Çöken Irak, kanayan Kürdistan -Ali Aktaş-

Ali AKTAŞ
Başta Basra, Musul ve Kerkük olmak üzere daha birçok yerde akan ve günde yüzbinlerce varili bulan petrol satışına rağmen eğer Irak bugün işsizlik, yoksuluk ve açlık ve yine kaos ve çözümsüzlükle boğuşuyorsa çok şey doğru gitmiyor demektir.
Tabi çok önceden de Irak'ın sorunları vardı. En başta da Kürt ve demokrasi sorunuydu. Kürtlere karşı savaşta devşirilen faşist Baas-Saddam rejimi de sorundu. Irak'ı yıllarca diktatörlükle yönetti ve tüm güç-imkanlarını Kürtleri yoketmek için kullandı. Sonra sekiz yıllık İran-Irak savaşı derken, bitiminde Kuveyt'e saldırdı ve ardından da ABD'nin hışmına uğrayıp kendisiyle birlikte Irak'ı da mahvetti.
I. ve II. Körfez savaşıyla önce ABD'ye yenilen ve sonra ise işgal edilen Irak geçen zamana ve demokratik anayasaya rağmen toparlanamadı ve habire zayıflıyor. ABD işgali bitmemişken, bu sefer DAİŞ saldırısına uğradı ve şimdi de Türkiye-İran belasıyla karşı karşıyadır.
Niye böyle oldu? Zira Kürtleri savaşla yok etmek istedi. Özgürlük tanımadı. Savaştıkça ulus-devlet bekası adına faşist Baas-Saddam rejiminine komünistler dahi herkes teslim oldu. Sonuçta ABD gelip Irak'ı yıktı, başa bela olunca böyle oluyor, şimdi de kaldıran yok ve her gelen de tekmeleyip yere seriyor.
Çünkü Saddam rejimi yıkılınca, geride Kürtler dışında devrimci-demokratik bir muhalefet kalmamıştı. Kürtler özgürleşmesin diye Irak-Arap muhalefeti çoktan Saddam'la ayni akibeti yaşamaya razı olmuştu.
Şimdi ayni akibeti Suriye, Baas-Esad rejimi ve Arap muhalefeti yaşıyor. Yanı Kürt ve demokrasi sorununu çözmezsen yok olursun. Kürtler özgürleşmesin diye ulus-devlet milliyetçiliğini aşmazsan muhalefet adına sadece faşizme teslim olmuyorsun, ülkenin yıkımında da suç ortağı oluyorsun.
Irak ve Suriye'de olanlar şimdi de Türkiye ve İran'da yaşanmaya başlıyor. Zira onlar da ayni yolu izliyor, ders çıkarmıyorlar. Muhalefet de öyle. Faşist AKP-Erdoğan rejimine teslim olmuşlar. İran-İslam rejimi de öyle. İkisi de Kürt ve demokrasi sorununu çözmemek için diktatörlük ve savaşta ısrar ediyorlar. Hatta yıkılmış Irak ve Suriye topraklarını bile işgal ediyorlar.
Oysa savaşı sınırların dışına taşımak ve ABD'ye sataşmak kurtuluş olsaydı, bunu yapan Irak ve Suriye, Saddam ve Esad'da kurtulurdu. Bu hikaye Türkiye ve iran muhalefeti için de geçerlidir. Onlar da Kürtler özgürleşmesin diye ulus-devlet hastalığını aşmıyorlar. Sonuç, ayni akibeti paylaşmak olacaktır.
Ulus-devletten ve başındaki faşist rejimlerden hesap sormak yerine Kürtleri suçlamak sömürgeci ülke solunun iflah olmaz hastalığıdır. Irak ve Suriye komünist partileri emperyalist saldırıları devrim için fırsata çevirmek yerine kendi ulus-devlet faşizminin yanında yer aldılar. Türkiye ve İran'da olan da budur.
Kuşkusuz ABD'nin saldırı ve yıkma tarzı da sorunları çözmüyor. I. ve II. Irak savaşıyla başlayıp Afganistan, Libya ve Suriye'de süren ve şimdi de İran'a kayan bu savaş tarzı çözüm, barış ve demokrasi sağlamıyor, aksine ekonomik, sosyal, siyasal ve insani alanda felakete yol açıyor. Bu yöntemle İran ve Türkiye yıkılsa da sonuç Irak ve Suriye'den farklı olmayacaktır.
Çünkü ABD ve diğer küresel hegemonik güçlerinin as amacı barış, özgürlük ve demokrasi değil, kriz yaşayan kapitalist-emperyalist sistem ve çıkarlar için yol açmaktır. Bu amaçla çıkarlarına olunca faşist diktatörleri besliyor, olmayınca da yıkıyorlar.
Bunların yıkılmaları tabiki kötü değil, hatta halklar için nefes alma süreçleri doğuyor. Ama devrimci-demokrasi güçleri ya hiç yok ya da zayıf olduğu için yıkılan bu ülkelerde halklar lehine demokratik sistemler kurulamıyor, olması halinde de bu sefer hegemonik güçlerce engelleniyor.
İşte Irak, Afganistan, Libya ve Suriye'de yaşanan budur. Arap baharı da bu nedenle başarısız kaldı. İlerde İran ve Türkiye yıkılsa da durum budur. Çünkü bu ülkelerde yıkılan faşist rejim ve diktatörlüklerle birlikte devrimci-demokratik güç ve muhalefet de yok oluyor. Kürtler karşısında kendi ulus-devlet diktatörleriyle beraber hareket ettikleri için ayni kaderi paylaşıyorlar.
Kürtlerin güç ve çabasıysa tek başına barış ve demokrasi sağlayamıyor. Zira hem yalnız bırakılıyor hem de çok kesimce saldırıya uğruyorlar.
Irak, Suriye, Türkiye ve İran'da Kürtler açısından yaşanan budur. Irak'taki Kürt siyasi güçleri ilkel-milliyetçi özellikleri aşamayınca devrimci-demokratik bir rol oynayamadı. Suriye'dekilerin ise tüm devrimci çaba ve modele rağmen önü ABD, Rusya, Türkiye, İran ve rejim tarafından çok yönlü baskılarla kesiliyor.
Oysa destek görse ve önü kesilmezse bölge halklarının tüm sorunlarını barış ve demokrasi içinde çözüp kardeşçe ve refah içinde yaşayacakları bir model-proje sunuyorlar. Bu, sorunlu ulus devlet modeli yerine bölgenin çok etnik, dinsel, dilsel ve kültürel gerçeğine uygun düşen en demokratik, ekolojik ve federal bir modeldir. Ama çok yönlü saldırılarla engelleyip yıkmak istiyorlar.
Bölge üzerinde küresel ve bölgesel hegemonik güçlerin çok yönlü çıkar ve hesapları olduğu için Rojava modelinin gelişip güçlenmesine izin vermiyorlar, fakat kendi ulus-devlet modeli de yama tutmuyor. Böyle olunca yıktıkları hiçbir ülkede sorunlar çözülmüyor, savaşlar bitmiyor ve yaşam normale dönmüyor.
İşte otuz yıldır Irak'ta yaşananlar bir felakettir. Yıktılar, ama inşa etmediler. Eski Irak yok, ama yenisi de yok. Var olan kaostur, işsizlik, açlık ve ölümdür.
Neden? Çünkü içten ve dıştan demokratik Irak'ın kurulmasını engelleyen kirli ve kanlı eller var. Demokratik anayasasına rağmen kurulamıyor. Niye? Çünkü demokratik güçler yok. Varsalar bile örgütlü değil. Halk ölümüne sokaklarda, ama devrimci öncü yok. Halk direniyor, ama başa geçenler hegemonik güçlerin ajanları.
Kürt güçleriyse ilkel-milliyetçilikte ısrar ettiklerinden devrimci-demokratik bir Irak yaratmaya yanaşmadılar. Oysa yeni Irak anayasasına göre Kürtler tarihi bir fırsat yakalamıştı. Yeni anayasaya göre devletteki payı Araplarla eşitti. Irak'ın asli üyesi olmuştu. Demokratikleşip, demokrasi için kullansaydılar hem tüm parçalardaki Kürt sorununun çözülmesinde hem bölgenin barış ve demokrasiye kavuşmasında öncü bir röl oynarlardı.
Fakat ilkel-milliyetçi aile ve aşiret çıkarları ve şehirlere dayalı ulus-devlet kurma istemi öne çıkınca hem kendileri kaybetti hem Irak'ın enkaza dönmesinde rol oynadılar. Sonuçta Kürtlere de ait olan ortak devleti geliştirip demokratik çekim merkezi kılmak yerine, Türkiye ve İran etkisine girip, yok olmanın eşiğine geldiler. Oysa Araplardan daha fazla Kürtlerin bu demokratik anayasaya sahip çıkmaları, bu demokratik federal devleti geliştirip ortak bir Irak kurmaları gerekirdi.
2005 Anayasasına göre demokratik federal ve resmi dili Arapça ve Kürtçe olan yeni Irak devletinin ilk cumhurbaşkanı, bir yardımcısı, dışişleri bakanı ve daha birçok bakanı ve genelkurmay başkanı Kürttür. Yanı yeni Irak devletinin başında gövdesinde ve birçok kolunda Kürtler yetkilidir. Devlet artı demokrasiyi işletirlerse, demokratik Irak, özgür Kürdistan hedefini doğru koyarlarsa tüm engellere rağmen hem genel Kürt sorununu hem de Irak ve bölgede demokrasi sorunu çözmede yol açıcı olur ve önemli bir mesafe alırlardı.
Hayır onlar devletçilik oynadılar, kendince şark kurnazlığı yaptılar. Önce "bu şehir benim bu senin“ deyip yıllarca birbirleriyle çarpıştılar. Sonra defalarca ayni amaçla PKK'ye saldırdılar. Böyle kısır çatışmalar içinde boğuldukça Irak, yanı kendi devletini bırakıp veya orda göstermelik kalıp, İran ve Türkiye'nin çömezi oldular. Bu hale düştükten sonra, sırf hem kiliseden hem camiden olmadılar, piyon haline de geldiler, sözde referandumla bağımsız olacaklardı, tersine elindekinin yarısını da kaybettiler ve şimdi de Türk ve İran devleti ne derse, onu yapacak hale düştüler. Var olan olan hazır devleti idare edemeyip felç edenler, var olan hazır ülkeyi kurmayıp felaketin eşiğine getirenler, hiçbir zaman devlet ve ülke kuramazlar.
Oysa yanı başında çöl ortasında ve akrep yuvaları üzerinde cennet bir kent, ekolojik-komünal demokratik bir toplum modeli yaratmayı başaran Mexmûr halkına bile bakıp ders alsalardı, doğru yolu bulup bu kadar kepaze olmazlardı. Ulusal çıkar ve kaygıları olmadığı için, Mexmûr modeline bile düşmanca saldırıyor, ablukaya alıp dağıtmak istiyorlar. Bırakın Mexmûr'u, Kuzey-Doğu Suriye devrimci-demokratik modelini de yıkmak için uğraşıyorlar. Adeta Türkiye, İran ve ABD ne derse onu yapar hale gelmişler, irade kalmamış.
İşte sen bu uğursuzluğu sürdürdükçe Irak çökmeye ve Kürdistan kanamaya devam edecek. Kuşkusuz Irak ve Başûr’daki tüm sorunların kaynağı mevcut Kürt güçleridir, yaşanan tablodan sadece onlar sorumludur denilemez, ki içte ve dışta bu tabloda kirli-kanlı parmağı olan bir çok güç vardır, ama Kürt güçlerinin payı da büyüktür, asla küçümsenemez. Sen mademki bu anayasayı ve Irak'ı ortak vatan olarak kabul ettin, o zaman gereklerini yapacaksın, koruyacaksın, yaşatacaksın. Ulusal aklın ve iraden varsa, demokrasi, eşitlik ve özgürlük istemin güçlüyse, halkların kardeşliğinden ve ortak yaşamdan yanaysan, bu ülkenin ve toplumun, bu devletin ve insanların hakları üzerinde titreyeceksin, peşkeş çekmeyeceksin.
Gün geçtikçe Kürtler ve Araplar, Sünniler ve Şiiler birbirinden uzaklaşıyor, halkın barışa ve sorunların çözüleceğine olan inancı azalıyor. İşsizlik ve yoksulluk, rüşvet ve kayırmacılık artıyorsa, Irak ve Kürdistan ceset haline geliyor, devlet, ülke, halk ve toplum parçalanıyorsa, sen bundaki sorumluluğunu görüp vicdan azabı duymazsan nankörsün, gaflet içindesin, işbirlikçisin. Değilsen Irak çökerse Başûr'un ayakta kalacağına inanmazsın. Irak varsa, Başûr vardır, başka yedirmezler ve bu gerçek Rojava için de geçerlidir. Doğrusu budur.
