#DirenRojava demek yeterli değil!..

Devletlerin istihbaratlarının kendileri için kullandıkları tetikçi bir grup olan El Nusra’nın El Kaide bağlantılı oldukları ap açık ortada. Bütün bu saldırılar Rojava’da oluyor. Rojava dediğimiz bölge Kuzey Kürdistan kentleri Rıha, Mardin, Antep hattının hemen yanı başı. Bazı bölgelerde Kuzey’dekiler kurşun, tank, top seslerini duyuyor. Ancak orada çekilen acıların, yakılan ağıtların Kuzey’de ya da diğer Kürdistan parçalarında yeterince duyulmadığını söylemek durumundayız. Bazı yardım kampanyaları oluştu.
19 Temmuz’da ve sonrasında Rojava devrimi ile dayanışma “şenlikleri” de gerçekleştirildi. Bunlar anlamlı ve değerli. Ancak söz konusu olan başka bir durum daha var. Türk devletinin desteklediği çeteci gruplar Ceylanpınar’ı, Antep’i, Urfa’yı kullanıyor. Yaralı çeteler oralardaki hastanelere getiriliyor. Silah ve cephaneleri Türkiye’den tedarik ediliyor. Bu da yetmiyormuş gibi Türk polisi, cemaati vb paralel devlet oluşumları Kürt gençlerini düşürerek El Kaideci grupların içine Kürtlere karşı savaştırıyor. İşte tam da bu noktada, ulusal kongrenin toplandığı, herkesin ulusal birlik duygusu etrafında birleştiği bu zamanda Rojava’yı yalnız bırakmak doğru değildir. Sadece birkaç yürüyüş, şölen ile Rojava devrimi sahiplenilemez.
Rojava’daki bugünkü direniş 12 Eylül 1980’lerde Amed Zindanı’ndaki zulme direniş gibidir. O zaman bu halkın öncüleri zindanda direniyordu, şimdi bir halk Rojava’da aynı zulme karşı direnmektedir. Ve eğer Kürtler eski Kürtler değilse ve artık herşey daha çabuk duyuluyorsa duyulana karşı tepki vermek için de zamanın geçmesini bekleyemeyiz. Çünkü nasıl ki 14 Temmuz Zindan Direnişi 15 Ağustos’u yarattıysa, gerilla da bir halkı diriltip yaşattıysa; bugünkü Rojava direnişi de Ortadoğu halklarının uyanışını ve devrimini getirecektir. Bunun için sadece “Diren Rojava seninleyiz” demek yetmiyor.
Çünkü saldırılar çok büyük. Özellikle Türkiye’nin Rojava, Güney ve Kuzey Kürtleri üzerinde hala inkarcı hesapları var. Geçmişte Kemalist hegemonyanın kriminal örgütü Ergenekon’un Kürde dair herşeye karşıtlığı sözkonusu iken şimdi cemaat ve paralel devlet örgütlenmesi aynı rolü sürdürmektedir. Bunun için çok derin araştırmalar bile yapmaya gerek yok. Her sabah Ergenekoncu yayın çizgisiyle Sözcü gazetesi, Fethullah Gülen’in Zaman/Bugün gazeteleri, Doğu Perinçek ve generallerin toplamı ulusalcı Aydınlık’ın, MHP’nin Yeni Çağ ve Ortadoğu gazetelerinin birinci sayfalarında Rojava ve Kürtlerle ilgili yayınlarına bakın, bütün bunların birbiriyle hiçbir farkı olmadığını görürsünüz. Sözde birbirlerine karşıt gibi görünen bu hegemonik cepheleşmeler Kürtler söz konusu olunca tek bir cephede birleşmektedirler. Birleşmeleri sadece objektif bir durum değil, savunduğu tezler, ettiği küfürler de aynı. Cemaat de, Ergenekoncular da “PKK Suriye’de yeni bir petrol hattı açıyor” diyor. Kürtler “Büyük Kürdistan” peşinde diyerek, Kürtlerin varlığını kendilerinin yok oluşu olarak görüyorlar.
Fethullah Gülen’in Musul-Kerkük’e ilişkin nasıl bir strateji izlediğini öğrendiğimde hiç de şok olmamıştım. Çünkü Türkçü/yayılmacı bir zihniyetle Musul/Kerkük’ü nasıl ele geçireceği yönünde klasik Ergenekon’dan sadece yöntem olarak ayrılıyordu. Rojava konusunda da cemaatin serzenişini bu bağlamda ele almak gerekli. Dolayısıyla klasik ergenekon kendisi bizzat sıcak savaşın içine girerek Kürt karşıtlığını yürütüyordu. Yeşil Ergenekon ise dolaylı bir yöntem seçerek Kürt düşmanlığı yapmakta. Kendisi olarak değil bazen başka bir ülkenin istihbaratçısı, bazen El Kaideci, bazen Alperenci, bazen bir hakim ya da savcı kılığında kendisini dışa vuruyor. Mert değil. Tam bir paralel devlet yapılanması. Herşeyi bozmak için türlü türlü kılıklara giriyorlar. Kendileri yapmıyor ama yaptırıyorlar.
Dolayısıyla Rojava artık sadece coğrafik bir yön değil sadece. Kalbimizin Rojavasıdır. Ülkemiz, anavatanımızın en güzel yanıdır. Halkların özgürlüğü için gidilecek yönü işaret ediyor. Şimdilerde Rojava denilince içinde “anavatanı savunma, direniş, baskı ve zulme boyun eğmeme, açlığa yoksulluğa rağmen devrim, komün, halk meclisi, devletsizlik, toplumun kendisini yönetmesi, demokratik ulus vb.” anlamlar yer alıyor. Evet Rojava demek Apocu Devrim’in kendisini toplumsallaştırması demek. Devletsiz ve iktidarsız da toplumların kendisini yönetmesi demek. Ama bazıları bu adlandırmadan, bu sistemin yaşatılmasından çok rahatsız. Böylesi bir sisteme Kürtlerin, Kürdistan’da öncülük etmesi ise neredeyse kabul görmüyor. Bu nedenle kalbimizin Rojavası kanarken #DirenRojava demek yeterli değil!..
