Hasan Cemal’in onbirinci kitabı, bugüne kadar yazdığı bütün kitaplardan farklı bir özellik taşıyor. Zira bu, tek bir insanın hikayesi. Kitap gazeteci Yasemin Çongar’ın yazdığı önsöz ile yayınlanmış:’’ Hasan Cemal bir gün bir çığlık duyuyor. Kürdistan dağlarından yankılanan genç bir kadın sesi “Berxwedan Jiyane” diyordu; “Yaşamak direnmektir!” O çığlığı unutamıyor Hasan Cemal, sesin sahibinin peşine düşüyor. Son nefesini çoktan o dağlara üflemiş olan genç kadını bulamıyor ama onun ailesini, arkadaşlarını, yoldaşlarını ve kelimelerini buluyor. O genç kadının adı Delila; kendi deyişiyle “şarkı söyleyen bir gerilla.” Bugün “Kürtlerin Sezen Aksu’su” diye tarif ediyorlar Delila’yı. Onun dağlarda kaydettiği şarkılarını dağlarda ve şehirlerde dinleyip söylüyorlar hala. O sesin hikayesini bilen ise pek az. Hasan Cemal, Delila’nın ya da Silvan’lı Şenay’ın dağa çıkmadan önceki hayatını, en yakınlarıyla; konuşarak öğreniyor ve yazıyor. Delila’nın dağdaki günlerinin hikayesini ise, Hasan Cemal’in gazeteci merakı ve inadı sayesinde kendi kelimelerinden öğrenebiliyoruz. Şenay’ın ailesinin korumak için saklayıp, yerini unuttuğu dağ günlükleri Hasan Cemal eliyle yeniden nefes alıyor; bir gerillanın yaşadıklarını, hissettiklerini kendi iç sesinden duyabiliyoruz. Bu günlüklerde bazen çocuksu denecek kadar saf, bazen tereddütlü, bazen oyunbaz, bazen öfkeli, bazen neşeli gencecik bir kadın konuşuyor. Delila’nın günlükleri, bir gerillanın iç konuşmalarını Türkiye’de okura ulaştırıyor. Hasan Cemal’in aradan çekilip okuru Delila’yla başbaşa bıraktığı bu kitap, savaşın en yalın ve en vahşi gerçeğini de hatırlatıyor yeniden. Savaştaki ölümleri.’’