Dersimli Kemaller...

Kürtler’in kitlesel olarak yaşadığı bir durum. Kısaca, oldukça yaygın toplumsal bir hastalık diyebiliriz.
Yaşları yaklaşık Dersim katliamı ile eşit olan ve adları Kemal olan Dersimlileri bir düşünün. Yeni dünyaya gelmiş bir bebek, her taraf kan ve ölü, kardeşleri süngülenmiş, dedeleri ve nineleri mağaralarda gazlanmış ya da ateşe atılmış, kız kardeşleri, ablaları, zorla alınıp Kemal’in askerlerine verilmiş, insanlığın bittiği yerde yeni bir hayat. Tertemiz ve saf. Ve kardeşleri ile aynı kaderi paylaşmasın diye… adları Kemal olarak konmuş… Yaşasınlar diye… Öldürülmesinler diye…
Bir annenin çocuğu yaşatma isteğinden daha güçlü bir istek yoktur. Kişinin kendini koruma isteğinden daha güçlüdür (babaların aynı oranda bir isteğe sahip olup olmadıkları hala tartışmalı). Katliamın ismini tertemiz bebelerin alınına damgalayan anaların tek isteği bebeğini kurtarmaktı.
İsimleri katliamın ismi ile özdeş bu bebeler, katliam ninnileri ile büyüdüler. Tarifi mümkün olmayan acının, hüznün, kederin zehirini emerek büyüdüler. Şairimiz Ahmed Arif’in dediği gibi ”ağulardan süzülmüş” memeye saldırıp büyüdüler. Kan, zehir ve gözyaşı karışımı sütler ile büyüdüler (travmalı kanın ve sütün cenin beyninde yaptığı patalojik etkiler hala araştırılıyor).
Kanının her hücresinde bu katliamın hormanal izlerini taşıyarak büyüyen Kemaller beyinlerinde katliam kodları ile hayata atıldılar. Beyinlerinde ki silinmez korku ve güvensizlik kodları ile hayata atıldılar… Nedeni belli olmayan ürkütücü kabuslar bu kodların, kontrolün olmadığı uykuda atağa geçmesidir… Değil en yakınına, kendine bile güvenin marjinal olmasının nedendir…
Asıl önemlilerinden biri, ismine layık olmak olayı. Bir çocuğa yapılacak büyük kötülüklerden biri, çocuğa ölmüş önemli bir büyüğün adının verilmesi. Düşünülmeden çocuğa verilen büyük bir sorumluluktur. Çocuktan beklenen çocuk olmasına rağmen, ismi verilen şahıs gibi olmasıdır veya davranmasıdır. Çocuk bu isimlendirilmeyen, ifade edilmeyen beklentiyi hissederek büyür. Beklentiye cevap verecek biçimde davranmaya zorlanır ve genellikle yapar (tabii ki hepsi değil). Ve çocuk yaşta büyük sorumluluğunu taşır. Kısaca çocukluğunu yaşamadan olgunlaşır. Yetişkin bir insanda yarattığı oldukça komplike ve patalojik bir durumdur.
Bilmeden Kemal ismi konulan, Dersimli Kemaller’den beklenti de isimleri gibi olmalarıdır.
İşte ironi buradadır.
Katili gibi olmak …ona benzemek…Ortak (liderlik) yanları var… ancak aynısı olabilirler mi…zaman gösterecek… Hem CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hem de Kürdistan Sosyalist Partisi eski genel sekreteri Kemal Burkay tesadüfen mi liderler… Tesadüfen mi birbirlerine benziyorlar..? Tesadüf mü davranışları benzer..? Tesadüf mü konuşma biçimleri benzer..? Tesadüf mü iç burkan ezik ses tonları..?
Birinci Cumhuriyeti kurtarma projesi çerçevesinde CHP başına getirilen Kılıçdaroğlu’ndan beklenen, Türkiye’nin ikinci Kemal’i olması… Burkay’dan da beklenen Kürdistan’ın birinci Kemal’i olması… Tesadüf mü..?
Dersim katliamından, masum ve mağdur iki bebekten, iki kurtarıcı çıkarmak, olsa olsa çoktan tükenmiş olan Osmanlı’daki Yeniceri’deki organizasyon mantığı ve İttihat-Terakki anlayışının harmanlanması ile oluşan bir zihniyetin ürünüdür.
Dersim’e atılan bombalar, aynı zihniyet, aynı ordu, aynı sistem tarafından, bugün 74 yıl sonra aynı amaçla Kürdistan’a ve Kandil’e atıldığı sürece, birinci TC’nin kurtuluş için bir Kemal’e ihtiyacı olmayacak… Kürdistan’ın kurtuluşu için de bir Kemal’e ihtiyacı olmayacak…
