Dağlardan müziğe bakış-Baran CANDEMİR

Haberleri —

Nasıl başladığın ve neden etkilendiğin çok önemlidir. Kültür ve sanat insanlığın doğuşundan günümüze kadar hep var ola gelmiştir. Toplumların hakikatini, manevi ve ahlaki yönünü temsil eder.

Hakikat, maneviyat ve ahlak toplumların felsefede, edebiyatta, sanatta, politikada yetkinleşmesini ve demokratikleşme kanallarını yaratmaktadır. Sanat alanları arasında en yaygın olanı müziktir ve bunun için yaratılan müziğin toplumların hangi yönünü temsil etiği iyi düşünülmelidir. Sadece duygu işidir deyip geçilmemeli, temsil ettiği hakikat ve yaratacağı sonuçlar konusunda hassas olunmalıdır.

Dağlardan şehirleri, metropolleri ya da ülkeleri izlediğimizde, toplumun, doğanın hakikatinden kopan ve tamamen maddiyata bulaşmaya başlayan sanatçıların yoz geleceğini görmek mümkündür. Tabi bunu önlemenin yolları da vardır; dağların melodilerinde kendilerini somutlaştırırlarsa hem halkla bağları tazelenir hem de daha güçlü sanat ve müzik eserleriyle ölümsüzlüğe kavuşabilirler. Dağlar insanlığın ilk barındığı ve duygu düşüncenin ilk beşik sallanışının mekanlarıdır. Özgürlüğün ve kendi olmanın en sade ve en doğal yaşanmışlığıdır.

Müzikte var olan bütün sesler doğada bulunmaktadır. Sanatçı bir sanat eserini geliştirirken doğanın bu seslerinden yararlanır. Mesela sanatçı bir vadinin eşsiz görkemliliğinde yumuşak ve durgun duygularla attığı her bir adımın hissini anlayarak nefes aldığında aklı durulaşır, gözlerindeki bakış gerçek anlamına varır. Ağaçlara, çiçeklere, akan sulara, tüm canlılara verilen güzelliğin yanında bir de her birinin çıkardığı seslerle birlikte anlamlarına varmak gerekir ki o zaman sanatın ruhuyla müziğin hissine ulaşabilirsin. Bütünleşmedir bunun adı.

Bunun en iyi örneğini analarımızın sevinç ve ağıt şarkılarında; tarihimizden benliğimize yerleşen dengbêjlikte görebiliriz. Kullanılan gırtlak ve çıkarılan seslere bakıldığında doğayla ne kadar uyumlu olduğunu anlayabilmeliyiz. Doğayla bütünleşen ruh, duygu, akıl nasıl yaşanmalı sorusuna cevap oluşturacaktır.

Mesela bir dağ sadece bir çiçekle güzel olamaz, bir ülkeyi de aynı yorumla değerlendirebiliriz. Yine bir bahçede bir meyve ağacıyla o bahçeyi meyve bahçesi olarak göremeyiz bunun için daha fazla ağaç ve çeşit gerekmektedir. Farklı halklar ve inançlar aynı zamanda fikir zenginliği demektir. Kürt halkının farklı lehçelere sahip olması da farklı zenginlik ve güzelliklerin işaretidir. Dağlarda bu farklılığı çok rahat görebiliriz. Neden? Dağlar yaşamın kaynağıdır, farklılıkların bütünlüğüdür, dağlarda sanat yapıp anlamlandırmak hakikattir. Özgürlüğün yeridir, Hakikatin yuvasıdır. Her kuş veya her canlı yuvasında büyüdükten sonra yavaş yavaş dışarıya açılır, kendisini besleyebilecek koruyabilecek duruma geldikten sonra harekete geçer. Bu durum özgürlük ve hakikat savunucuları için de geçerlidir. Yani müziğin vücudunun tüm hücrelerinde oluşturduğu melodiler olgunlaştıktan sonra bütün toplumsal alanlara inebilirsin, aksi takdirde devletin maşası olmaktan kurtulamaz insan. İnsan dağların ruhunu keşif etmenin heyecanı ve mutluluğunu müziğin melodilerinde yaşayabilir.

Kişide bütünleşen ve olgunlaşan sanatsal ruh, çaldığın enstrümandan yaşam tarzına dek her alanda yansıtmaktadır. Dağlarda yaşamak ve dağları düşünmek tüm bu duyguların ana kaynağıdır. Yaşamış olan bütün büyük halk ozanlarına bakıldığında ülke ve toprak sevgilerinin ne kadar belirgin olduğunu görmek mümkündür. Müzikte en güçlü ezgileri doğaya sadık ve bağlı olanlar yaratmıştır. En büyük anlamın yeşerdiği alandır dağlar.

Güçlü müzik ancak doğru yaşamı anlaşıldığında ve yaşandığında üretilebilir. Evrenin ve doğanın gizeminden kopuk bir sanat eseri topluma hizmet edemez, hizmet etmediği gibi hem kendine hem topluma zarar verir. Bu yüzden eğer güçlü ve etkileyici sanat icra etmek istiyorsa ve ölümsüz eserler yaratma amacındaysa tüm ruhuyla doğanın gizemiyle ve toplumun gücüyle hareket etmelidir sanatçı. Bu uyanış seni müziğin melodileriyle buluşturacaktır ve bu buluşma halkların ortak duygusuna götürecektir. İşte gerçek sanat eserleri ve gerçek sanatçılık budur. Bunların dışında duran ve sürekli maddiyattan bahseden sanatçı, sanatçı değildir, ikiyüzlüdür, kişiliği oturmamıştır, açgözlüdür, basit güdüler ve şan şöhret peşindedir.

Müzikle ilgilendiğim için bu duyguları dile getiriyor olsam da tüm sanat dalları için doğa ve toplum ana kaynak durumundadır. Bunun dışında da sanat yapabileceğini iddia edenler marjinal kalmaya mahkumdur. Doğa ve toplum hakkındaki bilgi ve algılarımız ne denli derinleşirse o denli büyük sanat eserlerine doğru yöneliriz. Şimdi doğadan ve toplumsal direnişten esinlenerek kendimizi çok yönlü üretken kılma zamanıdır.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.