Demokratik Halklar Partisi’ne selam

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Şimdi Yeşil Sol Parti, Demokratik Halklar Partisi adıyla siyasi hayata “Bismillah” etmek üzere kongresine hazırlanıyor. Eşbaşkan adaylarından, bu partinin en son üyesine kadar bir “siyasi fedailer” ordusuyla karşı karşıyasınız.

Telefonla aram hoş değildir. Çocukluğumda annem bizim eve, bir öğrencisinin babasından rica minnet bir telefon almıştı. Siyah, ahizeli telefon. Gelişinden bir gün sonra telefon çalınca, herkesten önce koşturup ahizeyi kaldırdım. Henüz “alo” demeyi bilmediğimden “sen kimsin?” demişim. Hırıltılı sesli bir adam “ulan eşşoğlu terbiyeli konuş, ben Vali Topaloğlu” demez mi? Daha sonra Milli Savunma Bakanı olan Topaloğlu. O yıllarda Hatay Valisi’ydi. Meğer telefon onun şoförüne aitmiş. Torpille aldığı iki telefondan birini çocuğunun İngilizceden torpilli geçmesi için bize vermiş. Vali şoförünü arıyormuş.Telefondaki ilk konuşmam böyledir.

İlk konuşmam böyle olunca istediği kadar zırlasın bir daha bu siyah telefona hiç koşturmadım.

Yıllarım telefonsuz geçti.

Şimdi ister istemez bir telefonum var. Var ama ben bu telefonla en fazla yedi sekiz insana ulaşıyorum. Çoğu da ya özgür medyada çalışıyor, ya da benim aile yakınlarım. Bir iki de eski HDP’li vekil tanıdığım telefona kayıtlı. Bu durumu gören bir arkadaş “ya hu, dedi, sen ne biçim gazetecisin?. Haklı. Gazeteci dediğinin telefonu Londra telefon rehberi gibi olmalı. Her yeni gelişmede konunun uzmanına ya da muhatabına bir “tık”la ulaşabilmeli. Ben, gençlerin tabiriyle “kafama göre takılıyorum.” Masa başına oturuyorum ve kendi kendime soruyorum: “Bu konuda ne düşünüyorsun?” Sonra kendi kendime “şöyle düşünüyorum” deyip, başlıyorum yazmaya. O nedenle “gerçek” gazeteciler, hatta “siyasetçiler” benim için “kafadan sıkıyor” diyerek yazılarımı okumuyor. Bugüne kadar bir tek HDP yöneticisi, milletvekili, sivil toplum örgütü aktivisti telefon açıp “falanca gelişme hakkında ne düşünüyorsun, partimiz kongreye gidiyor bir önerin var mı, Erdoğan şöyle bir açılımdan bahsetti, ne diyorsun?” diye sormadı. Hoş sormalarına gerek de yok, ben zaten o sorular sorulmadan “kafama göre takılıp”, doğru yanlış ne düşünüyorsam yazıyorum.

Neyse “girişi” uzattım. Yeşil Sol Parti’nin isim değişikliğini yazacaktım. Yazmadan önce aklıma “bu kaçıncı parti?” diye bir soru takıldı. Bari ayda yılda bir kere olsun “araştırmacı gazetecilik” yapayım dedim. Önce eskiden tanıdığım mülteci vekil arkadaşlardan bir ikisine sordum. Sayıyı hatırlayan yok. Bir iki de telefonu bende kayıtlı gazeteci arkadaşımı aradım. “Abi, merak ettiğin şeye bak ya, işimiz başımızdan aşmış, boş ver sayıyı” dediler.

Konuyu yazmaktan tam vazgeçmiştim ki, Nedim Şener imdadıma yetişti. Dünkü yazısında günü gününe kapatılan partilerin listesini yayınlamış. Adamın yazısının neredeyse üçte birini kaplayan bir liste bu. İlgili herkesin arşivine eklemesini isterdim ama olduğu gibi aktaramam. Yerim yok. Sadece bu MİT’le iltisaklı ve irtibatlı “iliştirilmiş gazetecinin” listesinden partilerin isimlerini ve kapatılma tarihlerini sıralayayım: HEP (14 Temmuz 1993), ÖZDEP (23 Kasım 1993), DEP (16 Haziran 1994), HADEP (13 Mart 2003), DEHAP (19 Kasım 2005 fesih), DTP (11 Aralık 2009), HDP (yargılama devam ediyor.)

Ve bu müsvedde gazeteci, verdiği listenin anlamından bihaber. Burada Kürt halkının yarattığı bir mucize ve Türk devletinin bu demokratik irade karşısındaki feci yenilgisi dile geliyor. Şener’in listesinde bu “kapatma sürecinde” hapse atılan ve öldürülen parti yönetici ve üyelerinin lsimleri ve sayıları yer almıyor. Kendi listesi Şener’in suratında okkalı bir Kürt şamarı olarak patlıyor.

Şimdi Yeşil Sol Parti, Demokratik Halklar Partisi adıyla siyasi hayata “Bismillah” etmek üzere Kongresine hazırlanıyor. Eşbaşkan adaylarından, bu partinin en son üyesine kadar bir “siyasi fedailer” ordusuyla karşı karşıyasınız. Şener bu kahramanların “hile” yaptığını yazmış. İsim değiştirerek partileriyle Türkiye’nin siyasi hayatında yer alma iradesini “hilekarlık” diye karalamış. Onların ki “hile” ise senin devletinin yediği nanenin adı ne? Kapatmalara karşı Kürt halkı “hile” yapıyormuş… Vah vah. Ya bu halk partilerini kapatan Anayasa Mahkemesi’ni havaya uçursaydı? “Öyle kapatılmaz, böyle kapatılır” deseydi. Bırakalım “hileyi”, Şener’in hizmet ettiği devlet burnuna kadar ahlaksızlık, hırsızlık, katliam, savaş suçu lağımına batmış. Şimdi Bora Kaplan isimli mafya şefinden yana olanlar, onun pazarına çökmeye çalışanlar diye devlet ikiye ayrılmış. Birbirlerini yiyorlar. Kürt legal siyasi hareketi anaların ak sütü gibi temiz, onunla savaşanlar katran karası kadar kirli.

Ahmaklar sürüsüne şunu hatırlatalım: Kürt halkının yasal parti kurma kararlılığı, Türklerin TBMM’sinde yer almaları, devletinize tanınan en değerli şanstır.Devlet bu şansı parti kapatarak çiğniyor, Kürt halkı ise devlete bu şansı vermekte ısrar ediyor.

Üçüncü Dünya Savaşı’nın içindeyiz ve siz bu şansı acilen kullanmalı ve “devletin toprak bütünlüğünü” tehdit etmekle suçladığınız bu legal Kurdistan siyasi hareketinin başka alternatifi olduğunu kafanızın bir köşesine yazmalısınız. Bir halkın sabrıyla bu kadar oynanmaz ve “sabır taşı” çaaat diye çatlayıverir.

“Kapatma listesini” sakın uzatmayın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.