Dağların Piri


Ağıt, destan, hikaye ve klamların üzerine yazıldığı yüzlerce kahramanlık ve direniş destanı Kürt sözlü edebiyatının temel taşını oluşturuyor. Yaşam hikâyesi, kahramanlığı, direnişi ve yurtseverliğiyle günümüze değin kendinden söz ettirenlerden biri de Reşoyê Silo’dur. Ağrı isyanının öncülerinden Reşo’nun kahramanlık destanı 90 yıldır Kürt halkı tarafından dilden dile aktarılıyor. Eşi Zeyno ile birlikte isyana katılan Reşo, onlarca klam ve ağıda konu edilmişse de hikâyesi pek bilinmez.
Eşiyle birlikte direnişe katılır
Her ne kadar Şêx Seid isyanına katılmak istese de dönem şartlarının el vermemesi nedeniyle bu arzusunu gerçekleştiremeyen Reşo, 1926 yılında Xoybun Partisi öncülüğünde Ağrı isyanına eşi Zeyno ile birlikte katılır. Başkaldırının askeri komutanı İhsan Nuri Paşa’nın yanında genç yaşta yer alan Reşo, kısa sürede sarp dağlarda direnişe yön veren etkili bir önder konumuna gelir. Geliyê Zilan bölgesinden direnişe destek olan Reşo, bu bölgede kısa sürede kendini halka sevdirmeyi başarır. Bölgede hala Reşo’nun hikâyesi anlatılır ve “Reşo, zamanında bizim eve de misafir olmuştu” diye övünülür.
Ben tek başıma Rom’a karşı savaşacağım
İsyanın bastırılması sonrası arkadaşlarının, ‘Suriye’ye gidelim’ dayatmalarına karşın direnişi seçen Reşo, “Ülkemizdeki açlık, yabancıların ülkesindeki tokluktan daha tatlıdır. Kim istiyorsa, gitsin. Ben tek başıma kalsam da Rom’a karşı savaşacağım” diye cevap verir.
Reşo’nun bu sözü her ne kadar daha sonra birçok eserde sahiplenilerek geçilse de sözün, direniş abidesi Reşoyê Silo’ya ait olduğu kesin.
Eşi Zeyno ve beraberindeki 80 yol arkadaşıyla dağlarda 1931 yılına kadar direnişini sürdüren Reşo’nun başına her ne kadar yüksek miktarda para ödülü konulsa da savaş stratejisi ve çevikliğiyle alt edilemez. 1931 yılının kış aylarında Zilan bölgesinde bir köye tek başına gece yarısı giden Reşo, bir ihanet sonucu pusuya düşürülür. Uzun süre direnen Reşo, tüfeğinin tutukluk yapması sonrası askerlerce yakalanır.
Teslim olmadı!
Ertesi günü Reşo’yu alıp eşi Zeyno’un bulunduğu Tendürek Dağı’ndaki bir mağaranın etrafını saran askerler, Zeyno’nun teslim olmasını beklerken direnişle karşılaşır. Eşinin yakalandığını gören Zeyno, “Reşo, hani sen ‘Emer ailesinin yiğidiyim, Ölürüm de teslim olmam!’ diyordun?” diye seslenir. O ise “Zeyno, ben teslim olmadım, kaderim beni teslim etti. Tüfek tutukluluk yaptı” yanıtı verir.
Eşi Zeyno’yu da esir alan askerler burada önce Reşo’nun ağzına bir kurşun sıktıktan sonra Reşo ve Zeyno’nun başlarını keser. Kestikleri başları kazık çakarak köy köy halka korku saldırmak için dolaştıran askerler, 20 gün boyunca kesik başları Ağrı merkezdeki askeri bir karakolun tellerine asılı bırakılır.
Dönemin askeri komutanına çok sayıda koyun ve koç veren yaşlı biri ise karşılığında aldığı Zeyno ve Reşo’nun başlarını kimsenin bilmediği bir yere defneder.
Reşo’nun başı için yemin ederim
Dilden dile hikayesi anlatılan Reşo, çok sayıda şarı, ağıt ve klama konu olmuş. Reşoyê Silo û Zeyno, Sılo Beg, Reşo isimli klamlarla hala halk arasında dillendirilirken, Gurup Yorum’un “Reşo dağların piri” şarkısı da Reşoyê Silo’dan söz ediyor.
Kendisine ait şu ana kadar 2 fotoğrafı bulunan Reşo’nun her 2 fotoğrafı da askerlerce çekilmiş. Fotoğrafların birinde Reşo’nun cansız bedeni, diğerinde ise kesik başı yer alıyor.
Her ne kadar halkını sindirmek amaçlı askerlerce günlerce köylerde kesik başı dolaştırılmış olsa da Kürt halkı hala, “Reşo’nun başı için yemin ederim” diyerek söz veriyor.
MA/AMED
