Denetim toplumu

Haberleri —

Özgür AMED

 

Geçen hafta Foucault’un meşhur tezlerinden ‘disiplin toplumunu’ ve neyi kapsadığını özetle konuşmuştuk. Hapishane, okul, kışla, atölye gibi kapatılma mekanlarının yaratılmasıyla ortaya çıkan ve kendini onlar üzerinden toplumsallığın hücrelerine akıtan bir süreçti. Foucault çeşitli röportajlarında disiplin toplumunun hep sürmeyeceğini söylüyor ve buna inanıyor. Daha önceki süreç nasıl ki bir ‘dikta-hükümran toplum’ gerçeği ise, ve yerini disipline bıraktıysa; gelecekte de bunun yerini başka bir şey almak zorunda fikrindedir. Ama bunun ne kadar süre alacağına dair bir şey demez. Bu değişim olacaktır çünkü iktidar mekanizmaları kendilerini yenilemek zorundadır.

Deleuze, ezilmişlerin adına konuşmak yerine, onların konuşabileceği kanallar, pratikler ve koşullar yaratmak istemektedir. Deleuze’a göre Foucault’nun disiplin toplumunun aldığı yeni biçim olan denetim toplumunda, “her biri kendi yasalarına sahip olan okul, kışla, fabrika vs. kuşatma mekanları arasında hareket halinde olan öznelerin yerini, her an her yerde kodlanan ve şifrelenen bireyler almıştır. Denetim uğruna, düzeni düzensizliğin üzerine dayatarak, düzensizi düzenliden yalıtarak düzen sağlamaya çalışan modernlik, tarihsel süreçte, bastırılması gerekeni, denetlenemeyeni sonunda azat etmiş, böylece daha fazla ve yoğun bir denetim ve egemenliğe olanak tanımıştır. Tüm toplum, kapalı mekânlarda değil, özgür ortamlarda denetlenmesi gereken bir kalabalıktır artık, yalnız marjinaller değil. Toplumsallığın her alanına ve her anına kapatılan insanlar, modern kapatılmanın incelikli sürecine dahil olmuşlardır.“

Denetim toplumu kavramını ilk kullanan da Burroughs’tur. (Amerikalı roman ve deneme yazarı). Yani iktidarın derdi artık kapalı mekanlar değil, açık mekanlardır. En özgür gibi görünen yaşam alanlarına el atılmasıdır. Ali Akay’ın deyimi ile „içe değil dışa yönelen bir iktidar modeli vardır.” İktidar bu alanlara ‘işletme’ gözü ile bakar. Bu işletme mantığının gelişimi Deleuze’a göre 2. Dünya savaşı sonrası hız kazanmıştır.

“Deleuze ve Guattari, Arzu Politikasına Giriş” kitabının yazarı Philip Goodchild, filozofun çalışma ve görüşlerinden yola çıkarak denetim toplumu kavramından anladığını şöyle ifade ediyor:

“Denetim toplumu, insanları kapatan, hapseden, fiziksel gücün mücadele alanı olarak bedeni sınırlayan bariyer ya da duvarların yerine, onların bilgisayarlarla izini sürmeye, toplulukları, bireyleri değişik amaçlarla izleyen ve takip eden kategoriler ve sınıflandırmalara odaklanmıştır. İtibar ve güvenilirlik bilgisayarların elde ettikleri veriler sayesinde oluşturulmakta ve gerektiği zamanlarda kullanılmaktadır.”

Deleuze disiplin toplumlarının bireye işaret eden “imza” ve bireyin bir “kitle” içindeki konumunu işaretleyen sayı ya da idari rakamlardan yola denetim toplumunda bunun tek kutba indirgendiğini ve bunun da kodlar diye adlandırılan ‘şifreler’ olduğunu söylüyor. Deleuze bu noktayı şöyle açıyor:

“Denetimin sayısal dili enformasyona erişimi onaylayan ya da reddeden kodlardan imal edilmiştir. Kendimizi artık kitle/birey çiftiyle uğraşır görmüyoruz. Bireyler bölünür hale gelirken, kitleler örneklemlere, verilere, piyasalara ya da ‘banka’lara dönüşmüşlerdir. İki toplum arasındaki farkı en iyi ifade eden şey belki de paradır, çünkü disiplin hep altını sayısal standart olarak kilitleyen yığılmış paraya başvurur geriye dönüp; oysa denetim bir standart kurlar toplamınca kurulan bir orana bağlı olarak değişip duran yüzergezer mübadele oranlarına bağlanmaktadır. Eski para midyedir, yani kapatıp-kuşatan bir ortamın hayvanı; oysa denetim toplumlarının hayvanı yılandır. Bir hayvandan diğerine, midyeden yılana geçmişiz. Yalnızca içinde yaşadığımız sistem açısından değil, yaşam tarzlarımız ve başkalarıyla ilişkilerimiz açısından da. Disiplin insanı, sürekli olmayan bir enerji üreticisiydi; denetim insanı ise dalgalıdır, yörüngededir, sürekli bir şebekenin içindedir. ‘Sörf’ her yerde eski bildik ‘spor’ların yerini almıştır bile”

Ulus Baker tam bu noktada dikkatimizi ‘enformasyon’ kelimesine çeker. Çünkü denetim toplumunun ruhu burada gizlidir.  Çünkü “Enformasyon bir buyruk tümceleri bütünüdür. Size bir enformasyon aktarıldığında, bu, size inanmanız gerektiği varsayılan şeyler söyleniyor demektir. Başka bir deyişle, enformasyon bir buyruk tümcesinin yayılmasıdır. Polis açıklamaları haklı olarak bildiriler olarak isimlendirilirler. Bize enformasyon bildirilir, bize inanmak durumunda veya sorumluluğunda veya zorunda olduğumuz varsayılan şeyler söylenir. Aslında inanmak bile değil, ama inanıyormuş gibi yapmak. Bizden inanmamız değil, inanıyormuş gibi davranmamız bekleniyor, işte bu enformasyondur, iletişimdir - buyruk tümcelerinden ve onların aktarılmasından bağımsız olarak enformasyon yoktur, iletişim de yoktur. Bu bizi şunu söyleme noktasına getiriyor: Enformasyon tam tamına bir denetim sistemidir.”

(Haftaya, şuan yaşadıklarımızın nasıl denetim toplumu olduğuna devam edeceğim)­

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.