yıl kadar uzun ve dolu geçmemişti” diyen Akdoğan, şunları söyledi: “İradeli olmanın tarihi yazılıyordu. Bu direnişi çocuklarımız başlattı ve biz destek verdik. Bize vurdular, hakaret ettiler, yerlerde sürüklediler ve gözaltına aldılar ama kararımızı vermiştik ve bizi hiçbir güç durduramazdı. Devlet direniş karşısında daha fazla duramadı. Bu direnişi büyütmek boynumuzun borcuydu ve bu sorumluluğumuzu yerine getirdik. Çocuklarımız büyük bir irade göstererek 6 ay direndiler ve anneleri ile beraber kazandılar.”
Çocuklarımıza sözümüz var
Akdoğan, hiçbir zaman zulme sessiz kalmadıklarını belirterek, “Davamız barış ve özgürlük davasıdır. Bedenimiz de tek bir damla kan kalana dek direneceğiz. Devlet ne yaparsa yapsın, bizler çocuklarımıza barışı getireceğiz. Bizim çocuklarımıza sözümüz var; biz bu ülkeye barışı getireceğiz” şeklinde konuştu.
Bir çocuğum daha ölmesin
Amed/Koşuyolu Parkı’nda da anneler çocukları yaşasın, tecrit kalksın diye 26 gün boyunca eylemdeydi. 5 anneyle başlayan direniş, günler ilerledikçe onlarca, yüzlerce kişiye ulaştı. Açlık grevinin sonlanmasıyla anneler de eylemlerini sonlandırırken, bu süre boyunca alandan ayrılmayanlardan biri de Kudret Eryılmaz’dı. Eylemin ilk gününden son gününe kadar alanda olan Kudret’in oğlu Yakup Eryılmaz 2 yılı aşkın süredir kaldığı Patnos Cezaevi’nde 87 gün açlık grevinde kaldı.
Silvanlı olan Kudret Eryılmaz, 45 yaşında. 28 yıl önce Amed’de göç etmek zorunda kalmışlar. Şöyle açıklıyor: ”Kayınpederim işkenceden geçirildi. Kaburgalarını kırdılar, kafasını ezdiler. Hayvanlarımızı telef ettiler. Yiyeceklerimizin tümünü döktüler. Artık dayanacak gücümüz kalmamıştı.”
Biz o halayı tamamlayacağız
9 çocuğu olan Eryılmaz, şöyle devam etti: “Oğlum Rıdvan şehit düştü, kızım katılım yaptı, Yakup da hapistedir. Kobanê savaşında şehit düşen oğlum daha 16 yaşındaydı. Oğlum bak biz hepimiz mücadele içindeyiz, sen oku, derdim. O da ‘Biz mendilimizi halay başında salladık, biz o halayı tamamlayacağız’ derdi. Kobanê savaşına katılım yaptıktan sonra bugün Koşuyolu’nda beklediğim gibi o gün de annelerle Suruç’ta ambulans bekledim. Her ambulansta koşardık kimi getirdiler bu sefer diye.”
Silahını yerde bırakmam, dedi
Suruç’tan döndükten 10 gün sonra oğlunun şahadet haberini aldığını kaydeden Eryılmaz, ”Suruç’a varır varmaz oğlumun cenazesine sarıldım. Oğlunu kendi elinle mezara koymaktan daha acı bir şey var mıdır? Ablası kardeşinin şahadetinden sonra ‘Ben onun silahını yerde bırakmayacağım’ dedi. Biz Suruç’a gidip gelene kadar kızım da gitmişti. O zaman ben yapayalnız kaldım. İnsanın çocukları yanındaysa dünya onun dünyasıdır ama yoklarsa her yer karanlık. Aç kalsan, çadırda yaşasan dahi çocukların yanındaysa yeterlidir sana” dedi.
12 yaşındayken tutuklandı
Cezaevindeki oğlunun ise daha 12 yaşındayken polise taş atma gerekçesiyle tutuklandığını ifade eden Eryılmaz, şunları paylaştı: ”Yakup okul okuyordu, mahkeme kağıdı gelince derslere veremedi artık kendini. Bir kızı sevdi ve isteyin, dedi. Düğününün üzerinden 7 ay geçmişti baskılar yüzünden eve gelemez oldu. Oğlum bazen evin yakınına gelir bize el sallar giderdi, özlüyordu bizi. Eve gelemiyordu. Bir gün telefon açtı, ‘Anne beni tutukladılar haberiniz olsun’ dedi. 6 ay Diyarbakır Cezaevi’nde kaldı ardından Patnos Cezaevi’ne sürgün etiler. Açlık grevleri başladığında Yakup da greve girdi. Bizler çocuklarımızı yaşatmak için Ramazan’da oruçlu olarak sokaklardaydık, dayak yedik, hakaretler işittik ama yine de pes etmedik. Bu çocuğumu da kurban etmeyecektim. Onun için sokaklardaydım. Her zulme karşı çocuklarımızın hedefleri, inançları için direndik. Peşlerini bırakmadık.”
Bu devrimcilerin anneleriyiz
Açlık grevi sürecinde görüşe gittiklerinde etraflarını askerin çevirdiğini aktaran Kudret, şöyle devam etti: “Bize psikolojik baskı yapıyorlardı. Onlardan korkmamızı ve görüşe gelmememizi istediler. Biz de diyorduk ‘Ne yaparsanız yapın biz bu devrimcilerin anneleriyiz, sizden korkmayız. Her zaman onların arkasında olacağız.’ Görüşe çıktıkları gibi ciğerimden gelircesine zılgıt çaldım, alkışladım, bağırdım ‘Bijî Berxwedana zindanan’ diye. Cezaevindekiler çok sevindiler. Bize, ‘En büyük moral sizin cesaret ve zılgıtlarınızdır’ dediler. Biz anneler geç kaldık. O 8 şehidi yaşatamadık, sokaklara daha erken çıkmalıydık, daha erken ayaklanmalıydık. Bizler Kürt doğduk Kürt olarak öleceğiz. Daima da bu davanın peşinde olacağız.”
