Koronavirüs farklı meslek gruplarını nasıl etkiledi? Çalışanların karşılaştıkları temel sorunlar, talep ve beklentileri nelerdir? Taksici, hemşire, çiçekçi, öğretmen, kreş eğitmeni, ev işçisi gibi farklı meslek gruplarından kişilerle konuştuk.
NİHAL BAYRAM
MAINZ
Koronavirüsün Almanya’da tespit edilmesi ile birlikte başlayan kriz birçok meslek grubunu mağdur etti. Kimi şirketler iş yerlerini tümden kapatırken kimi şirketler de işçilere yönelik çalışma saatlerini kısıtlama yoluna gidiyor. Bazıları ise işçiye çıkış veriyor.
Koronavirüs farklı meslek gruplarını nasıl etkiledi? Çalışanların karşılaştıkları temel sorunlar, talep ve beklentileri nelerdir? Taksici, hemşire, çiçekçi, öğretmen, kreş eğitmeni, ev işçisi gibi farklı meslek gruplarından kişilerle konuştuk.
En çok etkilenen grup: Sağlık çalışanları
Koronavirüs salgınından en çok etkilenen meslek grubu şüphesiz ki sağlık çalışanları. Hastane hemşiresi Sevim Yıkmış artık hangi virüsleri eve taşıdığını bilmediğini, hastalardan onlara virüs bulaşabildiği için son derece endişeli olduğunu söylüyor. Otoimmün hastalığı olduğu için risk grubunda olan Yıkmış, evde kalmak zorunda. Yıkmış, evde kaldığı zamanlarda sürekli meslektaşlarını düşündüğünü belirterek şunları söylüyor: “İnsanlarımıza çağrım, lütfen kurallara uyun. Eğer kurallara uyarsak virüsün yayılmasını yavaşlatıp, bu salgının önüne geçebiliriz. Bu sayede çok sayıda hayat kurtulacak. Lütfen çocuklarımızın geleceğini düşünün.
Dönüşüm ve bilinçlenme şart
Ben sürekli meslektaşlarımı, düşünüyorum. Hastalığım olmasına rağmen, onların yanında olamadığım için vicdan azabı çekiyorum. Ve bizleri neler bekliyor bilmiyoruz. Şu an kriz biraz yatışmış olsa da dünyadan iyi haberler gelmiyor ve bu hepimizi endişelendiriyor. Neler yediğimize, tükettiğimize ve doğaya nasıl yüklendiğimize bakmamız gerekiyor. Ki tüm bunlar bağlantılı mı, henüz onu bile bilmiyoruz. Umarım ki, bu süreç toplumda sorumluluk alma ve bilinçli hareket etme gibi bir dönüşümü sağlar ve herkes bencilliğinden sıyrılır.”
OHAL koşullarında önlemler yeterli mi?
Bir başka hastane hemşiresi Özlem Aydoğdu ise bir kriz hastanesinde çalışıyor. Hastane sadece Covid-19 hastalarını alıyor. Aydoğdu, taşıyıcı olup virüsü ailesine bulaştırmaktan korkuyor. Ailesi ve çocukları için çalışmak zorunda olduğunu söyleyen Aydoğdu, alabildiği kadar önlem aldığını ancak OHAL koşullarında bunun da yeterli olmamasından korktuğundan bahsediyor.
Günlük yaşamımızdaki tüketimi minimuma indirmek zorunda olduğumuzu söyleyen Aydoğdu, bu süreçte insanların "izole olmak" ne demek onu doğru anlamaları gerektiğini vurguluyor. Ancak bu konuda çok da ümitli olmadığını ekliyor. Aydoğdu ve şöyle diyor: “Kriz geçince, insanlar eski hayatlarına döndükleri zaman, her şey unutulacak ve hayat kaldığı yerden devam edecek. Yani anlamayacaklar. Kendilerini diğer insanların yerine koymayacaklar. Şu an yalnızca kendilerini düşünüp ‘Bana ne olacak?’ diye düşünüyorlar. Medyada görüyoruz, evlerini tıka basa gıdayla dolduruyorlar ki aç kalmasınlar.”
Aileler endişeli
Kreş eğitmeni Vildan Dirik de risk grubunda olduğunu belirterek kendilerine herhangi bir test yapılmamasından şikâyetçi. Kreşteki çocuklarla, özellikle 3 yaş ve altı arasında olanlarla çalışan Dirik onlara temas etmemenin neredeyse imkânsız olduğunu söylüyor. Zorunlu olarak çalışmaya devam etmesi gereken meslek grupları içerisinde yer aldıklarını belirten Dirik, şunların altını çiziyor: “Okulların ve kreşlerin kapanma kararından sonra herkes gibi bizde de ‘ne yapacağını bilmeme’ durumu yaşandı. Zaten ilk hafta çocuklar kreşlere gelmediler. Aileler doğal olarak endişeliydiler. Fakat bizler ‘Notbetreuung’ dediğimiz ‘acil bakım’ yapmak zorundaydık.
Mesleki olarak zorunlu olarak çalışmaya devam etmesi gereken insanlar var. Doktorlar, polisler, itfaiyeciler gibi. Ve bu meslek grupların çocuklarının bize gelmesi söz konusu olduğu için mecburen kreşimizi açmak zorundaydık. Baştaki bu tür belirsizlikler giderilse de şu anda da başka sorunlar yaşıyoruz. Örneğin 5-6 saat duruyoruz burada; ama çocuklar olmayınca eve gitmek zorundayız. Bu eksik saatler tatilimizden mi düşecek yoksa çalışma listemize rapor mu edilecek? Hiçbir konuda netlik yok. Hükümetten hem bu belirsizlikleri gidermesini hem de ekonomik olarak risk grubunda olan biz eğitimcileri de düşünmesini istiyoruz.”
Okullar için büyük bir sınav
Bir başka eğitimci Dilan Geçili Koronavirüs salgınının tüm eyalet ve okullar için büyük bir sınav olduğunu belirterek şu anki durumu çok da karamsar bulmadığını söylüyor. Çalıştığı okuldaki öğretmenlerin öğrencilere ellerinden geldiği kadar destek olduğunu söyleyen Geçili, öğrencilerine eğitimlerinin aksamaması için çok sayıda ödev ve video gönderdiğini söylüyor. Şöyle diyor Geçili: “Okulumuzun Cloud app programı var. O app üzerinden öğrencilerimiz ile komünikasyon yürütme ve telefonlaşma imkânımız var. Eğer öğrencilerin evlerinde baskı makineleri (Drucker) bulunmuyor ise, gönderdiklerimizi akıllı telefonlarına indirip oradan bakabilirler. PDF formatında gönderiyoruz. Okul yönetimimiz yeni gelişmeler hakkında öğrencileri ve velileri posta yoluyla bilgilendiriyor.
Ev içi şiddet artıyor
Zorluk yaşadığımız tek konu Abitur, yani lise diploması sınavları ve diğer sınavlar. Okullar bunun için de çözüm arayışına girdi. Bir diğer sorun ise ailelerin evde yaşadığı sorunlar. Bazı meslektaşlarım bazı ailelerde ev içi şiddetin bu şartlarda daha fazla yaşanacağını dile getirdi. Bunun için de önlem olarak o ailelerle sürekli irtibatta olmaya çalışıyoruz. İyi yanı ise bu eğitim tekniği sayesinde okulların ve öğretmenlerin dijital tekniği ve sosyal medyayı daha yoğun kullanmaya başlaması. Otonom öğretim yöntemi olarak adlandırılan bu eğitim yöntemini kullanmamız öğrencilerimizin başarı oranlarını arttıracak."
Taksiciler iflas bayrağını çekmek üzere
Koronavirüsün mağdur ettiği meslek grupları arasında taksiciler de var. Taksi çalışanları açısından iki önemli sorun var: Birincisi işin ekonomik boyutu, yani müşteri sayılarının azalması veya işin tamamen ortadan kalkması. İkincisi ise sağlık boyutu. Taksiciler, müşteri aldıklarında sağlık durumu bilinmeyen bir insan ile aynı küçük alanı paylaşıyorlar. Bu da virüsle enfekte olma oranlarını hayli arttırıyor.
Sadece Frankfurt kentinde 2020 Şubat’a kadar toplam 1700 taksi çalışırken, bugün Frankfurt genelinde yüzde 10’un altında taksi çalışmakta. 2020 Şubat ayına kadar bankalar ve fuarlar kenti olan Frankfurt’ta, bir taksici günde yaklaşık 500 euro kazanırken, Mart ayından bu yana bir taksi şirketi (8 çalışanlı) toplam 100 euro kazanıyor. Bu nedenle Almanya genelinde yüzlerce taksi şirketi çalışanlarına çıkış vermiş durumda.
Taksiciler, Alman hükümetinin onlara destek vermemesinden ötürü birçok taksi şirketinin iflas edeceğinden endişeli. Süleyman Akçın bu taksicilerden biri. Akçın, Koronavirüs salgınının en çok etkilediği kesimin taksiciler olduğunu söyleyerek işe çıkmanın mantıksız olduğunu, çünkü 5-6 saatlik bir beklemenin sonunda bile müşteri almadan eve döndüklerinden bahsediyor. Süleyman Akçın şöyle diyor: “Taksiciler bu krizden en çok etkilenen kesim. Müşterilerimiz genelde toplantı ve etkinliklere katılım sağlayan kişiler. Özellikle hastane ve diğer kurum ve kuruluşların ziyaretçi kabul etmemeleri taksi işletmesini durdurmuş vaziyette. O yüzden evde kalmak daha mantıklı. Çünkü bazen beş veya altı saat bekliyorsun, müşteri almadan eve dönüyorsun. Mainz’de toplam 200’e yakın taksi var ve bunların önemli bir kısmında göçmenler çalışıyor. Taksicilerin çoğu çalışmayı durdurmak zorunda kaldı. Mainz’de aramızdaki en yaşlı taksi çalışanı 90 yaşındaki Günther Daut, en gencimiz ise bir üniversite öğrencisi. Geleceğimiz için endişeleniyorum. Bizi neler bekliyor, öngörmek mümkün değil. Umarım en kısa zamanda bir çözüm bulunur.”
Esnaf dükkân kapatıyor
Cennet Sincer çiçek satıcısı bir esnaf. Koronavirüs salgını nedeniyle dükkânını kapatmak zorunda kalmış. Dükkânı bir AVM’nin içinde olduğu için hâlâ kira parası ödemek zorunda Sincer. Sürecin böyle devam etmesi durumunda küçük esnafın durumunun içler acısı olacağını söyleyen Sincer, Alman hükümetinden bir an önce elini taşın altına koymasını istiyor: “iş yerini kapatmak zorunda kalan küçük esnaflar kira, sigorta gibi giderleri nasıl ödeyebilir? Benim durumumda olan binlerce insan var. Tabii ki her şeyi devlete yıkmıyoruz; ama devletin de biz küçük esnaflara bir kolaylık sağlaması gerekiyor. Benim çiçekçi dükkânıma gelen Ordnungsamt polisi, iş yerimi kapatmam gerektiğini söyledi ve haliyle kapatmak zorunda kaldım. Doğum günü yasak, düğün yasak, kutlama yasak, ev ziyareti yasak, parti yasak, hasta ziyareti yasak… Kim alacak bu çiçekleri? Devletin bize yardım etmesi gerekiyor.”
Ev işçileri ve görünmeyen emekleri
Ev işçisi Çiğdem Kaya, evde çalışıp herhangi bir ücret almayan ve toplum tarafından “ev kadını” olarak kodlanan milyonlarca kadından biri. Uzaktan eğitim nedeniyle çocuklarının üçüne birden yetişemediğini söyleyen Kaya, çocuklarının bu süreçte eğitim açısından gerileyeceğinden endişeli. Kendisi de öğrenci olan Kaya, çocuklarının süreciyle ilgilenmekten iki haftadır kendi ders kitaplarını açamamış dahi.
“Kızım Sarya bir hafta kitap okumadı diye okumasında biraz aksama olduğunu fark ettim. Oğlum Baran ise çok zor bir süreçte, kendisine ödev yaptıramıyorum. Oğlum ödevin başına oturuyor ‘Başım ağrıyor, tuvalete gitmem gerekiyor, susadım, yoruldum’ gibi bahanelerle ödevlerini yapmamaya çalışıyor. Okulların kapanmasının ilk haftasında ders yapamadık, çünkü ders kopyaları elimize geç ulaştı. İkinci haftadayız ve şimdi iki haftanın ödevini bu haftaya sıkıştırıyoruz. Bundan dolayı zorlanıyoruz. Bir de Jiyan var, kreşe giden oğlum. Zaten çocuklarım çok sıkılıyor, sürekli dışarı çıkmak istiyorlar.
Artan ev içi işler
Her gün çocuklarımın elbiselerini yıkıyorum ve nedense evde olduklarında daha da çoğalıyor gibi çamaşırlar. Çocuklar evde oldukları için aldığım gıdalar daha çabuk bitiyor ve daha sık alışverişe gitmek zorunda kalıyorum. Ve bu üç küçük çocukla hayli zor. Her gün büyük bir titizlikle evin içini çamaşır suyu ile dezenfekte etmeye başladım.”