Deniz, Hüseyin, Yusuf PKK çizgisinde yaşatılmaktadır

Haberleri —

Mayıs ayını PKK şehitler ayı olarak ilan etmiştir. 6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan idam edilmiştir. İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs’ta Diyarbakır zindanında askeri faşist güçler tarafından işkence ile katledilmiştir. 17 Mayıs 1977’de Haki Karer Antep’te kontralar tarafından katledilmiştir. 31 Mayıs 1972’de Sinan Cemgil ve arkadaşları Nurhak’ta katledilmiştir. PKK Merkez Komite Üyesi Mehmet Karasungur ve PKK militanı İbrahim Bilgin YNK ve Irak Komünist Partisi arasındaki çatışmaları durdurma çabası içindeyken katledilmişlerdir. Tüm bu şehadetler 1 Mayıs şehitler ayını, aynı zamanda bir mücadele ayı haline getirmiştir. Dünya emekçilerinin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs da tarih içinde dünyanın birçok yerinde verdiği şehitlerle büyük anlam kazanmıştır. 1 Mayıs 1977’de Taksim’de 34 devrimci demokratın, emekçinin katledilmesi de hem dünya, hem de Türkiye'de 1 Mayıs’ın birlik, dayanışma ve mücadele anlamını daha da kapsamlılaştırmıştır. 

6 Mayıs 1972 yılında idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan şahsında Türkiye halklarının özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi boğulmak istenmiştir. Ancak onların faşist diktatörlüğe karşı mücadelesi ve idam sehpasındaki tutumları, idamı gerçekleştiren cellat yönetimin amaçlarının tersine devrimci demokrasi ve sosyalizm mücadelesi başta gençlik olmak üzere Türkiye halkları tarafından sahiplenilmiştir. 

Türkiye siyasi tarihindeki en önemli dönem, 1960’lı yılların sonu, 1970’li yılların başıdır. Denizlerin, Mahirlerin ve İbrahimlerin direnişiyle Türkiye tarihinde devletle cepheden mücadele eden bu direnişler devlet baba fikrini kıran bir rol oynamıştır. Devletin sömürücü ve baskıcı karakteri topluma mal edilmiştir. Kuşkusuz Osmanlı imparatorluğu döneminde devletin politikalarına itiraz edenler olmuştur. Ancak 1970’li yıllarda olduğu kadar yoksul halkı ve emekçileri savunan ve bu temelde devlete karşı mücadele eden bir düzey kazanmamış, bu kadar etkide bulunmamıştır. 

Denizlerin idamı, Mahirlerin faşist rejime teslim olmaması, marşlarla son mermilerine kadar direnmeleri, İbrahim Kaypakkaya’nın işkence altında ser verip sır vermemesi, gençlik başta olmak üzere Türkiye halklarını etkilemiş, Türkiye'de demokratik devrim sürecini geliştiren bir mücadele dönemi başlatmıştır. Denizlerin, Mahirlerin ve İbrahim Kaypakkaya’nın bıraktığı devrimci miras üzerinde gelişen özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi Türkiye'de demokratik devrim çizgisinde önemli bir zihniyet dönüşümü gerçekleştirmiştir. Bugün Türkiye'de demokratik zihniyet belli düzeyde gelişmişse, bunda Denizlerin ruhu ve bu çizgide yükselen devrimci mücadelenin etkisi önemli olmuştur. 

Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin mücadelesi Kürt halkının özgürlük mücadelesinin gelişmesinde büyük etkide bulunmuştur. Bugün Kürt Özgürlük Hareketi gelişmiş ve büyük kazanımlar elde etmişse, bu devrimcilerin büyük katkısı vardır. Kürt Halk Önderinin 1970’li yılların başında başlayan büyük mücadele serüveninde bu devrimcilerin büyük etkisi olmuştur. Önder Apo, bu devrimcilerin ortaya çıkardığı siyasi ortamda devrimcileşmiş ve bu siyasi zemine dayanarak mücadelesini geliştirmiştir. Bu açıdan bu devrimcilerin mücadelesinin Türkiye'de yarattığı siyasi ortamın Kürt özgürlük mücadelesinin gelişmesindeki etkisi görülmelidir. Bunu görmemek ve hakkını vermemek inkarcılık olur. Kürt halkı gibi inkara uğrayan bir halkın siyasi temsilcileri bu gerçekliği unutmamalıdır. 

Önder Apo her zaman Mahir Çayan’ın Kürt sorunu konusunda yaptığı konuşmadan etkilendiğini söylemiştir. Denizlerin idama götürülüşü sırasında aynı cezaevinde ve aynı bölümdedir. Denizler idama götürüldüğünde onların anısına bağlılığın gereği mücadelelerini yükselteceği sözünü vermiştir. Apocu grubu bu devrimcilerin yarattığı siyasi ortam ve onların etkilediği gençlerle oluşturmuştur. Bu grubu oluşturan gençlerin büyük bölümü bu devrimcilerin mücadelesi ve direnişinden etkilenmiş, onların devrimci duruşu ile Apocu grubun içinde yerini almıştır. Apocu gruba katılan birçok devrimci ise Apocu grubu onları temsil edecek bir devrimci hareket olarak gördüğü için katılmıştır. 1970’lerde gelişen, büyüyen tüm örgütler gibi Apocular ve PKK de bu devrimcilerin mirasının yarattığı ortam ve mücadele içinde gelişmiştir. 

PKK, Denizlerin idam edildiği Ankara’daki devrimci ortamda kadrolaşmış ve Ankara’da ülkeye dönüş kararı almıştır. Türkiye'deki devrimci mücadelenin yarattığı ortam Kürdistan'ı da etkilemiştir. Devrimcilerin Türk devletini sarstığı ortamdan Kürdistan devrimcileri de yararlanmış, Kürdistan'daki örgütlenmelerini geliştirmiştir. Bu açıdan Denizlerin idamı ve idam sehpasındaki konuşmaları, bu mücadelenin de değerleridir, bağlı olması gereken tutumdur. Denizlerin idam sehpasındaki kararlılıkları, PKK'nin geliştirdiği fedailiğin önemli bir moral değeri olmuştur. 

Önder Apo’nun bulunduğu bölümden idama götürülen Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un duruşu tabii ki Kürt halkının özgürlük mücadelesinde yaşayacak ve yaşatılacaktır. PKK'nin kuruluşunda ve mücadelesinde büyük emeği olan Haki Karar ve Kemal Pir de 1970’lerde direnen ve şehit düşen Türkiyeli devrimcilerden etkilenen ve Apocu grubun bu devrimcilerin çizgisine sahipleneceğine inanan büyük devrimcilerdir. Dolayısıyla Denizlerin direnişi ve bunun için yaşamlarını ortaya koymaları, PKK'nin devrimci ruhunu oluşturmada büyük etkileri olan değerlerdir. Önder Apo ve PKK de bu değerlere bağlılığın gereği her zaman onları anmış ve mücadelesinde yaşatmıştır. PKK onlara büyük bağlılığı Kürdistan'da mücadeleyi geliştirerek; 12 Eylül’ün ezmek istediği devrimci ruhu ezmesine izin vermeyerek ortaya koymuştur. Eğer bugün hala Denizlerin, Mahirlerin ve İbrahimlerin Türkiye'de devrimci ruhları yaşıyorsa, Türkiye'deki devrimci mücadelenin en temel değerleri olarak yaşıyorlarsa, bunda PKK'nin kesintisiz mücadelesinin rolü büyüktür. Bu ruhun ezilmesine, bu devrimcilerin unutulmasına izin vermemiştir. Kuşkusuz Türkiyeli devrimcilerin bugüne kadar bu devrimcilerin anısına bağlılığın gereği mücadeleyi geliştirmedeki ısrarları da bu devrimcilerin yaşatılmasında rolleri olmuştur. Belki Türkiye'de devrimci güçlerin mücadelesi 12 Eylül faşizminin büyük saldırıları ve özel savaşın çok yönlü politikaları sonucu istenilen toplumsal destek ve bu temelde yürütülen bir devrimci hareket yaratılamamıştır; ancak bu direnişçilerin ruhu yaşatılarak her an gelişecek devrimci mücadeleye zemin olacak ve moral verecek bir duruşun ve örgütlenmenin varlığını korumuş ve yaratmışlardır. Bu açıdan bu ruh her an büyük bir ayağa kalkışla Türkiye'nin siyasi tarihini değiştirecek, demokratik devrimi sağlatacak, demokratik sosyalizmin gelişmesinin önünü açacaktır. 

Bugün Türkiye'de hala Türkiyeli devrimci demokrasi güçleri ile Kürt halkının özgürlük mücadelesinin birlik yaratma, ortak mücadele etme zemini güçlüyse, bunda bu devrimcilerin duruşunun ve pratiğinin mirasının büyük rolü vardır. Deniz Gezmiş’in de, Mahir Çayan’ın da, İbrahim Kaypakkaya’nın da en yakın arkadaşları Kürt’tür. Kürt gençleri THKO’da, THKP-C ve TİKKO’da yerlerini almışlardır. Bu devrimcilerin ideolojik ve siyasi çizgilerinde Kürt halkının da varlığıyla özgür yaşaması vardır. Kürt gençleri o yıllarda Kürt halkının kurtuluşunu da bu devrimcilerin yürüttüğü mücadelede görmüşlerdir. Bu nedenle sosyalizme bağlanmış ve bu örgütlerin içinde yer almışlardır. 

PKK bu örgütlerde yer alan Kürt devrimcilerin özlemlerine karşılık olmak için de geliştirilmiştir. Hüseyin İnanların, Hüseyin Cevahirlerin ve Ali Haydar Yıldızların özgürlük özlemi PKK'de yaşatılmış ve geliştirilmiştir. Bu büyük devrimcilerin çizgisi iyi temsil edilmediği için PKK ayrı bir örgüt ve parti olarak ortaya çıkmış ve onların anısına bağlılığın gereği bu mücadeleyi yükseltmiştir. Bu devrimcilerin anısına bağlılığın gereği her zaman iki halkın mücadele birliğini yaratmak için gerekli sorumluluk ve duyarlılık gösterilmiştir. Önder Apo ve PKK her zaman bu devrimcilerin demokratik Türkiye, özgür Kürdistan çizgisine bağlı kalmıştır. Bunun için de Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile Türkiye'deki devrimci mücadelenin ortaklaşması için çalışmıştır. Bugün de hala bu yönlü çabalarını ısrarla sürdürmektedir. Hiç kimse “PKK Türkiye halklarının ortak mücadele yürütmesinde sorumluluklarını yerine getirmiyor” diyemez. Deniz Gezmiş’in idam sehpasında Kürt halkıyla Türk halkının kardeşliğinden söz etmesi önemlidir. Hüseyin İnan’ın idam sehpasındaki duruşu ve yazılarında söyledikleri de iki halkın mücadele birliği temelinde demokratik Türkiye içinde Kürtlerin özgürlüğünü ifade etmektedir. O dönemin devrimcileri kesinlikle Kürtlerin özgürlüğünü savunmuşlardır. Bunu sosyalist ve devrimci olmanın gereği olarak görmüşlerdir. 

Önder Apo, PKK ve Kürt halkı her zaman Türkiye halkını gerçek temsil edenler olarak onları görmüşlerdir. Bu açıdan demokratik Türkiye içinde Kürtlerin özgür ve demokratik yaşama kavuşacaklarına inanmışlardır. Kim bu devrimcilerin anısına bağlı olduğunu söylüyorsa, o kişi ve örgütler Kürt halkının özgürlüğünü savunmalı ve bunu Türkiye'nin demokratikleşmesinin olmazsa olmazı olarak görmelidirler. Bu devrimcilerin anısına bağlı kalarak, PKK ve Kürt halkıyla mücadele ortaklığı içine girmelidirler. Bunu yapanlar, bu devrimcilerin çizgisinde yürüyenlerdir; bunu yapmayanlar ise bu çizgiyi yaşamayanlar ve yaşatmayanlardır. 

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.