Duygu ve mantık

Haberleri —

Bir şeyi sürekli tekrarladığımızda dil üstünde adeta buharlanır gider bu yüzden şiir tekrarı sevmez. Tekrarına düştüğünde "şey" olur ki; şey de şiirde bir şey değildir. "Barış" kelimesi sıcak içli ancak nedense bir yere oturmuyor. Savaşın somut acısı kadar net değil. Duygu ve mantık çelişkisinde "savaş" mantığa "barış" duyguya tekabül eder bana göre. Mantık çıkarcıdır, duygu fedakardır. Tahammüldür duygu. Mantık hesapçıdır, kar zarar üzerinden düşünür her şeyi. Bu yüzden savaş denilen şirret hep çıkar hesabı ile başlamıştır. Amerika’da her yedi kişiden dördü silah fabrikalarında çalışıyor. Hesap kitap meselesidir bu kadar silahı yemek için üretmezler elbette.

Dünyanın yazılı tarihinde sadece kısa bir süre savaşlar olmamıştır. Zira ekonomi kapital bunun üzerinden dönüyor. Savaşta her şey mantığın çabası ile paraya döner. Duygu bitiyor. Yaşamak için öldürme güdüsü en vahşi haliyle yerleşiyor insanın beynine. Mantık baskıcıdır, duygu özgürlüğü sever. Mantık baskısı altındaki duygular "vatan sağolsun" der. Ama duygunun mantığı asla bunu demez. "toprak uğruna ölen varsa utanmalıdır" der. (Y. Odabaşı)

Daha yakın zamanda Dersim'de bir subay eşini ve çocuğunu yolda bırakarak kaçtı. Çünkü savaşın mantığı budur, ya öleceksin ya öldüreceksin. Öldürme gücüne sahip olsaydı subay asla kaçmazdı, ancak şansı yoktu. Duyguları iflas ettiğinden mantık onu dürtüp kaçıp kurtulmasını sağladı. Peki nasıl bir karakter aldığının resmi değil mi bu? Yani savaşta kişiliğin ne olduğu nasıl darbelendiği buradan açık sezilmiyor mu? Ama bunu savaşa karşı duygularını yitirmemiş bir anne ya da baba asla yapmazdı. 

Mesela yakın zamanda Kobanêli Abdullah Kurdî çocuklarının kurtuluşu için ülkelerin sınırlarını aştı. Ancak şansızlığının büyük savaşında mavi atlasta kaybetti onları. Bunca yitirmişlik içinde kendisine verilen toleranslardan faydalanmadan duygusal dünyasına döndü. Mantık; onu Kanada devletinin verdiği statüde rahat etmesini isterdi. Ama çocuklarının doğduğu topraklara döndü ve acısını çekmek istedi. Bu "duygu"nun alegorik tarifidir. "Mantık"ın alegorik tarifi ise "Suruç"tur, bebek Alan'ın kurtulma çabası ile cesedinin "sahile" vurmasıdır. Bu savaşın açık tarifidir. Bu yüzden umut denilen iblisi kandırıkçı hissiyatı bazen sevmiyorum. 

Barış için epey heveslenmiştik. Ama zorluklarının savaştan çok olduğunu bilmeliyiz. Barışın iki insanın el sıkışarak yaptığı şey değil. Kırılan dökülen hunharca harcanmış gençlikler incinen duygular var. Bu kısmını da bilmekte yarar var. Bu sadece Kürtlerin Türklerle arasında olması asla topyekûn bir barış anlamına gelmez. Devletin henüz bu cesaretinin olmadığını da bugünlerde daha net gördük. Zira bu barış devletin Alevilerle, Romanlarla, emekçilerle, kadınlarla olan bütün sorunlarla da yüzleşmesi anlamına gelecek ki; devletin bekası buna gelmez. Erkek devlet mantığı kan tadını sürdürecek. Devletin anaç duygusu yok ve gelişmemiş. Bu kirli savaştan dolayı mantığının çıkarcılığına kanıp işbirlikçi olan koruculuk yapanlar ne olacak? 

Devletin; zaaflarını kullanıp para karşılığında kendi halkına düşman ettirdiği karakterini incittiği insanları rehabilite edecek mi? Yani bütününü kucaklayacak bir barış bana göre neredeyse devrim niteliğinde bir şey olacak. Kadınların hunharca sokakta öldürülmelerini durduracak, homofobik algıyı kıracak, başka renkten insanların inançların olacağı duygu yüklü bir barış sağlanacak mı? Büyük beylerin mantığı bu küçük duyguları kavrayabilecek mi? İşte burada savaşın barışla çözülmesi duygunun mantıkla hareketidir. Salt bir başına bırakırsak duygudan yoksun bir mantık; sadece aptallık olacak. "Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek aptallıktır." (Einstein)

 Savaş o kadar çok denendi ki; sonuçları hiç değişmedi. Sürekli ölüm oldu. Farklı bir sonuca varmak için Barış denenmelidir. 


Hasan SAÐLAM

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.