Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ve yeni fırsatlar

Erdoğan, gazeteciler ile yaptığı sohbette yeni cumhurbaşkanının profilini şöyle çizmiş: “Protokol cumhurbaşkanı değil; terleyen, koşan cumhurbaşkanı”. Erdoğan açıktır ki kendini tarif ediyor.
Hali hazırda bir anayasa değişikliği olmadığına göre Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne oturması fiili bir başkanlık sistemine geçişi sağlar ki mevcut anayasa ve kaidelerin sınırlarını ciddi olarak zorlar. Dolayısıyla mevcut sistem ile Erdoğan’ın Çankaya’da terlemesinin ve koşmasının imkanı yok.
Ancak cumhurbaşkanının terlediği ve koştuğu bir ihtimalde Türkiye siyasal sistemi için 2014 Ağustos’unun öncesi ve sonrası diyeceğimize kuşku yok.
Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne taşınması tartışmalarına kuşkusuz ki 30 Mart seçimleri yol açtı.
Eğer Erdoğan’ın aldığı oylar yüzde 35 bandında olsaydı o zaman cumhurbaşkanlığı hayalleri kurmazdı ve Milletvekili Erken Genel Seçimleri için meclis kararı almak zorunda olurdu. Bir başka deyişle Türkiye’de Erdoğan dönemi kapanırdı.
Ancak aldığı yüzde 45’lik sonuç Çankayalı bir Erdoğan dönemine işaret ediyor.
Erdoğan’ın Çankaya’ya taşınması durumunda AKP kongresinin öne alınacağı, bu kongrede Gül’ün Genel Başkan olması ve AKP’li birinin Başbakan olarak 7 Haziran 2015 genel seçimlerine kadar görev yapması konuşuluyor.
Bütün bu tartışmaların gözden kaçan iki yanı var: 1-) Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerini ABD ve Gülen ile yeni bir uzlaşı zeminine çevirmek istiyor. Erdoğan uzlaşmak istiyor çünkü bu hali ile daha uzun süre krizi idare etmesinin imkanı yok. Cemaat onlarca cd, adli operasyon yapmasına karşın Erdoğan yaptığı yüksek tonda tehditler dışında henüz ciddi denilebilecek bir adım atmış değil.
Çankayalı bir Erdoğan’a Gülen ve Obama yok demeyecektir. Yok demeyecekler çünkü Erdoğan’ı seçimlerde zayıflatamadılar. Erdoğan’ın ciddi bir halk desteği var ve alternatifi yok.
Ayrıca eğer Erdoğan bu hali ile cumhurbaşkanlığı koltuğuna çıkarsa etkisizleşir. Etkisizleşir çünkü sistem fiili olarak Başbakan’ı yani hükümeti etkin ve çok yetkili kılıyor.
Bu bakımdan Gülen-Obama ikilisi etkisiz bir Erdoğan’a “hayır” demezler.
2-) Türkiye’de ciddi bir siyasi kutuplaşma var. 30 Mart yerel seçimleri bu siyasi kutuplaşma atmosferinde gerçekleşti. Erdoğan bu siyasi kutuplaşma içinde alabileceği en yüksek oyu aldı. Erdoğan’ın yüzde 45’in üzerine çıkmasının imkanı yok. Dolayısıyla Ağustos 2014’te yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki turlu olduğu düşünüldüğünde bu oy oranı ile seçimleri kaybetme olasılığı yüksek.
Kaybetmeye tahammül edemeyen bir Erdoğan yeni ittifak arayışlarına başlayacaktır. Bu siyasi kutuplaşma içinde CHP veya MHP ile ittifak yapmasının imkanı yoktur.
Bu durumda yüzde 8’ler bandında bir oyu olan BDP, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kilit rol oynayacaktır.
BDP, bu rolü müzakerelerin yasal statüsünün sağlanması ve anadilde eğitimin anayasal güvenceye kavuşturulması hususunda oynayabilir.
